Doğu Akdeniz'de kavram kargaşası
Batı Karadeniz’de doğal gaz müjdesinden sonra kamuoyunun dikkatini çeken konulardan birisi de Karadeniz konuşulurken ülkemiz için deniz yetki alanları ile ilgili sorun olmadığı ve bölge ülkeleri arası olumlu ilişkiler anlatılırken, ne zaman Doğu Akdeniz konuşulsa deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ile ilgili birçok sorundan ve bölge ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklardan bahsedilmesidir.
Bilindiği üzere denizlerdeki yetkilerin neler olduğunu düzenleyen 1958 Cenevre Sözleşmeleri, yerini 10 Aralık 1982'de imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)’ne bırakmıştır. Ülkemiz bahse konu sözleşmelere taraf olmayıp, örf ve adet hukuku kuralları haline gelen hükümlerinden doğan hak ve yetkilerini kullanmaktadır.
Hidrokarbon rezervleri açısından Karadeniz’de en az Doğu Akdeniz kadar önemli bir bölgedir. Doğu Akdeniz’de önemli deniz yetki alanları sorunlarının yaşanmasına, her iki deniz arasındaki coğrafi farklılığın ve Doğu Akdeniz’de deniz hukukunu hiçe sayan Yunanistan’ın bulunmasının neden olduğu görülen bir gerçektir.
Coğrafi farklılığı oluşturan ve deniz yetki alanlarının belirlenmesine tesir eden en önemli konu ise Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’deki adaların varlığıdır. Bu adalar özellikle Ege Denizi’nde çok sayıda yer alırken, Doğu Akdeniz’de ise ada sayısı az olmasına rağmen Meis, Rodos gibi adalar Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının belirlenmesinde tartışmaların odak noktasına oturmuşlardır.
Ülkemiz ile Yunanistan arasında sorunlara yol açan adaların deniz yetki alanları haklarına bakıldığında ise; 1982 BMDHS içinde çelişki olduğu görülmektedir.
Çelişkili olan kavramlar ise kıta sahanlığı ve MEB kavramlarıdır. Kıta sahanlığı kavramı MEB’den daha önce 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı sözleşmesi ile kabul görmüşken, MEB kavramı ise ilk defa 1982 BMDHS’de yer almıştır.
Kıta sahanlığında en önemli husus sahildar devletin toprak kitlesinin su altındaki doğal uzantısı olmasıdır. Kıyı devletine sualtı alanlarının yatağı ile toprak altının araştırma ve kaynaklarının işletilmesi konusunda münhasır egemen haklar vermektedir.
MEB de ise, 200 mile kadar uzanan bir alan içinde kıyı devletine kıta sahanlığında olduğu gibi deniz yatağı ve toprak altını araştırma ve işletme hakkını verirken, bunlara ilave olarak üstteki suların canlı ve canlı olmayan kaynaklarının araştırma ve işletme hakkını da vermektedir. 1982 BMDHS’ne göre karasularından itibaren 200 millik alan içinde kıta sahanlığı ile MEB çakışmaktadır.
Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın haksız iddialarının odak noktasını oluşturan Meis ve Rodos gibi adalar ülkemizin kıta sahanlığı üzerinde bulunmaktadır. Yani Yunanistan kıyımıza çok yakın ve ülkemizin kıta sahanlığı üzerinde bulunan adaların MEB’i olduğunu iddia ederek, nerdeyse Doğu Akdeniz’in dörtte biri büyüklüğündeki bir alanda hak iddia etmekte ve ülkemizin bu bölgedeki hakkını yok saymaktadır.
Kıta sahanlığı hakkı bile olmayan adaların MEB’i olduğunu iddia etmek ancak ve ancak Yunanistan tarafından uluslararası hukukun anlaşılmaması veya MEB kavramının Yunanistan tarafından bölge dışı güçlerin desteğine güvenilerek kötüye kullanılması olarak tanımlanabilir.
Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölge dışı ülkelerden destek alarak uluslarası hukukun kendine vermediği hakları kazanmaya çalışanların, İngilizlere güvenerek çıktıkları Anadolu macerasında, İzmir’de nasıl denize döküldüklerini unutmaması gerekir.
(E) Dz.Kur.Kd.Alb. Hakan Mehmet KÖKTÜRK