Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıkların önemi

Egemenliği devredilmemiş ada, adacık ve “Kayalıklarımıza” sahip çıkma ve onların isimlerini açıklama zamanımız gelmedi mi?

 

Ülkemizin İzmir istasyonundan yayınladığı NAVTEX ilanı ile Sakız Adası’nın 1923 Lozan Antlaşması ile belirlenen gayri askeri statüsünün ihlal edildiğini açıklaması dikkat çekici olmuştur.

 

Meis adasına giden Yunan askerlerinin görüntülerinin bir Fransız haber ajansı tarafından dünyaya servis edilmesi ise, Meis adasının gayri askeri statüsünü gündeme getirmiştir. Gündeme bomba gibi düşen bu haberde  sivil feribotla tam teçhizatlı Yunan askerlerinin Meis Adası’na indiği duyurulmuştur.

 

Ülkemizin çeşitli yetkileri tarafından yapılan açıklamalarda ise, “Antalya'nın Kaş ilçesine sadece 2 kilometre uzaklıkta bulunan Meis Adası'nın 1947 Paris Barış Antlaşması'na göre gayri askeri statüde olduğu ve Atina’nın provokasyon yaptığı” yer almıştır.

 

Bu açıklamalara itirazımız yoktur. Karşınızdaki ülke uluslararası antlaşmaları ihlal ederek bir işlem yapıyorsa, yetersiz de olsa her türlü resmi veya resmi olmayan kanallarla bunun protesto edilmesi ve üçüncü kişilerin bu yapılan hukuksuz işlem hakkında bilgilendirilmesi doğaldır.

 

Doğal olmayan ise senelerdir ihlal edilen adaların gayri askeri statüsünün, Meis Adası’nda ihlal edildiğini bir Fransız haber ajansından öğrenmiş gibi davranmamızdır. Akla gelen soru ise, bize 2 km uzaklıkta olduğu için kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgesi olmadığını haklı olarak ileri sürerken, gayri askeri statüsünün ihlal edildiğini gündeme bu kadar yoğunlukta getirmek için Fransız bir haber ajansının konuyu haber yapması mı beklenmelidir?

 

Sorunların bir veya iki tanesinin anlık haberlerle yoğun olarak gündeme getirilmesi, algıların peşine takılmak gibi durmaktadır. Meis Adası’da dahil olmak üzere gayri askeri statüdeki adaların, Yunanistan tarafından silahlandırılması 1960’lardan beridir devam etmektedir. Türkiye adaları silahlandırdığı için Yunanistan’ı ilk defa 1964’de protesto etmiştir.

 

Ülkemiz ile Yunanistan arasında yaşanan sorunlar oldukça çeşitli ve bir bütündür. Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege Denizi kaynaklı sorunlar bilindiği gibi aşağıdaki ana başlıklardan oluşmaktadır.

1.            Egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar (EGEAYDAAK),

2.            Karasularının genişliği,

3.            Kıta sahanlığının sınırlandırılması,

4.            Yunanistan’ın karasuları dışına taşan 10 mil hava sahası iddiaları ve İstanbul-Atina FIR hattının Türk-Yunan sınırı olarak gösterilmek istenmesi,

5.            Gayri askeri statüdeki adaların statüsünün Yunanistan tarafından ihlal edilmesi.

 

Yunanistan ile yaşanan sorunlar sadece Ege Denizi ile sınırlı olmayıp Doğu Trakya’da yaşayan Türk azınlığı ve Kıbrıs sorunları da mevcuttur. Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları ile ilgili uluslararası haklarımızın ihlal edilmesi ise 2000’li yılların başından bu yana devam etmektedir.

 

Yunanistan kaynaklı sorunlar her ne kadar hukuki dursa bile, özellikle adaların coğrafi durumu ülkemizin hayati çıkarlarını etkileyen önemli sonuçlar doğurmaktadır.

 

Hayati çıkarlarımıza dokunan Yunanistan kaynaklı sorunların birbirinden bağımsız ve günlük haberlere göre gündeme getirilmesinden ziyade, bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. Yunanistan ile Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşanan sorunlar birbirleri ile bağlantılı olup, içlerinden birisi için bulunan çözümün diğerlerini de etkileyeceği açıktır. Ege Denizi’ndeki adalarında kıta sahanlığı vardır demek, Meis Adası’nın da kıta sahanlığı vardır demek olacaktır.

 

Tüm bu sorunlar içinde özellikle EGEAYDAAK’ın hakimiyetine bağlı olarak kullanılabilecek hak ve yetkiler diğer sorunların da kaderini belirleyebilecek öneme sahiptir. EGEAYDAAK üzerindeki egemenliğimiz, Yunanistan’ın senelerdir ileri sürdüğü “Ege Denizi’ndeki adalar ile Yunanistan ana kıtası bir bütündür” tezini çürütecektir. Yunanistan’ın adalar üzerindeki egemenlik ihlalleri, sadece  Ege Denizi ile sınırlı olmayıp, Meis Adası’na yakın ve 1947 Paris Antlaşması ile Yunanistan’a devredilmemiş Kara Ada ve Fener Adası’nın da egemenliği açıkça ihlal edilmektedir.

 

Ülkemizin, “Mavi Vatanı” nı korumaktaki kararlılığı ve caydırıcı gücünün yanı sıra proaktif yaklaşımı ile gündeme getirdiği “Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar” olduğu gerçeği, sadece çevresindeki karasuları ile üstündeki hava sahasını etkilemeyip, ülkemiz ile Yunanistan arasındaki sorunların çözümünde de kilit taşı rolüne sahiptir.

 

Ülkemiz için hayati öneme sahip Yunanistan kaynaklı sorunlara yaklaşımda, günlük tepkiler ile konuların konuşulmasından ziyade, tüm sorunlar bir bütün dahilinde ele alınmalıdır. Bu bütünün en önemli parçası da EGEAYDAAK’dır.

 

Bir çocuk doğmadan önce ebeveynlerin yaptıkları çocuklarının sağlıklı doğmasını dilemenin  yanı sıra  ona koydukları ismi düşünmek ve uygun olduğu zaman da açıklamaktır. Çocuk ismiyle yaşar ve büyür. Artık bizim de, Egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar’ımıza sahip çıkma ve onların isimlerini açıklama zamanımız gelmedi mi?

 (E) Dz.Kur.Kd.Alb. Hakan Mehmet Köktürk