Nereye kadar –ecek/acak?

“Konuşulmayan tüm gerçekler zehirler” Nietzsche

Çok değil bundan beş sene önce Piri Reis Üniversitesi’nin Kurucu Rektörü olan (görevinden bir süre sonra ayrıldı) Prof. Dr. Osman Kamil Sağ “Amacım Piri Reis Üniversitesi’ni dünyanın en iyi beş denizcilik okulu arasına sokmak. Bunun için altyapımızı tamamladık*” diye açıklama yaptı. Tabii burada niyetim görevinden ayrılmış bir insanın yaptığı açıklamayı gündeme taşımak değil. Zaten bu amaç, sadece Sağ’ın değil, bu projeye kendini adamış herkesin ortak amacıydı. Başta da DTO eski Başkanı Metin Kalkavan’ın. Eminim şu an ki Rektörümüz Prof.Dr. Oral Erdoğan’ın amacı da bu. Tekrar söyleyeyim, niyetim amacı eleştirmek değil! Belki biraz amaca giden yolu gözden geçirmek o kadar.

 

Bu yolda kaç adım attığımızı geçenlerde yayınlanan bir araştırma gözler önüne seriyor** Vakıf üniversitelerinin doluluk oranlarını gösteren bu araştırmaya göre; Piri Reis Üniversitesi 64 vakıf üniversitesi içerisinde 51’inci sıranın sahibi. İlk sırada yüzde 100 doluluk oranıyla Sabancı Üniversitesi yer alıyor. İkinci İbn Haldun, üçüncü Koç. Sabancı ile Koç’a şaşırmıyorum. Bu alanda yılların birikimine, deneyimine sahipler ve şüphesiz ki kanıtlanmış kaliteleri bulunuyor.  İbn Haldun’a da şaşırmadım çünkü kontenjan sayısı (150) çok düşük.

 

İzninizle listenin alt kısımlarında yer alan okullarla Piri Reis’i hem kuruluş tarihi hem de kontenjan kapasitesi olarak küçük bir kıyaslamaya sokacağım. Mesela listede 11’inci sırada yer alan Medipol Üniversitesi 2009’da kurulmuş. 2017-2018’e ait doluluk oranı yüzde 89,1. Kontenjan sayısı 4545, yerleşen sayısı ise 4051. Listenin biraz daha aşağısına iniyorum. 22’inci sıradaki Üsküdar Üniversitesi’ne bir göz atıyorum. Kuruluşu 2011 olan üniversite bu yıl 2301 olan kontenjanının yüzde 73,4’ünü doldurmuş. Piri Reis’e biraz daha yaklaşayım istiyorum ve 46’ncı sıradaki Nişantaşı Üniversitesi’ne kadar geliyorum. 2009’da kurulan üniversitenin, bu yıl 1757 olan kontenjanından 1034’üne yerleşim olmuş. Bu liste emin olun uzar gider… Bu yüzden kısa keseceğim ve sadede geleceğim. Malum okulumuz 2008’de kuruldu. 10’uncu senesini devirdi. Türkiye’nin ilk ve tek denizcilik temalı üniversitesi olarak hayatına başladı. Bu açıdan diyebiliriz ki “rakipsiz”. Ayrıca birçok avantaja sahip. Hem staj hem de iş bulma konusunda tatminkar bir söylemi var. Burs ve ek indirim konusunda da öyle. 2017 itibarıyla 63 ücretsiz eğitim oranı mevcut ki bu oran hiç yabana atılacak bir seviye de değil. Amma velakin sadece 661 olan kontenjanının sadece yüzde 55,8’ini doldurabildi.

 

Ne yazık ki bu tabloya “başarı” diyebilmemiz mümkün değil. Peki, gerçekten çok merak ediyorum, bu tabloyu görmesi ve değerlendirmesi gerekenler bunu yaptı mı? Burada yanlış giden bir şeyler olduğu gerçeğini görüyorlar mı? Yoksa görülmesi, değerlendirilmesi gereken herhangi bir durum onlar için yok mu? Bir önceki dönem yüzde 78,51 doluluk oranına sahip üniversitemiz acaba neden yüzde 55,80’e geriledi, diyen birileri var mı? Tüm öğrencileri genel anlamda 67 tam bursluya denk gelecek, mezun olduktan sonra ABD Doları maaş alacak eğitim kurumunun bu seneki kontenjanının yarısı nasıl oluyor da boş kalabiliyor inanın aklım almıyor.

 

Okulun vermiş olduğu eğitimin kalitesine hiçbir lafım yok. Bu kısım da söz hakkım olduğunu düşünmüyorum çünkü eğitimci değilim. Bu kısmı, en doğrusu eğitimci birinin değerlendirmesi. Fakat tanıtım ve reklam hususunda belli ki birtakım eksiklikler mevcut. Buradan da şu çıkıyor: Ya bu okul doğru anlatılamıyor ya da anlatılan o değil. Neyse dileriz bu konuda en kısa sürede en hızlı adımlar atılır.  

 

Geliyorum sonuca. Bence, son 10 yılda DTO bütçesinden en az 120 milyon dolar alan, tüm maddi varlığını Türk denizcilerine borçlu olan Piri Reis Üniversitesi, iyi yönetilmek zorunda. Keza ödenmesi gereken 65 milyon dolarlık borcun ne şekilde ödeneceği de başlı başına bir soru işareti. Bir de tabii zarar eden işletmesi.

 

Yani başarısızlık sadece kontenjan kısmında da değil. Böyle bir kurum neresinden tutarsanız orasından elinizde kalır. Böyle devam ettiği müddetçe de varlığını DTO’suz hiçbir şekilde sürdüremez. Bunlar aleni gerçekler. Peki, DTO bu kamburu ömrü boyunca taşımak zorunda mı bırakılacak? Böyle devam ettiği sürece “Ne yazık ki evet”.

 

Bir de tabii hal böyleyken neden TÜDEV Genel Kurulu gerçekleşmez. Neden DTO Yönetimi TÜDEV’de ne oluyor ne bitiyor tam anlamıyla bilmez. Bilmesine izin verilmez. Kimden neyi saklıyorlar diye ister istemez düşünüyorsun. Şayet saklanacak herhangi bir şey yoksa neden olması gereken düzenek işlemiyor. Buna da akıl sır erdiremiyorsun.  

 

Çok uzatmayacağım. Kimse kusura bakmasın buradaki niyetin salih olduğunu düşünmüyorum… Ortada bunu düşündürecek hiçbir şey de yok zaten!

 

 

*http://www.milliyet.com.tr/-denizcilik-egitiminde-dunyanin/pazar/haberdetay/28.07.2013/1742509/default.htm

** https://www.unikampus.net/2018-yks-vakif-universiteleri-doluluk-oranlari/

 

[email protected]