DTO Seçimleri İçin Zarlar atıldı (Alea iacta est)
Bildiğiniz üzere DTO’nun Haziran ayı meclis toplantısında gündem seçimler oldu. Metin Kalkavan’ın başkanlığını açıkladığı toplantıda Cengiz Kaptanoğlu değişim zamanı geldi dedi ve meclis başkanlığına aday olmayacağını açıkladı. Ardından da Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği Başkanı Recep Düzgit değişim sinyalleri verdi. Bir de tabii Denizcilik Federasyonu Başkanı Erkan Dereli’nin söylemi var. O da bir önceki seçimlerde Salih Zeki Çakır’la değişim grubu içindeyken, her ne hikmetse saf değiştirdi ve bu seçimlerde Kalkavan’la devam dedi.
Toplantı sonrasında KOSDER iftarında bir araya gelen sektör yöneticileri, burada da değişimim mi, devam mı diye sohbet etti elbette. Meclis Başkanı Cengiz Kaptanoğlu’nun KOSDER’e üye olacağım, açıklaması akıllara Metin Kalkavan’la yolları ayırdıkları görüşünü kuvvetlendirdi. Anlayacağınız o ki taşlar yerinden oynadı oynayacak sanki…
Neyse bu işler olasılıklar silsilesi içinde bir yere oturur. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki, ama nasıl oldu da böyle oldu, dersek işte o zaman LPD ihalesine kadar bir geri gidelim derim. Bu ihaleye biliyorsunuz ki RMK, Sedef ve Desan olmak üzere üç tersane girdi. İhaleyi de Sedef Tersanesi kazandı kazanmasına ama teklifi fiyat kırarak, farklı bir ifadeyle en düşük fiyata çekerek aldı. İhaleden sonra da kazananın devlet olduğu haberleri gündemde yer buldu bulmasına ama o kısım biraz şaibeli. En azından sektör için öyle. Çünkü ihalenin öyle ya da böyle eklemelerle Sedef Tersanesi’nin istediği rakama geleceği söylentileri yok değil. Tabii bunu yarınlar gösterecek, biraz beklememiz yeterli!
Eğri oturalım ama doğru konuşalım dersek, bir gerçek var ki o da Metin Kalkavan’ın Türk denizciliğinin dümeninde olduğu süre boyunca sektör adına çalıştığı. Bu yeterli gelir, gelmez ama takdir etmemiz gerek. Ayrıca, Piri Reis Üniversitesi Kalkavan’ın hayali. Dünyada bir ilki gerçekleştirmek istiyor. Bu projenin ayakları ne kadar sağlam, alt tabanı ne kadar kuvvetli o da tartışılır ama eğitimdir, gelecektir, Türkiye’dir deriz ve takdir ederiz. Lakin, bizim takdirimiz yeterli değil. Önemli olan oda üyelerinin ve yeni seçilecek başkanın takdiri.
DTO fonları ile var olan üniversite, yarınlarda da bu kaynağa sahip olacak mı, yoksa aktarılan fonlar “yeter” denilip kesilecek mi, o da ayrı bir soru işareti. Diğer taraftan KOSDER Başkanı Salih Zeki Çakır’ın da “Daha sağlıklı süreç yürütmek istiyorum” diyerek istifa etmesi, aday olacağı yönündeki beklentileri yükselti. Şayet Çakır, aday olur ve kazanırsa ilk defa soyadı Kaptanoğlu veya Kalkavan olmayan bir isim odayı yönetecek.
Eğer kazanamazsa da kuvvetle muhtemel bir daha aday olmayacak. Üyeler veli nimettir, esas olan üyelerin menfaatidir gibi söylemlere girmek bile istemiyorum çünkü bu bir söylem değil. Eğer bu söylem yerine geçerse Metin Bey’e ayıp olur. Kendisi bunun farkındadır şüphesiz. Farkında olmadığı bir şey belki de “yorgunluktur”. Kendisi dümende olsa bile farklı görüşleri yönetimine kabul etmezse mental yorgunluk yaşayacağına şüphe yok. Belki de yaşadı ve yaşıyor ki temel çatırdamaya başladı. Bunu tabii ki kendisi bizden çok daha iyi analiz edecektir ama naçizane fikrimizi beyan etmek isteriz. Biz isteriz ki, sadece “ben ve benim gibi düşünenler” diyen değil, “biz” diyebilen kazansın. Kürsüye çıkıp saatlerce konuşan değil, “benim işim hepinizi dinleyerek yol almak” diyen biri olsun. Ve öyle projelerle gündeme gelsin ki, destekleyen de desteklemeyen de “doğru yapıyor” desin. Kısaca kendisinin değil, sektörün kazanmasını istesin… Bir sonraki sayıda görüşünceye kadar her şey gönlünüzce olsun.