Koster armatörleri tarafından uzun yıllardır beklenen Türk Sahipli Koster Filosunun Yenilenmesi Projesi için T.C. son Başbakanı Binali Yıldırım, eski Bakanlar Faruk Özlü, Nihat Zeybekci ve Ahmet Arslan ile sektörü temsilen Koster Denizcilik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Salih Zeki Çakır ve İMEAK DTO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran’ın katılımıyla 11 Haziran Pazartesi günü İstanbul WOW Otel’de imza töreni gerçekleşti. Devlet ve özel sektörü ilk kez bir araya getiren Türk Sahipli Koster Filosunun Yenilenmesi Projesi’nde gelinen noktayı ve şu anki süreci Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği (KOSDER) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kocabaş’la konuştuk.
Türk Sahipli Koster Filosunun Yenilenmesi Projesi kapsamında, haziran ayında devlet ve özel sektörün bir araya gelmesi sonucu imzalar atıldı. Sormak isteriz, Koster Yenileme Projesi’nde şu anda süreç ne durumda? Öncelikle projeden bahsedecek olursam; bu faaliyetler 4 yıldan beri Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği (KOSDER) olarak üzerinde gayret gösterdiğimiz, hep arzu ettiğimiz, koster armatörlerinin eskiyen Türk koster tonajının yenilenebilmesi adına yapılan çalışmalardır. Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanımız ve Derneğimizin kurucu Başkanı Salih Zeki Çakır’ın önderliğinde Dernek ve sektör olarak gerçekleştirilen özverili çalışmalar sonucunda önemli bir adım atıldı. 11 Haziran’da yapılan törende, T.C. son Başbakanı Binali Yıldırım, eski Bakanlar Sayın Faruk Özlü, Nihat Zeybekci ve Ahmet Arslan ile sektörü temsilen Koster Denizcilik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Salih Zeki Çakır ve İMEAK DTO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran söz konusu projeye imzalarını attılar. Projenin başlaması adına hayati önem arz eden bu gelişme, devletin denizciliğe 1980’li yıllardan sonra yakinen destek verdiği önemli bir nokta ve başlangıçtır. Öte yandan projenin sektörün arzu ettikleriyle birebir örtüşmediği hepimizin malumu. Nedir bu örtüşmeyen kısım derseniz; en başta sektörün talebi koster filosunun yenilenmesi için devlet teşvikler versin, bu teşvikler finansal yapıyla da uyuşarak desteklensin, bir miktar öz kaynak sağlansın, geri kalan kısmı uzun vadeli kredilerle desteklensin ve birkaç kişi bir araya gelerek yeni inşalar başlasın, yani bildiğiniz konvansiyonel sistemde yürüsün şeklindeydi.
Bunun içerisinde tabi daha önce çıkarılmış olan ve henüz uygulaması yapılamayan Hurda Teşvikinin de düzenlenerek yeniden sisteme entegre edilmesi çalışmaları vardı. Gelinen bu noktada, devlet kanalında bireysel gemi yenilemeye çok sıcak bakılmadığı için çoğulcu, birlikte hareket edilebilme düşüncesi benimsendi ve bizler de bu minvalde yönlendirildik. Dolayısıyla atılan imzanın neticesi olarak yüzde 49’u Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı Türk Patent Marka Kurumu’nun, yüzde 51’i özel sektörün teşkil ettiği Koster Denizcilik A.Ş. firması kuruldu. İstanbul Koster Denizcilik ve Yatırım A.Ş. bu şirketin yüzde 51 hissesine sahip özel sektör olarak da biz armatörlerin temsil edildiği firma. Tabi imza töreninin hemen ardından ülke seçimleri yapıldı. Açıkçası bu kadar hızlı seçim olacağını beklemiyorduk.
Sonuçta ülkede bir seçim dönemi yaşandı ve akabinde Ankara yeniden yapılanma sürecine girdi. O yüzden projenin hayata geçmesi biraz zaman alacaktır. Tabii ki bu projenin imza noktasına kadar gelmesinde büyük emeği geçen Dr. Faruk Özlü’nün katkılarını unutmamak lazım. Son Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın vaktiyle başlattığı bir ivmeydi bu. Yeni adıyla Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın ve göreve yeni gelen Bakanlarımızın da desteğiyle proje kaldığı yerden devam edecektir diye düşünüyorum. Açıkçası bu projede finans kısmının aşılabilmesi için devletin ortaklığı bizler için çok önemliydi. KOSDER olarak biz bu projenin her ne kadar hamisiysek de sektörün tamamına sirayet edebilmek adına, çatı kuruluşumuz olan Deniz Ticaret Odası’nın vizyonerliğiyle yürütülmesi uygun görüldü ve öyle de yaptık. Bundan sonraki süreç Koster Denizcilik A.Ş. firması nezdinde, Deniz Ticaret Odası’nın da devletle olan ilişkileri baz alınarak Başkan Tamer Kıran ve Meclis Başkanı Salih Zeki Çakır’ın desteğiyle devam ettirilecektir. Tabii ki biz de KOSDER yönetimi olarak gerekli her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz ve aynı zamanda konuyu yakinen takip edip bize düşen görev neyse onu yapacağız. “Proje başlarsa önümüzdeki 10 yıllık süreçte sektörde oldukça iyiye doğru hareketlenmeler olacak. Devletin denizciliğe 1980’li yıllardan sonra yakinen destek verdiği önemli bir nokta ve başlangıçtır” Koster Yenileme Projesi’nin denizcilik sektörüne getireceği hareketlilik ve dinamizm noktasında neler söylemek istersiniz? Tabii ki koster filosunun yaş ortalaması hepimizin malumu, 30’lara dayandı.
Beyaz listede olan bir Türk bayrağı var ve idare de bu mevcut durumun böyle devam etmesi adına gayret gösteriyor. Yapılan görüşmeler, tutulan gemilerle ilgili düzeltmeler sonrası varılan noktada bayrağın beyaz listede kalması Türkiye’nin prestij meselesidir. Hem port state’ler açısından hem de Avrupa Birliği tarafında Türk bayrağının beyaz listede kalması hepimizin arzu ettiği bir durum. Yalnız üzülerek söylemek zorundayım ki gemilerin yaşlı olması sebebiyle ve Türk bayrağının denetimlerde iletmiş olduğu kriterler birbiriyle örtüşmemektedir. Piyasaların ve navlunların da iyi bir seviyede olmaması nedeniyle gemilere yapılan tamir bakım tutum harcamaları yaşıyla orantılı olarak istenilen durumda değil.
Armatör arkadaşlarımız olabileceğinin en iyi seviyesinde gemilerinin tamir, bakım ve tutumlarını yaptıklarını biliyorum. Ancak yaşla bağlantılı olduğu için birçok armatör arkadaşımız Türk bayrağından istemese de ayrılıp, zorlayıcı olmayan, işlerini daha pratik sonuçlandırabileceği, bürokratik işlemleri daha kolay olan bayrakları ve klasları tercih etmek zorunda kaldıklarını biliyorum. Ancak öte yandan da devletimizin bir duruşu var. Bu güzel de bir duruş ama bu projenin hayata geçebilmesi işte bu noktada çok elzem. Şöyle ki; mevcutta yaşlanan ve ticaretteki rekabet gücünü kaybetmeye yüz turmuş bir filo var. Evveliyatında Karadeniz ve Akdeniz çanağında söz sahibi olan bir koster filosu bu. Sonuç olarak vardığımız noktada zayıflayan bir el ve azalan bir güç söz konusu. Bunun tekrardan eski haline kazandırılması demek hem koster armatörünün hem de Tuzla ve Yalova gemi inşa sanayinin desteklenmesi; gemi adamı ve tersane istihdamının artması ve en önemlisi de yerli malı kullanımı noktasında yan sanayinin desteklenmesi anlamına geliyor. Yani proje başlarsa önümüzdeki 10 yıllık süreçte sektörde oldukça iyiye doğru hareketlenmeler olacak. Süreç gerektiren bir zaman dilimi içerisindeyiz gibi duruyor ki, devlette süreklilik esastır. Bunu unutmamak lazım.
7DENİZ DERGİSİ EKİ TURKMARİNEWS GAZETESİ / EYLÜL 2018