2019 için tüm denizcilere kolaylıklar
Analistlerin bile aklının çok karışık olduğu 2019 için tüm denizcilere kolaylıklar...
Tüm Türk denizcilik camiasına iyi bir 2019 diliyorum
Pek değerli editörümüz sağ olsunlar yeni yılın ilk sayısında bendenizden 2019’a yönelik bir bakış yazısı istediler. Bunu özellikle belirtiyorum çünkü bunu ilk isteyen kendisi oldu ve bu konuda söyleyecek şeyi olan pek çok kişinin de bilgi ve görüşüne başvurulması önemli.
Neden?
Artık her geçen gün beklentilerle şekillenen piyasalardan bahseder olduk ve beklentiler ve gerçekler iç içe girmeye başladı. Son üç-dört aydır net gördüğümüz üzere her yerden beklenti bombardımanına tutuluyoruz. Bu bombardıman dahilinde belki biz farkında olmadan beklentilerimiz şekilleniyor.
Şu anda 2019 için bölgesel ve küresel ekonomi ile ticaret konularında en önemli 10 başlığın en az üçünde negatif beklentisi olmayan var mıdır acaba? Ben dahi temkinli iyimserliğin işbu köşede sadık neferliğini senelerdir icra eden bir zat olarak pek çok konuda endişeliyim. Ama bu endişe ve “adrenalin” insanı daha çok ve hızlı düşünmeye sevk ediyor ve bazı işaretlere de daha dikkatli bakmamızı sağlayabilir. Şöyle kısaca acizane değerlendirmeye ve haddimizeyse zihin açmaya başlayalım.
Evvela Ticaret Savaşları…
Bu savaşa giren de girmeyen de kaybediyor belli ki. Hatta kavgayı başlatan gördüğümüz kadarıyla diğerlerinden daha fazla yumruk yiyeceğe benziyor. Bu kadar tarifeye ve engele rağmen, Çin’in ABD’ye ticaret fazlası artarak devam ediyor.
Çin’in üreticileri maliyetlerini sonuna kadar kısıp ABD’ye mal satmaya devam ededursun, Türkiye gibi bazı ülkeler de doların hızlı değer kazanmasıyla beraber birden ciddi indirimler yapabilir ve başka piyasalara çok rekabetçi fiyatlarla mal satabilir hale geldiler.
Çin, Amerika’dan ithal edemediği için Ukrayna Çin’e ciddi miktarda mısır ihraç etmeye başladı. Türkiye hiç ihraç etmediği kadar yassı çeliği Avrupa’ya ihraç etmeye başladı. Buna karşılık daha yüksek kalitelerin ithalatı azaldı. Yine Türkiye’den örnek, dünyanın en büyük hurda ithalatçısı biliyorsunuz Türkiye, Amerika’yla yaşanan gerginlik benzer veya aynı tonajda Avrupa ve Rusya ile olan tonaja yansıdı, yansımaya devam edecek.
Örnekler böyle ama üçüncü çeyrek sonundan itibaren neden denizcilikte ve özellikle kosterde sıkıntı söz konusu derseniz, kur dalgalanmaları sebebiyle doğudakiler ve batıdakiler arasında ticari faaliyetler azaldı. Bu halde de batıdaki gemiler doğuya yükle geçemez hale geldi ve doğudaki gemiler de batıdan yükle dönemeyeceklerini bildikleri için yüksek navlun talep ettiler. Ta ki petrol fiyatları çakılıp kiracıların eline yeni kozlar verene kadar.
Büyük tonajda ise genel olarak artan risklerden dolayı kötüleşen ticaret beklentileri etkili oldu. Ama her emtia için bu geçerli olmadı, tankerler gördüğünüz gibi ciddi biçimde yukarı gitti. Yani Ticaret Savaşları değil, ekonomideki belirsizlikler etkili.
Bu senenin açılışı; çok kritik üç mesaj:
- Avrupa’da üretim faaliyetleri kademeli biçimde yavaşlıyor.
- ABD birden sert fren yaptı, artık faiz artırımları sürdürülemez.
- Çin’de büyüme yavaşlıyor.
Bu senenin jeopolitik temaları ise:
- ABD aynı zamanda anlık ve belirsiz pragmatik politika izleyecek. 2008’den bu yana dünyanın her yerine dağılmış 4 trilyon doların mümkün mertebe evine geri dönmesi için her şey yapılacak. Geçen haftalarda bu seneki 600 milyar dolardan sonra (ayda 50 milyar dolar çekiyor) belki 400 milyar dolar daha geri çekebileceği tartışıldı.
- ABD Güney Asya’ya dönüş yoluna girecek. Çin ile karşı karşıya gelecek.
- Enerji fiyatları üzerine büyük kavga dönecek, yine ABD, ne fiyatların çok artıp bölgesel rakiplerinin eline koz olarak dönmesini isteyecek, ne de kendi petrol endüstrisini yavaşlatmak isteyecek.
- Son olarak, biraz da koster piyasalarıyla ilgili şekilde: Rusya Karadeniz’de ve Doğu Akdeniz’de zaferini garantilemek isteyecek. Bu durum onu birçok mücavir ülke ile yine sürtüşmeye götürecek. Yani Rus mamullerinin Avrupa’da çok revaçta olmasını bir süre daha beklemeyin.
Bunların dışında kalan tüm mesajlar bu mesajların çeşitli kombinasyonları olarak görülebilir.
Petrol fiyatlarıyla ilgili Deniz Ticaret Odası’nda bir soru üzerine biraz da iddialı olarak 60 dolar/varil ortalama seviyelerini aşamayacağını söylemiştim. Bunu Uluslararası Enerji Ajansı Direktörü Fatih Birol’un her dediğini anlayan enerji uzmanları olarak değil, talep ve fiyatlar üzerine baskı kuracak etmenlere bakarak hala iddia edebiliriz ama üzerine 2,5 dolar daha koyup 60-65 dolar bandına yükseltebiliriz. Merkez Bankası bile 80 diyordu şimdi bu seviyeye çıktı o kadar revizyon hakkımız olsun.
Bu da navlunların belli bir seviyeye kadar güç kazanacağına işaret ediyor olabilir. O seviyenin ne olacağına herkes kendi tonajına ve uzmanlığına göre kendi karar versin. Beklentilerle algı yönetimi yapıyor gibi gözükmeyelim.
Notlar halinde beklentilerin üzerinden gitmeye devam edersek:
2019’da Çin’in kaliteli cevher talebinin azalması beklenmiyor. Hatta 2020’lere kadar mevcut ithalat kuvvetini sürdüreceği gelen yorumlar arasında. Çin bunu hem çevre için hem de kendi kalitesiz cevheriyle üretim yapmanın ek maliyetleri yüzünden yapacak.
Çin’de artık finansal sistem ve şirketlerin borçluluğu inanılmaz noktalara geldiği için bu yıl ve sonrası çok riskli. Bu konunun detaylarının pek çok yerde işlendiğini görebilirsiniz. Ben bu konuyla ilgili tek notum şu: Çin, liberal bir ülke DEĞİL. Bu yüzden senelerdir dikkat çekilen bu borç yükü bir şekilde kontrol altında tutuluyor. Sadece şu var: üstünü örtemeyeceğin kadar büyürse ne yaparsın? O zaman barajın yıkılması ve kilometrelerce ötedeki köyleri vurması gibi bir şey olur. Denizcilik maalesef Çin denilen barajının üstünde bulunduğu nehir yatağının üzerindeki köylerden biri. (Bu yazı yazılırken Vale barajı hadisesi vuku bulmamıştı, o yüzden gönderme yoktur.)
Avrupa’da imalatın yavaşlaması beni endişelendiriyor. İmalat hala pozitifte, yeni siparişler var, ama adım adım bir duraklamaya gidiliyor. İtalya ile kamuoyunun gözü önünde tartışılıyor. İspanya’da durum ha keza öyle.
Brexit’in ne olacağı bu makale yazılırken hala belli değildi hatta makale ilerledikçe yine karıştı. Ama burada net biçimde ortaya konan bir takvim var, her iki taraf da anlaşarak ayrılmak istiyor. Bu durum artık tamamen fiyatlandı, bir sürpriz olur da Brexit bir şekilde gecikirse, fiyatlamalarda değişimler görülebilir. Bunun da etkisi pozitif olabilir büyük ihtimalle, çünkü AB’den çık(a)mayan bir Birleşik Krallık olumlu bir şey.
Bu arada 2020’ye de geldik. Kükürt içeriği kısıtlamasının başlamasına bir yıldan az bir süre kaldı. Piyasada halen ne olacağı üzerine ciddi bir tartışma hakim. Ben, baca gazı yıkayıcı (scrubber) taktırmak mı daha iyidir, düşük kükürtlü yakıt almak mı daha iyidir yoksa MGO’ya geçmek mi iyidir bilemeyeceğim.
Ben, kiracı ve armatör mantığına bakarak bir sonuca varmaya çalışıyorum. Kiracı ister zaman kira ister sefer kirası olsun kendisine en ucuza mal olacak gemiyi seçmek ister. Bu durumda büyük tonaj için piyasada şimdilik çok fazla baca gazı yıkayıcılı gemi bulunmadığından gemilerde düşük kükürtlü yakıt kokteyli yakmak isteyecektir. Bu yeni düşük kükürtlü yakıtlara pek güvenmemek için armatörün elinde pek çok mazeret var bundan dolayı da çoğu armatör sözleşmelere “Benim gemimde bu yakıtları yakamazsın” anlamına gelecek maddeler koyacaktır. Bu da kiracıyı MGO yakmaya mecbur bırakırsa, üstüne de MGO fiyatları artan taleple beraber artarsa, kiracılar aynı maliyette hizmeti MGO yakan gemilerin günlük kiralarını aşağıya çekerek sağlar hale gelir. Bu da diğer yanda baca gazı yıkayıcı takılmış veya tam tersi sadece düşük kükürtlü yeni yakıtları yakabilen gemilerin bu avantajı paraya çevirmek isteyeceği anlamına gelecek.
Armatör tarafında ise herkes aynı günlük getiriyi elde etmeye devam etmek isteyecek. Baca gazı yıkayıcı taktırmış olan armatör bu yatırımının karşılığını isterken, MGO’ya geçen armatör de bu fiyatı hesaplara koyarak örneğin 10 dolar istediği yere belki 11-12 dolar isteyecek. Her halükarda çıplak navlunlar bu sebeplerden ötürü artacak. Gündelik getiriler sabit kalabilir, ki bu da hesap yapılmasının ardındaki mantıkla aynı.
Baca gazı yıkayıcıları bir kenara koyarsak, MGO ve düşük kükürtlü ağır yakıtın fiyatlarının başlarda hızlı bir yükselişi söz konusu olacak gibi duruyor. Her yol ton başına navlunlarda yükselişe işaret ediyor.
Koster piyasasında ise baca gazı arıtma sistemleri maliyetlerden ötürü bir opsiyon değil. Burada büyük çoğunluk MGO’ya geçecek. Bu segmentte ayrıca zaman kira veya sefer kiralama faaliyetleri da az olduğu için gündelik getirilerin sabitlenmeye çalışılması makul gözüküyor, ki bu da yine ton başı navlun artışı demek.
Hem kiracıların hem de armatörlerin gelirlerini sabit tutma gayretleri yeni bir dengede birleşecek ve 2020 ortalarından sonra sağlıklı bir piyasadan bahsedebileceğiz diye düşünüyorum.
Bu kadar belirsizliğin içinde analistlerin bile aklı çok karışık olduğu için 2019’da tüm denizcilere kolaylıklar diliyorum.