Öncelikle pandemi dönemi sizi ve işlerinizi nasıl etkiledi? Bu süreçte çalışmalarınızı ve üretiminizi nasıl sürdürdünüz?
Dünyanın başında olan bu salgın, işlerimizi de etkilemedi diyemeyiz. İlk başlarda olayı yatçılık sektörü için büyük bir atılım, avantaj gibi gördük. Çünkü bu salgın, yatçılıkta dünyanın önemli yat üretim ülkelerinin başında gelen İtalya’da çok yoğun yaşandı. Bunu ‘fırsata çevirebilir miyiz?’ diye düşündük ancak devamında salgın ülkemizi de vurunca işlerimizi zora soktu. Tabi ki kontratlı olan, devam eden işlerimiz var. Çalışanlarımız da tedirgin oldu. Onlarla birebir görüşerek işleri yetiştirmemiz gerektiğini anlattık. Ancak sağlığın daha önemli olduğu, ne tür önlemler almamız gerektiğini kararlaştırdık. İşe gidiş gelişlerde sayıları azalttık. Gerekirse tek tek evlerinden alınıp işe getirilecek şartlar sağladık. Yüzde 15 civarında gelmeyen arkadaşlarımız oldu. Yüzde 20’sinde yaş itibariyle sıkıntı yaşayabilecek arkadaşlarımızı evlerine gönderdik. Ancak çok kısa bir gecikmeyle elimizdeki işleri teslim ettik. Özellikle yurtdışından tedarik edilen malzemeler bizi etkiledi. Yoksa çalışanlarımızın azalmasının etkisi çok fazla olmadı. Bu süreci böyle aştık. Yavaş yavaş toparlanma aşamasına girdik.
En son denizle buluşturduğunuz SEA STAR isimli teknenizde hangi tasarımcı ile çalışmalarınızı yürüttünüz? Her projeye özel farklı tasarımcı tercihiniz oluyor mu?
SEA STAR teknemiz 97 No’lu projemizdir. Yani bizim denize indirdiğimiz 97‘inci teknemiz... Bu teknenin tasarımı İtalyan bir tasarımcıya ait. Her teknede tasarımcı değişebiliyor. Bazen istesek de aynı tasarımcıyla devam edemiyoruz. Bunu sebebi de şöyle; müşteri size hayalindeki bir projeyi anlatıyor, her tasarımcı o projeye uygun olmayabiliyor. Bazılarının kendine göre bir çizgisi oluyor ve onun dışına çıkmıyor. Tasarımda kendine göre farklı istekler oluşabiliyor. Müşterimizin isteklerini yapabilecek tasarımcılar hangileriyse onlara yönlendiriyoruz. Müşterimize ikisi yerli biri yabancı olan üç alternatif sunuyoruz. Özellikle yerliye önem veriyoruz. Müşterimiz onlardan birini seçiyor ve onunla ilerliyoruz.
Pandemi, lüks yat sektörüne olumlu yansıyacak
AB ülkelerine gemi ve yat ihracatı ilk çeyrekte yüzde 46 arttı. Bu artışa sebep olan etkenler nelerdir?
Yat ihracatı, son dönemlerde açıklanan rakamlarda yüzde 46 arttı. Açıkçası bu durumu pandemiye bağlamıyorum çünkü teknenin faturalarına bakarsak anlaşmaların bir iki sene öncesinde yapılmış sözleşmeler olduğunu görürüz. Kesinlikle pandeminin de etkisi var onda hemfikiriz ama son zamanlardaki artışın fatura birikiminden kaynaklandığını söyleyebilirim. Bizde de öyle bir durum oluştu. 2019’da kesmemiz gereken faturayı 2020’de kestik. O da pandemi aylarına denk geldi. Bu süreç özellikle lüks yat sektörüne olumlu yansıyacak. Belli bir bütçe ayıran insanlardan son zamanlarda talepler gelmeye başladı. İki ailelik tekne istiyorum diyenler var. Bundan sonraki tatilimde tekne ile gezmek istiyorum diyenler de... Bunun olumlu yansımalarını 2021 ve 2022’de göreceğiz. Çünkü tekneyi bugün sipariş verirseniz, örneğin Sea Star boyundaki bir tekneyi ancak 2022 yılında teslim alırsınız. Daha küçük boyutların belki bir senede, mega yat boyutların ise minimum iki sene civarında teslimi yapılabilir.
Fiziki koşullarımız yetersiz
Rakiplerine oranla bu kadar kaliteli ve uygun fiyatla üretim yapan bir sektöre sahip olan Türkiye, kendi markasını oluşturma konusunda neler yapabilir?
Tersanelerimizin kullanım sözleşmesinin 49 yıl olmasında, devlet yetkililerimizin, GİSBİR Başkanımızın, Deniz Ticaret Odası yetkililerinin emeği var. Onun için tüm emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Biz, yatçılığı Türkiye’de ve dünyada ileri götürebilmek için yetkililerimizle görüştük. Nuh Sanayi Sitesi ve onun yakınında başka bir tesis daha var, küçük imalatçılarımızla beraber mutlaka ayrı bir bölgede olmalıyız. Buraya gelen bir müşteri, Nuh Sanayi Sitesi’ne girdiğinde bırakın aracını park etmeyi, kendi teknesine ulaşmakta güçlük çekiyor. Çoğunun söylediği, ‘ben burada bir daha tekne yaptırmam’ oluyor. Bunu teknenin imalat aşamasında ve devam eden ilk 8 ayda duyduk. Ondan sonra tekne denizde bitirilince ‘bu tekne buradan nasıl çıktı’ diye çok eleştiri aldık. ‘Tekne çok güzel oldu ama sizin mutlaka başka bir yere gitmeniz lazım’ denildi. Bunu yıllardan beri söylüyoruz. Ben de bunun en az 15 yıldan beri mücadelesini veriyorum. Yetkili tüm mercilerimizle yapılan ve yapılacak olan görüşmelerde yakın zamanda iyi bir yere kavuşmayı sektörüm adına temenni ediyorum. Yetersiz olan fiziki koşullarımıza bir çözüm bulunamaz ise emin olun ki Türkiye’deki müşteriyi Avrupa’ya kaptırabiliriz. Dolayısıyla Türkiye’nin yatırıma ve de dövize ihtiyacı var.
Dijitalleşmeye ve pazarlamaya ağırlık vereceğiz
Teknolojiyi işinde kullanan bir firma olarak pandemi sürecinde dijitalleşme konusunda yeni adımlar attınız mı?
Pandemi sürecinde gördük ki dijitalleşmeye daha çok önem vermeliyiz. Sosyal medya üzerinde her ne kadar görünsek de bu konu üzerine fazla yoğunlaşmamıştık. Bizim için ürün önemliydi. Şunu öğrendik ki ürününüzü istediğiniz kadar kaliteli yapın, pazarlama olmadığı sürece o ürün değerini bulmuyor. İletişim çağının gereği olarak bizler de altyapımızı güçlendirme kararı aldık. Bu konuda profesyonel bir firmayla görüşmelerimiz devam ediyor. Keyfi olarak görülen yat, pandemide bir ihtiyaç haline dönüştü. Bir süre sonra salgın için çözüm bulunsa dahi yat tercihindeki artışın devam edeceğini düşünüyoruz. Bu süreçte de bizler dijitalleşme ve pazarlama çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ MAYIS-HAZİRAN SAYISI