Dosyamızın ilk bölümünde Sim Gülle, Kaptan Ada Ezgi Başer, Esra Erdoğan, Gül Saraçoğlu, ve Leman Ergeldi Tatlıgül’ün kişisel deneyimlerine ve görüşlerine yer veriyoruz.

 

-Dosyamıza katılan denizci kadınlarımıza yönelttiğimiz sorular:

 

-Bizlere biraz kendinizden bahsedip hem eğitim hem de iş hayatınızın bugüne kadar nasıl ilerlediğini anlatır mısınız? 

 

-İş hayatınız ve profesyonel kariyerinizi denizcilik sektöründe seçmenizin nedenleri nelerdi?

 

-Bir kadın olarak hala erkek egemen bir sektörde çalışıyor olmanın avantaj ya da dezavantajlarını yaşadınız mı? Varsa anlatmak istediğiniz yaşadığınız bir anınızı öğrenmek isteriz. 

 

-Sektördeki derneklerin/birliklerin çalışmalarını, sektördeki kadınlara verdiği desteği nasıl değerlendiriyorsunuz? 

 

-Sektörde kendinizi ifade edebildiğinizi düşünüyor musunuz? Ya da kadınlar sektörde kendini ifade edebiliyor mu?

 

-Çalıştığınız şirketin kadın çalışanlara yaklaşımıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

 

Sim Gülle: Sizin feneriniz her daim deniz ve umut olsun

 

-1992 yılında İsviçre’de dünyaya geldim. Çocukluk yıllarım denize kıyısı olmayan yurt dışı ülkelerinde geçti. 2000 yılında İstanbul’a taşındığımda sonunda denizle tanıştım ve bu güzelliğin hayatım, kariyerim ve geleceğim olduğunu anladım. Beykoz Denizcilik Lisesindeki Güverte eğitimimin hemen ardından, 2011 yılında Galatasaray Üniversitesi Deniz Ulaştırma ve İşletme bölümüne girdim. Burada da eğitimimi tamamladıktan sonra bir yandan sektörde çalışmaya başlarken bir yandan da firmaların kara işletmelerine daha hakim olabilmek adına Karabük Üniversitesi’nde İşletme okudum.

 

-İş alanında denizciliğe yönelmemdeki en büyük neden babamdan gelmiştir. Kendisi denizci değildi fakat denize gönül vermiş bir insandı. Bizlere hep denizcilik sevgisini aşıladı. Bu bilinçle sevgi duyduğum bir felsefeyi işe dönüştürme fırsatı bulabildim. Çoğu insanın aksine bu sektörü seçme nedenim maddiyat değil, gönül vermişlik. Lakin baktığınızda denizcilik gemiler dışında da çalışma fırsatı bulabileceğiniz çok yönlü bir sektör. Bu açıdan da ilgimi çekmeyi başarabilmişti.

-Bir kadın olarak tabii ki sektörün yapısı her zaman lehinizde değil. Denizcilik lisesine 14 yaşımda girdiğimden beri sektörün ne yazık ki olumsuz yönleri ile çok sık karşılaştım. En zor olanı henüz 14 yaşında yolun çok çok başında iken okul yönetiminin size kadın olarak erkeklerin içinde yapamayacağınızı söylemeniz. Psikolojik baskı ne yazık ki henüz burada başlıyor. Erkek denizci adaylar desteklenirken siz bu psikoloji ile her gün savaşmak için yola çıkıyorsunuz. Daha sonrasında sınıftaki erkek çoğunluğa ayak uydurma zorluğu baş gösteriyor. 99 erkek olan sınıfta kendinizi kanıtlama ve kabul ettirme çabası başlıyor. Erkekler sizden onlar gibi davranmanızı bekliyor. Maça gitmenizi, argo konuşmanızı, vb. Fakat unutmayın sizi siz gibi kabul etmeyen bir yere ait hissetmek için kendinizden ödün vermek durumunda değilsiniz. Kibar olmak, nazik olmak bir kadınlık meselesi değil bir insanlık meselesidir.  Okulu hayatının sonraki aşaması stajda gelen baskılar daha da artıyor. Çıktığınız gemilerde kaptan size mesleğin zorluklarını anlatırken diğer güverte stajyerine ise güzel yanlarını anlatıp onu doğru yönlendirmeye çalışıyor. Fakat erkek stajyerle tuttuğunuz vardiya, yaptığınız boya-raspa farksız iken siz bir kez daha gördüğünüz mobbing ile başa çıkıp, ondan daha güçlü olmak durumundasınız. Merak etmeyin kadınlar güçlüdür, bizi bu hikayeler ve baskılarla yıldıramazlar. Gemideki her gün benim için unutulmak bir anıydı aslında. Zorluklar orada da devam etti. Psikolojik baskının yanı sıra fiziki olarak yapamayacağımı düşündükleri için teknik işleri öğretmekten hep sakındılar. Sadece vakit doldurmak için vardiya tutuyordum ben onların gözünde.

 

Karadaki iş hayatımda yaşadığım bir anıyı anlatmak gerekirse junior sörveyör olarak işe girdiğim iş yerime her gün Avrupa yakasından Tuzla’ya gidip gelmeye başladım. Patronum özellikle yola ve daha sonra iş baskısına dayanamayacağımı düşündüğü işe başlamamın 7. ayı olmasına rağmen sigortamı bile başlatmamıştı. Benimle aynı dönemde işe başlayan hatta eğitimi benden daha düşük olan erkek aday için deneme süresi çok az iken ben her gün deneme süresinde kendimi işimden asla vazgeçmeyeceğime dair patronlarımı inandırmaya çalışıyordum. Panama yetkisi tabi ki erkek adaya alınmıştı. Ben gemiye dahi gönderilmiyordum. Fakat müdürümün inancı bana tamdı ve beni hep destekledi. Gemilere gitmeye ve en sonunda denetim için gerekli Panama yetkisini aldım. Artık kendimi kanıtlamış ve vazgeçilmek istenmeyen bir çalışan olmuştum. Bu sürece ulaşmam 1,5 senemi aldı. Benim bu yaşadıklarım aklıma diğer kadın öğrencilerin aslında ne kadar desteğe ihtiyaçları olduklarını hatırlattı ve onlara ulaşabilmek adına Wista’ya üye oldum. Ben bu serüvende yalnızdım ama benden sonrakiler olmak zorunda değil. O üniversite bu üniversite gibi okulculuk ayrımı yapmadan bizden sonrakilere yardım etmek ve destek olmak bizleri ileriye taşıyacak felsefedir.

 

-Sektörümüzde kadın denizcileri tanıtan birçok güzel platform ve oluşum mevcut. Onların hikayeleri bizler ve bizden sonraki birçok genç denizci kadına umut oluyor. Fakat gerçekte bu oluşumların çoğu bir networking çalışması dışında çıkamıyor. Staj ya da zabit olmak için yanıma gelen birçok genç kadının gemide yaşadıklarını duyunca, bu oluşumların amacına ulaşma hızı ne yazık ki çok düşük. Sizlere burada bir olay anlatmak istiyorum. Kadın denizci bir arkadaşım stajı için çıktığı gemide zabitlerden birinin ısrarlı arkadaşlık teklifine hayır dediği için, zabitin güçlü mobbinglerine maruz kalmış ve olayları personel müdürüne anlatmasına rağmen bir cevap dahi alamamıştır ve kontratı bitmeden günün sonda gemiden çekilen kişi kadın denizci arkadaşımız olmuştur. Üstelik personel müdürünün çirkin ithamlarına maruz kalmıştır. Maalesef ki bu kadın arkadaşımız yaşadığı olayların etkisinde kaldığı için gemiyi bırakıp karada iş arayama başlamıştır ve ben de kendisine bu süreçte elimden gelen yardımı yapmaya çalıştım. Onu tanışmaya götürdüğüm bir şirketin genel müdürü denizi bırakma kararını sorduğunda arkadaşım bu olayı açıkça anlatmak istemediği için gemide bazı sıkıntılar yaşadığını söyleyerek geçiştirmiştir. Genel müdürün tepkisi ise ‘Gemide yapamadın demek ki çoğu kadın yapıyor aslında’ şeklinde olmuştur. Maalesef ki erkek gözünden sorun bir kez daha kadında aranmıştır. Bu ve bu gibi hikayeleri çoğu yerde duyabilirsiniz. Arkadaşınızdan, eşinizden, dostunuzdan… Ama bunlar sektörde panellerde, sempozyumlarda anlatılmaz. İşte bizlerin daha çok ve daha hızlı çalışıp bu gibi olayları engellememiz gerek.

 

-Kendi adıma yaşadıklarımı, korkularımı veya heyecanlarımı ifade etmekten çekinmediğim, yazmaktan kaçınmadığım ve kaçınmayacağım bir noktada olduğumu düşünüyorum. Bu sektörde var olmak isteyen her kadının arkasındayım. Benim yaşadıklarımı yaşamasınlar benden daha ileride olsunlar, ülkemiz ve kadınlarımız her daim tam yol ileri gitsin. Fakat çoğu genç kadın denizcimiz gelecek kaygısıyla kendilerini ifade etmekten çekiniyorlar. Görüşlerini söylemekten dahi kaçınıyorlar

 

-Şu an çalıştığım şirket konusunda çok şanslıyım. Her daim kadınların arkasında duran, isteklerimizi dinleyen bir patronumuz var. Kendimizi geliştirmek için fırsat yaratan, geleceğimizi beraber tasarladığımız, bize eleştiri ile değil fikirlerle gelen bir şirketim var. Şirketin özellikle kadın çalışanlarına yaklaşımı, kadınlarımızın başarısındaki en büyük etkenlerden bir tanesi. Sizin kadın olduğunuz için yapamayacağınızı düşünen, sizi desteklemeyen şirketlerden uzak durun.

 

Kaptan Ada Ezgi Başer: Sektörde kendimizi ifade edebildiğimize inanmıyorum

 

-Ankara’da doğdum ve hayatımın bir bölümünü orada geçirdim. Tek tercihle deniz ulaştırma işletme mühendisliği bölümüne girdim. Ancak asıl iş mesleğe girdikten sonra başladı. Esasında böylesine erkek egemen bir sektörde ayakta kalabilmek hiç de kolay değilmiş. Staj başvurusu için gittiğim kurumsal şirketlerde “Ne işin var denizde. Git zengin koca bul ve evlen” veya “Ankara’da sen suyu bardağın için de mi gördün de bu bölüme geldin” diyerek beni uğurlayan insanlarla karşılaşınca durumun sandığımdan daha farklı ve zor olduğunu anladım. Gittiğim firmalarda birçok personel müdürü yol yakınken dönmemi, yaşımın genç olduğunu ve bu bölümü bırakıp başka bir bölüm okumamı tavsiye ettiler. Hırslı yapım sebebiyle herkese kulak tıkadım ve yoluma devam ettim. İsveçli büyük bir firmanın VLCC tankerlerinde staj yapıp, zabitliğe başladım. Bu firma benim için dönüm noktası oldu. Çalıştığım gemiler standarttan farklıydı. Her biri 17.000 knot, KW çift makinesi olan, 17 knot sürat yapabilen, genişliği VLCC standardında 60 metre iken 70 metre olan, aynı zamanda buzkıran ya da DP sistemi olan VLCC’lerdi. Böylesi bir deneyim elde etmek, Avrupalı ekiple çalışmak işleri biraz yoluna koymamda yardımcı oldu. İşimi aşkla yaptım. Önyargılar da yıkıldı. Sonrasında yolum şu an çalıştığım Dan-Bunkering firmasıyla kesişti. Ya da onlar beni buldu diyebilirim. Denizi bırakmayı hiç düşünmezken bir baktım kendimi firmanın Dubai ofisinde Bunker Traderlik yaparken buldum. Kara hayatım böylece başladı.

 

Genç ve dinamik bir firma Genç ve dinamik bir firma

 

-Hırslı bir öğrencilik hayatım vardı. Öğrenim gördüğüm lise Türkiye sıralamasında en yüksek puanla öğrenci alan beşinci liseydi. Başarılı bir okuldu. Lise 2’de okurken denizcilik okumaya karar verdim. Tabii çok karşı çıkan oldu. Aldığım üniversite puanına yazık oldu diyen de oldu, dalga geçen de. Öğretmenlerim de çok uyardı ailem de. Ama ben kaptan olmayı kafama koymuştum. Üniversite sınavına girdim. İyi bir puan da aldım ve hayalim olan bölüme girdim. Herkes, ilk stajda okulu bırakacağımı düşünüyordu ama ben pes etmedim. Ailemde hiç denizci yok. Sanıyım benim için bir çocukluk hayaliydi kaptan olmak. Dönüp çocukluk yıllarıma bakınca her şeyimi odamı, kıyafetlerimi, oyuncaklarımı hep denizi yansıtan şeylerden seçmiştim.

 

-Tabii ki oldu. En başta önyargılar. İşinizi severek yapınca gözünüz hiçbir şey görmüyor. İlk kontratıma çıktığımda başıma bir olay gelmişti. Gemiye benimle aynı limandan kaptanın çocuğu da katılacakmış. Kimse kız mı erkek mi bilmiyor. Tek bilinen kaptanın çocuğu olduğu. Neyse gemi limandan kalktı. Tulumu giydim, güverteye indim, kontrollerimi yapıyorum. Elektrik zabitiyle karşılaştık. Bana “burası çocuklar için çok tehlikeli, babanın yanına git” dedi. Benim kaptanın çocuğunun gemiye katılacağından da haberim yoktu. Dalga geçiyor sandım. Sinirle baktım ve tepki gösterdim. Sonra durumu çözebildik. Beni kaptanın eşi zannedip “Kocanı çağırır mısın” diyen de olmadı değil! Ama kadın olmanın avantajları da oldu. Personel her daim saygı duydu, kendi davranışlarına, konuşmalarına daha fazla dikkat etti.

 

-Her biri birbirinden değerli çalışmalar. Orada çalışan insanlar, zamanlarını ayırıyor ve emek harcıyorlar. Emek harcanan hiçbir şeyin sonuçsuz kalmayacağına inanıyorum. Ben de bu derneklere üyeyim ama Dubai’de yaşadığım için maalesef çoğu zaman etkin katılım gösteremiyorum.

 

-Sektörde kendimizi ifade edebildiğimize inanmıyorum açıkçası. Tabii bölgesel faktörler de önemli burada. Bunu Türkiye için konuşuyorum. Karşı taraf sizi dinlemez ve anlamak istemezken kime neyi ne kadar anlatabilirsiniz ki! Bu konuda yetkililerin ellerini taşın altına koymaları gerekli. Hiçbir denizcilik okulunda kadın öğrenci alımında kısıtlama yokken iş hayatında bu kısıtlamalar niye? Kadın dostu olan firma sayısı çok az. Sadece reklam için birkaç tane kadın çalıştırıp daha fazlasına istihdam açamayız diyen firma sayısı çok fazla. Yani kadın dostu, cinsiyet ayrımı gözetmeyen firma gibi kendimizi gösterme dışında pek de diğer firmalardan farklı değiliz. Bu çok acı bir gerçek.

 

-Şirketimizde kadını ekstra desteklemek adına bir şey yapılmıyor. Çünkü kadın erkek, yaş, cinsiyet, mezun olunan okul, dış görünüş gibi parametreler yok. Kapasite, etik, bilgi, çalışma azmi ve tecrübe var. Ben şahsım adına hiçbir firmadan pozitif ayrımcılık beklemiyorum. Eşit davransınlar yeter! Diğer kadınlarında farklı düşündüğünü sanmıyorum. Eşit şartlar sağlansın, biz zaten kendimizi gösteririz.

 

Esra Erdoğan: Biz kadınlar işimizde çok iyiyiz ve erkekler de bunun farkında

 

 

-Kocaeli Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi İşletme mezunuyum. 7 yıldır denizcilik sektöründe, deniz yağları tedariki üzerine hizmet gösteren Mira Marine firmasında çalışmaktayım. Bizim gibi butik firmalarda net olarak ben şu işi yapıyorum demeyi pek uygun bulmuyorum, çünkü hepimiz her işi yapıyoruz. İşin satış kısmı, operasyonu, muhasebesi hepsi benim/bizim işimiz. Bunu hiçbir zaman dezavantaj olarak düşünmedim çünkü her alanına hakim olmak bu işlerin aksamadan güvenli ve hızlı bir şekilde ilerlemesini sağlıyor. Süreç olarak düşünecek olursam tabi ki ilk işe başladığım zamanlardaki sorumluluklarımla şu an ki sorumluluklarımı kıyaslayamam bile bu biraz zaman, tecrübe kazanmak ve en önemlisi imkan verilmesiyle alakalı. 

 

-Ailemde denizci yok. Ben ilkim. Denizciliğe girişimde tamamen tesadüf oldu. Evet gemide çalışmıyorum belki ama denizi, maviyi sevince bir şekilde denizcilik sektörüne hizmet etmeyi de sevdim. Sektörün enerjisi, yaptığım işin kendini tekrarlamaması işte bu iş bana göre dedirtti kendime. Zaman geçtikçe de asla direkt gemide çalışan denizcilerimiz kadar olamasa da işini severek yapan iyi bir denizci gibi hissetmeye başladım ve artık bu iş senin mesleğin dedim kendime.  

 

-Ben henüz 7 yıllık denizcilik hayatımda şuna çokça şahit oldum ki kesinlikle denizciliğin cinsiyeti yok! Ve bir kadın olarak şunu çok rahat söyleyebilirim ki eğer bir kadın denizci olmaya karar verdiyse toplumun gözündeki klasik “kadın işi/erkek işi” gibi söylemleri tersine çevirebileceğini inanmıştır. Bunu zekasıyla, çalışkanlığıyla ispatlamayı kafasına koymuştur. Gerek gemide gerekse bu işin kara kısmında olsun bence biz kadınlar işimizde çok iyiyiz ve erkeklerde bunun farkında. Karada çalışan denizci kadınlar olarak işimiz belki daha kolay ama gemide çalışmak isteyen bu işin eğitimini almış deniz tutkunu kadınlarımız için maalesef olanakları oldukça güçleştiriyorlar. Umarım bu konuda da kendini daha da geliştirebilen kadınları denizde de yaptığı iş ile kabullenip, saygı duyan öncü bir ülke oluruz.

 

-Sanırım en sosyal sektörlerden biriyiz hatta inanıyorum ki ilk sıralardayızdır. Ben kendi adıma şu konuya da değinmek isterim her gün neredeyse bir organizasyon, seminer, fuar vs. var çokta güzel şeyler bunlar sektörümüz ve bizlerin gelişimi adına ama daha öncede bahsettiğim gibi zaten gün içinde çok aktif bir sektörde çalıştığımız için bu etkinliklerin çoğunluğunun mesai saatleri içinde olmasından çok mustaribim. Bu konuda bir şey yapılabilir mi, yapılır mı bilmiyorum ama benim sürekli aklıma gelen bir konu bu. Kadınlar günü ile ilgili bir organizasyonda bile ilk önce erkekler davet ediliyor, belki daha hassas davranılabilir. Bunun yanı sıra çok duygulandıran, gururlandıran çalışmaları da hayranlıkla takip ediyoruz, emeği geçen herkesin emeğine, yüreğine sağlık.   

 

-Çalışan konumundaki kadınlar olarak kendini ifade özgürlüğü konusunda çok fazla fırsat sağlanmadığını düşünüyorum bunu şirket bazlı değil sektördeki çalışan kadınlar olarak söylüyorum. Asıl kendini işinde gösterebilecek yetenekteki kadınlar genelde perde arkasında kalabiliyor. Bunun en büyük sebebi tabii ki fırsat sağlanmamasıdır. Herhalde buna rağmen kendini tam olarak olmasa da ifade edebilen kadınlardan biriyim diye düşünüyorum. Bunu daha iş hayatına girmeden üniversite yıllarımda başladığım ve halen devam eden tiyatro yaşamıma borçluyum şöyle ki hep özgüveni yüksek kendinden emin bir şekilde kendini ifade edebilen biri yaptı beni. Sonrası iş hayatına girdiğimde de özgüveni yüksek iki tecrübeli işverenle çalışmam büyük şans oldu.

 

-Çalıştığım şirket kadın çalışanları her zaman destekliyor, patronlarım dışında şirketimiz çalışanları tamamı kadın. Ama kesinlikle cinsiyetçi bir yaklaşım yok. Herkes eşit, herkes her işi yapmalı görevi olmasa bile bile öğrenmeli. Hatta şunu söylemek istiyorum özellikle ilk zamanlar ben tempodan ne zaman yakınır gibi olsam Barış Bey bana; “Denizcilik böyle, gecesi gündüzü yok, bu işi gerçekten yapmak istiyorsan bu tempoya alışmak zorundasın…” derdi. Yani kadın olarak alttan alınmayı değil her zorluğundan üstesinden gelmek zorunda olduğumu öğretti.

 

Gül Saraçoğlu: Tek ihtiyacımız olan birbirimize saygı duymak

 

-İzmir doğumluyum. Yüksek öğrenimimi Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Denizcilik İşletmeleri Yönetimi bölümünde tamamladıktan sonra Londra, Kingston Üniversitesi’nde Uluslararası Tedarik Zinciri ve Lojistik Yönetimi dalında yüksek lisans yaptım. Akabinde limancılık sektöründe iş hayatına adım attım. 10. senemi doldurduğum TCEEGE Konteyner Terminal İşletmeleri’nde son 6 senedir Ticaret Müdürü olarak görevimi sürdürüyorum.

 

 

-Denizi çok seven, denizle iç içe büyümüş bir İzmirli olmam dışında sektörü çok da bildiğim söylenemezdi. Ancak, meslek seçiminde karşıma bu bölüm çıktığında ilk aklıma gelen, ulaştırmanın insan hayatındaki gerekliliği oldu diyebilirim. Bölüme başlayıp, denizciliğin dinamiklerini anladıkça kendim için ne kadar doğru bir alan seçtiğimi fark ettim. Çok severek okudum ve halihazırda da çok sevdiğim bir işte çalışıyorum.

 

 

-Açıkçası, sektörün belki en erkek egemen olduğu limancılık tarafındayım diyebilirim. Bilhassa liman tarafında pek fazla kadın yönetici yok ülkemizde. Umuyorum sayımız çoğalacak. Ancak, yine tüm kalbimle söylemek isterim ki en ufak bir dezavantajıyla karşılaşmadım. Tabii ki, bu noktada çalıştığım kurumun ve yöneticilerimin cinsiyet ayrımı gözetmeyen dünya görüşünün altını çizmem gerekir. Farklı platformlarda, birçok kadın veya erkek iş insanı ile birlikte bulunma şansına sahip oldum. Bana göre, hayatın hangi köşesinde olduğumuz fark etmez, tek ihtiyacımız olan birbirimize saygı duymak.

 

-Sektörümüze katkı sağlayan çok değerli dernek ve birlikler var. Ancak sadece kadın üyelerin oluşturduğu bir tek WISTA Türkiye var çalışmalarıyla dikkat çeken ve fark yaratan. Bu kapsamda, kendilerinin özverilerini tebrik etmek gerekir, çalışmalarını zevkle takip ediyorum.

 

-Her geçen gün, bir kadının içinde inanılmaz bir güç olduğuna daha fazla ikna oluyorum. İçinde barındırdığı birden fazla kimliği ile yaptıklarını düşününce, kadının sadece kendi içindeki potansiyelini daha iyi tanıması gerektiğine inanıyorum. Bu bağlamda da kadınların sektörümüzde kendini ifade edememesi gibi bir durum olmamalı. Yeter ki, isteyelim...

 

Leman Ergeldi Tatlıgül: Ben mücadele etmeyi tercih edenlerden oldum

 

-Aliağa doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi orada tamamladım. Üniversite içinse istanbula geldim. YDO 2006 güverte mezunuyum. Mezun olduktan sonra değişik firmalarda zabitlik (1. & 2.zabitlik) ve kaptanlık yaptıktan sonra 2016 yılından beri de Panama Başkonsolosluğunda Teknik Asistan olarak görev yapmaktayım.

 

-Ailemizde denizci yok, kaderin oyunu diyebiliriz.

 

-Bu durum sadece bizim sektörümüzde mevcut değil, Türkiye genelinde yaşanan bir durum. Tabii önemli olan bu durumu kabul edip sessiz kalmayı mı yoksa mücadele edip kazanmayı mı tercih ediyor olmanız. Ben mücadele etmeyi tercih edenlerden oldum. Birçok anım var ama zamanla o anıları yaşatanlar da kadınlarla çalışmaya alıştılar sonunda.

 

 

-Açık konuşmam gerekirse ben bu tarz dernek ve birliklerin bana sağladığı bir faydasını görmedim. O yüzden bu konuda nötrüm. Ben bireysel hareket etmeyi tercih ediyorum. O yüzden de herhangi bir dernek üyeliğim mevcut değil.

 

-10 yıllın ardından evet. Ama kadınsanız ve herhangi bir sektörde ilerleyip kendinizi ifade etmek istiyorsanız bu biraz zaman alıyor.

 

-Panama Başkonsolosluğunun büyük çoğunluğu kadınlardan oluşuyor (4 kadın/2 erkek) o açıdan şanslıyız. Kadın çalışanlara da gerekli destek sağlanıyor. Kendi beklentilerimi tamamiyle karşılması açısından da burada çalışmaktan çok memnunum

 

7DENİZ - ÖZEL -DOSYA