Denizleri saran tehlike ‘korsanlar’

Dünya’nın en eski mesleği olan denizciliğin dünya üzerinde hatırı sayılır ticaret döngüsüyle işlemesi, çeşitli tehlikeleri de beraberinde getiriyor.

 

Çok gerilere gitmeden yakın tarihe bile bir göz attığımızda denizlerde terör estiren ganimet avcısı korsanları bilmeyenimiz yoktur.

 

Yıllarca filmlere konu olmuş bir gözü kapalı, eli kancalı bu soyguncular takımı bugün artık olmasa da; daha hızlı manevra kabiliyetiyle hareket edebilen güçlü sürat motorlarıyla gemilere musallat olup kaçıran ve karşılığında fidye isteyen deniz casusu bir güruh ile karşı karşıya artık deniz insanları.

 

Günümüzde özellikle belli coğrafyalarda gemicilerin korkulu rüyası haline gelen deniz korsanları için neredeyse dünya ayağa kalktı ama alınan önlemlerin yeterliliği hala soru işareti.

 

Özellikle Afrika’da, Arap Yarımadası ve Aden Körfezinin Hint Okyanusuyla bağlanma noktasında bu tür korsanlık olayları bu zaman diliminde tavan yapmış durumda.

 

Benimde, geçmişte genç bir kaptan olarak gemi komuta ettiğim bu sorunlu coğrafyadan başarılı seyir geçişlerim olmuştu.

 

Maalesef ki bu tür sıkıntılı durumlarda ticari bir gemide olduğunuzdan elinizden gelenler ve aldığınız kararlar hayati önem arz ediyor.

 

Çok şükür ki herhangi bir saldırıya maruz kalmasak da, yaşanılan stres ve ayık olma psikolojisi deniz hayatında insanın ömründen çalıyor sanki. Çünkü zor koşullarda bir çalışma ortamındasınız. Bir gün sanki bir yıl gibi geçiyor.

 

Olağanüstü hız yapabilen tekneleri ve otomatik ağır silahları olan, üstelik savaşma yetileri günden güne artan bu geri kalmış bölgenin üstelik Müslüman insanlarını bu yanlışlığa iten sebepler neler acaba diye düşünürken, bir iki korsan ile daha sonra yaptığım telsiz konuşması acı gerçeği algılamamı sağlamıştı.

 

Bana söylediği şuydu;  “Avrupalı ticari gemilerin özellikle bu bölgeden geçerken bilerek ve bilinçli olarak denize sintine basmaları, kirletmeleri sayesinde tek geçim kaynağımız olan balıkçılığın elden çıkmasıyla ceza kesme kararı aldık. Elbette ki bu konuda bizden daha tecrübeli olan Malakka Boğazından da yardımlar geldi. Sonrasında ise ülkemizde saygı duyulan insanlarız artık.” 

 

Yanlışa yanlış ile karşılık vermek elbet doğru değil ama Avrupa’nın bu insanları küçümsediği ve kullandığı yadsınamaz bir gerçek.

 

Ve olayların başlangıç pimi bu şekilde çekilip günümüze kadar sirayet etmiş.

 

Artık korsanlık bu coğrafya için “Sektör” olma noktasına kadar ilerlemiş durumda.

 

Bu gidişatı kırmak için yıllar önce devletimiz hatırı sayılır adımlar attı.

 

Yatırımlar yapıldı orta ve uzun vadede.

 

Hatta bende bir dönem için bu projede düşünülmüştüm.

 

Bugün, Somali / Mogadishu Limanının işletmesi halen Türklerin elinde biliyorsunuz.

 

Ama ülkede hükümet boşluğunun olması belli noktada eli kolu bağlıyor. Bu anlamda bölgeye istikrar gerekirken  üzerine oynanan oyunlara ise her gün bir yenisi ekleniyor bildiğiniz gibi.

 

Dünyayı yöneten sözde büyüklerin dünya siyaseti şimdi bu coğrafyayı hedef aldı.

 

Peki ne olacak?

 

Gemilerimiz ya da gemiler bu soyguncu korsan guruplara karşı ne yapacak, nasıl davranacak?

 

Kriz zamanlarında, makinacı ve güverteci sınıfı ayırt etmeksizin gözcü sayısını arttırarak mümkün mertebe gündüz vakti ve uzun mesafeli bir seyir yolunu tercih ederek seyir yapılmalı diye düşünüyorum.

 

IMO ( Uluslararası Denizcilik Örgütü) talimatnamesine uygun davranıp güverteyi dikenli tellerle çevreleyerek tazyikli su fıskiyesiyle su püskürtmek caydırıcılığı az olan etmenler. 

 

Tabi ki bunlar tek başına çok yetersiz savunma yöntemleri. Burada gemi bu şartlarda sadece savunmada kalıp kaçma manevralarına yönelecek ister istemez. Sıradaki beklenti ise yardımın tarafınıza bir an önce ulaşmasını dilemek.

 

SSAS (Ship Security Alert System)

 

INMARSAT (Uluslararası Denizcilik Uydu Teşkilatı) Uydu Sistemine göre korsan saldırısı tehlikesinde düğmeye basılınca şirkette ve Ankara’da bulunduğunuz pozisyon bilgileri anında karşı tarafa yanıp sönen bir kırmızı ışıkla aktarılır. Bu alarm vaziyeti yardım isteme çağrısıdır. Yardım yetişir mi derseniz garantisi yok. Muhtemelen gecikebilir de. Olaylar cereyan etmeden önlemlerinizi almalı. Gerekli bağlantıları kurmalısınız.

 

Bu birimler kimler peki; 

 

* Uluslararası Denizcilik Dairesi (I.M.B) Yıl içinde gerçekleşen korsanlık olaylarını takip eder. Sayılarını resmi olarak tutar, varsa gerekebilecek ip uçları için fotoğrafları ve belgeleri arşivler.  

 

* Devriye atma gibi bir misyon üstlenen ‘’EU NAVFOR’’ (A.B Deniz Kuvvetleri) denizde belli bir koridor açıp gemilere iştirak seyri yapar.

 

 * ’’SAMI‘’ kısaltmasıyla bilinen (Endüstri Güvenlik Birliği) oluşturduğu silahlı muhafızlarla koruma hizmeti amaçlar.

 

 * Birleşik Arap Emirlikleri  (B.A.E)  Korsan Önleme Kontrol Merkezi,  gibi savunma amaçlı kuruluşların olması bile bazen yeterli gelmeyebiliyor deniz hayatında. Çünkü bu haramiler genelde balıkçı teknesi gibi davranıyor. Burada iki tarafı birbirinden ayırım yapabilme becerisi göstermek, gerçek bir deniz tecrübesine tabi.

 

Muhtemelen yardım ulaşıncaya kadar kendi göbeğinizi kendiniz kesmeniz gerekecek. Gemi Adamı’nın karşı taarruza girmek gibi bir mecburiyeti yok tabi ki. Çünkü bu bir ticari gemi.

 

Ama ben yine de ‘’Role Talimi’’ gibi benzeri  planlı ve fazla tekrarlı bir çalışmanın gemi personeline direnç katacağı inancını taşıyorum. 

 

Diğer bir çözüm yöntemi ise her geminin kemdi güvenlik birimini belli bölgelerde belli bir seyir zamanı dilimi içinde kendi gemisine alarak kiralaması. Bu daha makul ve etkili bir yöntem olarak görünmesine karşın Armatörlere fatura edileceğinden itirazlar olabilir. Bu konuda Deniz Ticaret Odası (D.T.O) Türk Armatörler Birliği (T.A.B) Gemi Brokerleri Derneği (G.B.D)  v.b dernekler ortak bir çalışma içinde yer alarak bir para fonu oluşturabilirler. Böylece hem maliyetler düşer. Hem de Türk Denizcisi sahipsiz olmadığının farkına varır. Diğer aksi durumlarda geminin soyulması, kaçırılması yada personelinin alıkonulmasıyla talep edilecek fidye miktarı, yukarıdaki ücretleri misli misli katlayacaktır.

 

Deniz  Korsanlığı’nın bitmesi çok zor. En ufak bir otorite boşluğunu bile anında organize olup değerlendireceklerdir. Bu deniz terörizminin bitmesi için yoksul kara kıta Afrika’ya uygulanan sömürgeci düzenin miyadını tamamlaması gerekiyor. Bu da ne yazık ki en azından şuan için imkansız gibi. Kapitalizmin çarkı döndükçe bu istenmeyen faaliyetlerde devam edecek gibi.

 

Uzakdoğu / Singapur seferinde bir kez başıma geldiği için tecrübemle sabittir.

 

Gece yarısı seyir halindeyken önümüzde gemimin iki yanını karşılayacak mesafede iskele ve sancakta iki ayrı, ışığı yanmayan ve duran ağaç tekneler dikkatimi çekmişti. Aynı paralellikte bekliyorlardı. Dürbünle iyice kontrol ettiğimde içime bir şüphe düştü. Bunlar korsandı ve beni bekliyorlardı. Aralarında bir halat gerili ve birbirlerine bağlılar. Bunu farketmem ile birlikte önce yol kesip kendime zaman kazandırarak geminin rotasını erken davranarak 5 - 10 derece değiştirip aralarından geçmemeyi başardım. Tehlikeyi atlattıktan sonra tekrar eski rotama döndüm. Gecenin bir yarısı yaşadığım bu olay soğuk terler dökmeme neden olsa da. Yaptığım iyi bir hamleydi. Eğer farkedemeseydim korsanlar 5 – 10 dakikaya kalmaz ellerindeki otomotik silahlarla yanım da olabilirlerdi.

 

Aksi halde;

 

Halatın arasından geçecek olan gemi iki tekneyi artık hiç farkedemeyeceğimiz şekilde altına alacaktı önce. Bu adamlar sonra kedi gibi bir atletik yapıya sahipler. Küpeşteye atacakları kancalarla bir anda güverteye tırmanıp gemiyi ele geçireceklerdi. Denizde dalgınlık bazen istenmeyen neticelerle sonuçlanabilir. İnsanın bilincinin açık olarak çalışması çok başka bir şey gerçekten.  Aradan yıllar geçse de unutamadığım bir anımdır bu.

 

Denizcilikte ani ve doğru kararlar almak hayati önem arz eder. Kaptan olmanın gereği budur.

 

Bu böyle bir meslek.  Dünya’nın en eski mesleklerinden.  Herkesin de harcı değil kesinlikle.

 

Okul dönemimde koridor da, duvarda şöyle bir yazı vardı.

 

“Herkes Denizci olamaz”

 

Altın da da ispirtolu kalemle belli ki öğrenciler tarafından düşülmüş küçük bir not:

 

Bu iş korkaklara göre değil..

 

Hayatı ağır şartlarda gurbette geçen, yıpranma hakkı elinden alınan, kelle koltuk ta Türk Bandırasını dünya denizlerinde gezdiren, ekmeğini denizden kazanan tüm meslektaşlarıma gönülden dua ve selamlarımla..

 

Rüzgarınız bol, Pruvanız neta olsun.

 

Allah selamet versin inşallah..

 

Atilla Akbaş

[email protected]