Gemi Brokerleri Derneği (GBD), küresel gelişmeler, ekonomi ve deniz ticareti ile sigortaları konularını içeren söyleşi düzenledi. İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Meclis Salonu’nda düzenlenen söyleşiye Ekonomist Fatih Keresteci, Türk P&I Sigorta Genel Ufuk Teker ile Hasar Grup Müdürü Burcu Berrak ve Deniz Hukukçusu Dr. Metin Uğur Aytekin konuşmacı olarak katıldı.
Dünyada yapısal bir sorun var
Söyleşi Ekonomist Fatih Keresteci’nin "Küresel Gelişmeler Işığında Türkiye Ekonomisi ve Mali Piyasalarına Yönelik Güncel Stratejik Bakış" konulu sunumu gerçekleştirdi. Önümüzdeki dönemde dünya ticaretinde sınırlamalar ve kapalı ekonomilerin olacağını belirterek sunumuna başlayan Keresteci, dünyada son 5-10 yılda majör değişimler yaşandığını belirterek, “Bu majör değişimler bazı yerlerden de patlak veriyor. Rusya – Ukrayna arasında yaşanan veya önümüzdeki günlerde yaşanması muhtemel olan Çin-Tayvan gibi meselelere baktığımız zaman hepsi aslında bu sorunlu döngünün bir yansıması” dedi. Dünyada temel sorunların kaynağında üretim, tüketim, bölüşüm ve ticaret olduğunu aktaran Keresteci, “Dünyada yapısal bir sorun var” dedi. Dünyada yaşanan sorununun 1980’lerden itibaren başladığını ve dünyada gelir dağılımında bir bozulma olduğunu kaydeden Keresteci, “Hem ülkeler arasında gelir dağılımında bir bozulma var. Hem de ülke içinde gelir dağılımı bozulması var. Amerika’da da, Çin’de de aynı hikaye var. O yüzden ekonomik sorun var. Ekonomik sorunu çözmeye değil, -çünkü çözmek çok maliyetli, çözmeye çalıştığınız zaman çok büyük dirençle karşı karşıya kalıyorsunuz- sorunu ertelemeye çalıştık” dedi.
‘Dünyadaki enflasyonun ana sebebi tedarik zinciri krizleri’
Dünyada son zamanlarda “emtia milliyetçiliği” diye bir eğilim başladığını ifade eden Keresteci, ülkelerin emtiaları kendilerine sakladıklarını kaydetti. Dünyanın şu an enflasyon sorunu yaşadığını aktaran Keresteci, yüksek enflasyon döneminin kaynakların doğru alanlara aktarılmasını engellediğini söyleyerek şunları ekledi; “Enflasyon büyük bir sorundur. Peki dünya ne yapmaya çalışıyor enflasyon sorununu çözmek için, faiz arttırıyor. Çünkü faiz arttırarak ekonomiyi soğutursunuz. Kredi faizleri yukarı gelir. Tüketim azalır. Varlıkların değeri aşağı gelmeye başlar. Yüksek faiz ortamı ekonomiyi yavaşlatacağı için iş kaybetme riski ile tasarruf artar. Tüketim azalıyor ve enflasyon düşüyor. O yüzden dünya bundan dolayı faizi arttırıyor. Faiz arttırmanın da bir sınırı var. Neden? Enflasyon bir hastalık değil, semptomdur. Çok fazla faiz arttırmak sorun olabilir. Çünkü dünyadaki enflasyonun ana sebebi talebin fazla olması değil, ana sebebi tedarik zinciri krizleri. Tedarik zincirinde kopmalar yaşandı. Özellikle pandemi ve savaş sonrasında.”
Enflasyon asla 3 sene önceki haline gelmeyecek
Dünyanın 2023’te faiz artışlarının sonuna geleceğine işaret eden Keresteci, şöyle devam etti; “Bu finansal olarak sakinleşecek demektir. Ama enflasyon asla bundan 3 sene öncesinde olduğu gibi yüzde 1 ve 2’lere gelmeyecek dünyada. Bunun 3 sebebi var. Birincisi, globalizasyon artık gidiyor. Artık onun yerine glokalizasyon yani yerelsellik geliyor. Bu global gibi düşünüp lokal davranmadır. Üretim tek bir noktada değil, farklı yerlere dağıtılıyor ki tedarik zincirindeki kriz riskleri azaltılmaya çalışılıyor. İkincisi, üretim yapılacak yerlerle ilgili bir durum. Eskiden nerde ucuzsa orda idi. Ama artık öyle değil. Nerede stratejik olarak sürdürülebilir ise orda. Şimdi üretimi dost ülkelerde yapalım kavramı çıktı. Üçüncüsü pandemi insan hayatına majör bir değişiklik getirdi. Şu an dünyada en zor bulunan şey kalifiye insan. İç gücü yok. Çünkü pandemi bize hayatın çalışma olmadığını öğretti. Dijital şirketler kalifiye elemanları alıyor. İnsan kaynağı pahalılaşıyor. Dünyada kavramlar artık değişiyor. Globalizasyonun yerine glokalizasyon geliyor. Yerelsellik çok önemli. Enflasyon devam edecek. Dünyada zor bir 5-10 yıl bizi bekliyor.”
Türkiye ekonomisi yavaşlamaya başladı
Konuşmasına Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumla devam eden Keresteci, “Türkiye’nin sorunu da enflasyon. Ama biz dünyadan farklı bir şey yapıyoruz. Dünya enflasyona karşı faiz arttırırken biz tam tersi faiz indirdik. Temel amaç şu; biz o acı reçeteyi hemen almaktansa, onu bir şekilde erteliyoruz. Çünkü önümüzdeki sene seçim var. Seçim öncesi faiz arttırmak intihar o yüzden enflasyon yokmuş gibi davranalım… Türkiye ekonomisinde yavaşlama var. Çünkü otorite ya ekonomiyi yavaşlatacak döviz talebini kısacak yada ekonomik hızlanacak döviz talebi gelecek kur yukarı gidecek. İki sorunla karşı karşıya. İkinci önemli sorun ise Avrupa. Bizim en çok ihracat yaptığım yer Avrupa. Avrupa ekonomisi savaş sebebiyle yavaşladı” dedi.
‘Türkiye ekonomisi piyasa dostu rasyonel politikalar ile hızla iyileşir’
Keresteci, Türkiye’nin önümüzdeki günlerdeki ekonomik durumunu ise şöyle özetledi; “Otorite şöyle düşünüyor. Önce asgari ücret zammı geliyor. Bu ortamda her şey yukarı çıkacak. Çünkü onu arttırıp diğerlerini azaltmak gibi bir şey söz konusu değil. Ocak-şubat-martta ekonomi canlanacak. Birinci adım bu. İkincisi ise kredi muslukları açılacak. Ama kobilere, ihracatçı ile istihdam yaratana açılacak. Üçüncü adımda ise aflar geliyor. Bunlar vergi, imar, sicil vb gibi. Bununla beraber seçime gidilecek. Bu yapı altında 2023’ün ilk yarısını ekonomik olarak çok riskli görmüyorum. Büyüme bunlarla beraber belli bir seviyede olacak. Kur bir miktar yukarı gidebilir ama çok gitmesine izin verilmeyecek, çünkü bu seçmen davranışını etkiler. Merkez Bankası faizleri 9, kredi faizleri 20 civarında bir yerde olacak ama bulabilirseniz. Herkes bulamayacak o kredileri. O yüzden yılın ilk yarısı sorun değil. İkinci yarısı ise seçim sonuçlarına bağlı. Seçim sonrasında ortaya çıkacak yapı bahsettiğimiz sorunları kökten çözmeye mi çalışarak rasyonel politikalar mı izleyecek ya da tam tersi bugün olduğu gibi sorunları öteler bir yapıda mı gidecek. İşte bu belirleyecek gidişatı. Daha piyasa dostu rasyonel politikalar ile hızla iyileşir çünkü Türkiye ekonomisi son 3-4 yılda yabancının uğramadığı bir ekonomi pozisyonunda. Ama tam tersi piyasa dışı kapalı bir ekonomiye doğru gidilecekse daha da kötüye gidebilir.”
Dünyadaki mega trendler neler?
Keresteci, sunumunun sonunda ise dünyadaki mega trendlerden bahsederek şunları söyledi; “Mega trendlerden birincisi lokallik, yani yerellik kavramları ön plana çıkmaya başladı. Bu tabiî ki tedarik zincirinin yeniden yapılanmasını beraberinde getiriyor. Alternatif çözümler ortaya çıkıyor. Bu çok önemli bir hikaye. Bu sayacağım üç kavram önemli. Birincisi; üretimin yeni lokasyonlarda yapılması, ikincisi bu lokasyonların müşteriye yakın olması, üçüncüsü ise glokalizosyon. Bu üçünü karşılayan ülkelerden biri de Türkiye. O yüzden bu konjektür bizim lehimize. Yeter ki güven sorununu aşıp gerek yerli gerek yabancı yatırımcıyı çekelim. Güven oluşursa hızla toparlanma yaşanabilir bu ülkede. İkinci mega trend sürdürülebilirlik. Sürdürülebilirliğin yanına dayanıklılığı da mutlaka koymak lazım. üçüncüsü demografik toplumsal değişimler. Dünya yaşlanıyor ve ona göre iş çözümleri bulmak lazım. Bunların yanında iş gücü ve insan kaynağı çok önemli.”
Risk faktörü arttı
Söyleşinin ikinci konusu “Küresel gelişmelerin deniz sigortalarına etkileri” sunumunu ise Türk P&I Sigorta Genel Müdür Ufuk Teker ile Hasar Grup Müdürü Burcu Berrak yaptı. Tahıl koridoru anlaşmasında Rusya’ya ait gemilere yapılan saldırı sonucu risk faktörünün arttığını belirten Ufuk Teker, gemiler için savaş sigortalarında geminin değerinin yüzde 1'ine denk gelen gösterge oranının yüzde 1.5 seviyesine çıkarıldığını belirterek, “Kasım ayına kadar tedbirli bir rahatlık vardı ama Rusya’ya ait gemilere yapılan operasyon ile risk faktörünü görmüş olduk. Şuan primler artmış durumda” dedi. Hasar Grup Müdürü Burcu Berrak ise Gemi adamları ve ülkeye iade sorunları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Miadını doldurmuş bir sistem söz konusu
Söyleşinin son konusu olan “Güncel olaylar ışığında navlun sözleşmelerine bakış; etik kurallar ve gemi brokerliği” sunumu ise Deniz Hukukçusu Dr. Metin Uğur Aytekin yaptı. Ekonomik değişikliklere göre hukuk alanında da değişiklikler olabildiğini ve bu nedenle navlun sözleşmelerinde değişikliler yaşandığını belirten Aytekin, bu durumun brokerlik mesleğinde de bazı değişimlere neden olduğunu kaydetti. Navlun sözleşmelerinde reforma gidildiğini aktaran Aytekin, “Günümüzde artık miadını doldurmuş bir sistem söz konusu. Bir an önce gidip işi almak ve bir an önce yükü alıp, bırakma çabası… Gemilerin bu hız çabası yıllık olarak 18 milyar dolar gibi gereksiz yakıt sarfiyatına ve fazladan karbon salınımına sebep oluyor. Bu konuda bir takım çalışmalar söz konusu” dedi. Limanlardaki sıkışıklık nedeniyle ortaya çıkan Demurrage ödemesi gibi ek ödemelerin artık doğru bir bakış açısı olarak kabul edilmediğini aktaran Aytekin, bu konuda yeni arayışların olduğuna işaret etti.
7DENİZ