Hazar’ın uluslararası sularındaki hidrokarbon kaynaklarını Türkiye ve Avrupa’ya taşıyacak Trans Hazar Boru Hattı’nın mümkün hale geldiği ve Türkiye’nin gaz “hub”u olma ihtimalinin arttığı kaydedildi.
Kazakistan’ın Hazar kıyısındaki Aktau şehrinde 12 Ağustos tarihinde imzalanan Hazar Denizi'nin Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra tartışma konusu olan hukuki statüsünün belirlenmesini amaçlayan ve kıyıdaş ülkeler tarafından imzalanan anlaşma ile var olan bazı sorunlar çözümlendi. Hazar yasal olarak deniz olarak kabul edildi ve kıyıdaş ülkelerin kıta sahanlıklarının 15+10 (25) mil ile sınırlı olacağı belirlendi. Hükümranlık alanlarının dışındaki açık sular da Birleşmiş Milletlerce 1982’de kabul edilen Deniz Hukuku geçerli hale getirildi.
Dr. Aslan Yaman ve Halit Tarı imzasıyla kaleme alınan “Hazar Denizi’nin Yasal Statüsü Hakkında Anlaşma Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı makalede bu anlaşmanın önemi ele alındı. Söz konusu anlaşmayla Türkiye'yi de yakından ilgilendiren Trans Hazar Boru Hattı mümkün hale geldiği, buna bağlı olarak Türkiye’nin gaz “hub”u olma ihtimalinin de arttığı kaydedildi. Hazar’ın uluslararası sularındaki hidrokarbon kaynaklarının sahipliği ve Hazar zemininin nasıl paylaşılacağı konularının bundan sonraki süreçte daha çok zirvelere konu olacağına dikkat çekildi.
Değerlendirmede, İran ve Rusya tarafından projeye yönelik dile getirilen çevresel çekincelerin asılsız olmadığı ve Hazar Denizi’nin su seviyelerinde hızlı yükselme ve alçalmalara sahne olan hassas bir yapıya sahip olduğu kaydedildi. İklimsel ve çevresel faktörlerin yanında Hazar'ın ekolojik dengesinin özellikle son yıllarda petrol arama-çıkarma faaliyetleri nedeniyle de büyük risk altında olduğu ve zengin hidrokarbon rezervlerinin çıkarılması esnasında yaşanan kazaların denize telafi edilmesi imkânsız zararlar verdiği belirtildi.
ANLAŞMA ENERJİ KAYNAKLARININ BÖLÜŞÜLMESİNİ NETLEŞTİRMİYOR
Değerlendirmede imzalanan sözleşmenin stratejik deniz ve onun enerji kaynaklarının bölüşülmesi hakkındaki nihai anlaşma olmaktan çok uzak olduğu vurgulanıyor. Rusya’nın Hazardaki hidrokarbon rezervlerine şimdilik ihtiyaç duyulmaması ve bu anlaşma nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın İran’ın mutlak kaybeden ülke olarak ortaya çıkacağı gerçeği nedeniyle şimdiye kadar bir anlaşmaya varılamadığı da belirtiliyor.
Kanıtlanmış veya muhtemel rezervlerde 50 milyar varil petrol ve 9 trilyon metreküp doğal gazın da dahil olduğu önemli enerji kaynakların keşfinin ardından Hazar Denizi’nin modern çağda daha da önemli bir yer haline geldiği kaydedilen değerlendirmede, son anlaşmada birçok sorunun üzerinde bir mutabakat sağlanmadığı ifade edildi. Buna örnek olarak enerji kaynaklarının büyük miktarlarının yer aldığı deniz yatağının sınırlarının belirlenmesinin beklemeye alındığı gösterilerek, bunun da buralara adım atılabilmesi için Hazar ülkelerinin ikili anlaşmaları müzakere etmesi gerekeceği anlamına geldiğine dikkat çekildi.
İRAN VE RUSYA KESİN ANLAŞMAYI ÖNLEMEK İSTİYOR
Hazar'a kıyıdaş en büyük ve en etkili iki devlet olan Rusya ve İran’ın kendi enerji çıkarlarını göz önünde bulundurarak kesin hükümlere bağlanmış bir anlaşmanın imzalanmasını önlemek istediklerine dikkat çekilen değerlendirmede, İran’ın Hazar üzerinde Sovyetler Birliği zamanında imzaladığı sözleşmelerle sahip olduğu hakları kaybedeceği ve Rusya’nın da doğalgaz pazarında kendisine rakip istemediği ifade edildi.
TÜRKİYE’NİN GAZ HUB’I OLMA İHTİMALİ GÜÇLENDİ
Türkiye’yi ve dolayısı ile batıyı en çok ilgilendiren konunun Trans-Hazar Boru Hattı Projesi'nin hayata geçip geçemeyeceği olduğuna işaret edilen değerlendirmede, Rusya’nın Güney Akım, Türk Akım ve Kuzey Akım Projeleri ile Batıda sahip olduğu pazarları tahkim etmesiyle Trans-Hazar Projesi’nin nispi öneminin azaldığı ve böylece gerçekleştirilebileceği yolunda fikir birliği oluştuğu kaydedildi. Yine de Türkmen gazının TAP ve TANAP üzerinden Doğu ve Güney Avrupa’ya ulaşması, hatta, belki de ölmüş olan Nabucco projesinin bile diriltilmesinin mümkün olabileceği, anlaşma ile birlikte Türkiye’nin gaz “hub”u olma ihtimalinin büyümüş göründüğü belirtildi.