Türk gemi inşa sanayinin offshore sektörüne yönelik yapabileceği işleri, bu alandaki bilgi, tecrübe ve yeterliliğini GİSBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran ile konuştuk. Biz offshore gemileri yapabilir miyiz? Sorusunun cevabı ‘Evet, yapabiliriz’. Bunlar aslında proje yöneticiliği. Bunların hepsini biz burada yapabiliriz ama günün sonunda tabii ki maliyet ve fizibilite tüketici için önemli olacak” diyen Kıran, özellikle batı coğrafyasının yeni inşa alanında Türkiye ile çalışmak istediğini ancak önlerindeki en büyük engelin A’dan Z’ye tamamlanmış referans bir proje olduğunu dile getiriyor. Bu noktada da diğer ülkelerdeki gibi devlet destekli bir projenin hayata geçmesi gerektiğinin altını çizen Kıran, sektörün Türkiye için savunma sanayi gibi stratejik öneme sahip olduğuna da vurgu yapıyor.
Türk gemi inşa sanayi ve tersanelerinin uzun zamandır offshore sektörü gündeminde. Lakin bir türlü bu sektöre tam anlamıyla giriş yapamadı. Hem bunun nedenini hem de bu konudaki bilgi ve tecrübemizin yeterliliği konusundaki bilgilerinizi paylaşır mısınız?
Offshore sektörü, bizim uzun zamandır gündemimizde. Açıkçası benim bu alana olan ilgim gemi inşa sanayisine girmeden önce de vardı. Sonrasında da devam etti. GİSBİR olarak her yıl Amerika’da düzenlenen ve sektörün en büyük organizasyonu olan Offshore Technology Conference (OTC)’ye katılan ve orayı sektörümüze tanıttıran biziz. Bu konuyu her daim gündemimize getirdik. Tabii şu ana kadar yaptığımız işler hep refit ve dönüştürme oldu. Yeni inşa ise bambaşka bir konu. Yeni inşada özellikle batı, coğrafi konumumuzdan dolayı bizimle çok çalışmak istiyor. Lakin oraya gittiğinizde ilk sordukları şey referans oluyor. Diğer ülkeler referans meselesini nasıl çözmüşler diye bakarsak şu gerçekle karşılaşıyoruz; bu ülkelerde devlet yöneticileri, bu tarz işleri ilk yerli tersanelerine vermişler. Biz Türkiye’de henüz o aşamaya gelemedik. Geçtiğimiz günlerde TPAO Genel Müdürü ‘Bundan sonra gemilerimizi Türkiye'de inşa ettirmek istiyoruz’ diye bir açıklama yaptı. Şimdi süreci bekliyoruz. Böylece talepleri ve isteklerini öğreneceğiz. Şayet biz de diğer ülkelerin ilerlediği gibi ilerleyebilirsek, akabinde şüphesiz bunların ihracatını yapabilme kabiliyetine de sahip olacağız. Günün sonunda en nihayetinde elimizde bir referans olacak…
Biz offshore gemileri yapabilir miyiz? Sorusunun cevabı da ‘Evet, yapabiliriz’. Bunlar aslında proje yöneticiliği. Bunların hepsini biz burada yapabiliriz ama günün sonunda tabii ki maliyet ve fizibilite tüketici için önemli olacak. Bunları ne kadar başarabiliriz ona bakacağız. Malum biz Avrupa standartlarında çalışıyoruz. Yani ülkemiz her ne kadar Avrupa Birliği’ne girmemiş olsa da birçok alanda uzun yıllardır Avrupa Birliği standartlarını baz alıyoruz. Bu vesileyle maliyetlerimiz çok arttı. Bundan dolayı, özellikle büyük gemilerde tonajlı işlerde Uzak Doğu’yla rekabet edebilme yeteneğimizi yavaş yavaş kaybettik. Çünkü karşımıza dev bir Çin var. Ayrıca Çin gemi inşa firmaları devlet tarafından gizli bir şekilde sübvanse edilmede devam ediyor. Bu durum uluslararası platformlarda da dile getiriliyor. Hatta kendilerine karşı oluşan bu haksız rekabetten dolayı Japonya ve Güney Kore’nin ciddi itirazları oluyor. Bunlar biraz stratejik işler. Bu işlerde maliyetler çok ön planda olmamalı. Aynı askeri projelerde savunma sanayinde yaptığımız işler gibi ülkenin bu işleri yapabilir kabiliyete erişmesi önemli görülmeli. Zamanında Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye'de yapılacak emriyle MİLGEM projelerinde geldiğimiz yer ortada. Artık ihracat yapıyoruz. Dolayısıyla offshore işinin de bu bağlamda önünün açılması gerekir.
Mevzu buraya gelmişken hemen akabinde sormak isteriz, offshore ve paralelinde enerji sektörünün de savunma sanayi gibi stratejik sektörler arasına girmesi sektöre nasıl yansıyacaktır?
Savunma sanayinde güzel işler yapıyoruz. Bunu sadece gemi inşa sanayi bazında da düşünmemek gerekli. Diğer sektörlerde de çok başarılı ihracatçılarımız bulunuyor. İDEF Fuarı’nda parmak ısırtacak güzellikte ve teknoloji de ürünleri gördük. Bunların hepsi bizim gururumuz. Offshore sektörünü de bu alanlar arasına alırsak çok ciddi kaynaklar yaratabileceğimizin kanaatindeyim. Kaldı ki, bu tip işlerde bazı durumlarda gizli ambargolara da maruz kalınabiliyor. Ülke olarak şayet bu işleri yapabilirsek böylesi bir risk faktörünü de ortadan kaldırmış olacağız. Bunlar stratejik işler. Farklı açılardan bakmak, değerlendirmek ve ilerlemek gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca hepimiz biliyoruz ki dünyada küresel ısınma sorunu var. Ortalama sıcaklıklar 16.2’ye yükseldi. Dünya olarak bu soruna karşı harekete geçme konusunda geç kaldığımız kanısındayım. Bunun artık farkına varılması lazım. Ama gün sonunda bakıyorsunuz hala herkes gene parayı konuşuyor. Dünyada ilk sıfır emisyonlu elektrikli römorkörü Türkiye üretti. Ama gelin görün ki, bu kadar çevreyi düşündüğünü iddia eden batılılar hala iç limanlarında fosil yakıtlı eski tip dediğimiz römorkörleri kullanıyorlar. Şayet bizim yaptığımız sıfır emisyonlu elektrikli römorkörü bir batılı yapana kadar da kullanmaya niyetleri olmadığını görüyorum. Bu konuyla alakalı edindiğim bilgilere göre, batılı ünlü bir römorkör tasarımcısı var. Birtakım çalışmalar yapıyorlar ama hâlâ yüzde 100 elektrikliye geçebilmiş değiller. Bu çifte standart için de ülke olarak hem ekonomik hem de çevre bağlamında mücadele etmemiz lazım.
Türkiye’de bunun gibi başka projeler de var. Dünyada ilk sıfır emisyonlu kuru yük gemisi dizaynı yapıldı. Tabii ki maliyetler yüksek. Bunların da hayata geçeceği günleri iple çekiyoruz. Geleceğimize, çocuklarımıza, torunlarımıza iyi bir gelecek bırakmak durumundayız. Ben bizi ve bizden önceki jenerasyonu dünyanın kaderiyle oynayan jenerasyon olarak görüyorum. Çünkü 1930’lardan sonra çok ciddi bir sanayileşme oldu. Önce Amerika daha sonra Avrupa, onun akabinde de Uzak Doğu bu gezegeni çok hor kullandı. Biz ülke olarak bu konuda halen daha çok iyi durumdayız. Dünyayı kirletme oranı olarak hala daha %1’lerin altında bir orana sahibiz. Bakıyoruz, Amerika ve Çin ayrı ayrı % 27’lerdeler. Bu konuda vurdumduymaz davrandıklarını görüyoruz. Sokakta sigara içmeyi yasaklayan hala sanayi tarafında dünyayı kirletmeye devam ediyor. Avrupa bir şeyler yapıyor ama onlarda da hala ciddi problemler var. İnsanlık olarak bunlarla mücadele etmek durumundayız. Çevre ile ilgili konulara yönelmemiz lazım. Artık teknolojiyi bu doğrultuda kullanmamız şart. Avrupa Birliği karbon ayak izini başlattı. Bununla alakalı bir vergi alacaklarını söylüyor. Ancak ben çözümün para olmadığına inanıyorum. Vergi adı altında para alınınca çevre düzelecek mi?
Son olarak sormak isteriz, bugün gemi inşa sanayinin elzem olarak çözmesi gereken sorun nedir?
Hızla artan işçilik maliyetlerimiz… Türkiye halen daha tüm sektörler bazında işçilik ihraç eden bir ülke. O işçilik karşılığında da ülkemize döviz kazandırıyoruz. Diğer taraftan artan maliyetlerimiz ve artan geçim sıkıntısı sebebiyle ücretlerimiz neredeyse Avrupa’nın da üzerine çıkmış durumda. Buna acilen bir çözüm bulmamız lazım. Şüphesiz bizim yapabileceğimiz bir şey değil ama yöneticilerimizle, idarecilerimizle görüşüp bunu bir hal yoluna koymamız lazım. Gemi inşa sanayi yetişmiş, bilgi ve tecrübeye sahip işgücüne ihtiyaç duyan sektörler arasında. Herhangi bir insanın gelip çalışabileceği bir sektör değil. Bu sebeple yakın zamanda ilgili bakanlıklarımızla görüşüp yurt dışından dönemsel olarak sözleşmeli işçi getirmenin yollarını arayacağız. Zira bu dünyanın her yerinde yapılıyor. Bugün Dubai'ye bakıyorsunuz, bütün işçiler doğudan gelir. Batıdaki tersaneler zamanında biliyorsunuz hep Türk işçileri kullanmıştı. Hâlen daha bunun yolunu arıyorlar, hâlâ da kullanıyorlar. Doğuda bile yurt dışından işçi alınıyor. Çünkü bu işler özellik isteyen bilgi isteyen işler. Örneğin, bir kaynakçı olmak öyle kolay değil. Robotik sistemle yürüyebilecek iş kolları arasında yer almıyor gemi inşa sanayi. İşgücüne her zaman ihtiyaç duyacağız. Ancak rekabet edebilmemiz için de maliyetlerimizi belli seviyelerde tutmamız şart. Bunların arttığı noktada müşteri kaçar. Yani daha ucuza nerede yaptırıyorsa oraya gider. Çünkü bizim ürettiğimiz ürünlerden tüketiciler de günün sonunda ekonomik olarak para kazanmak istiyorlar. Dolayısıyla rekabet edemeyecekleri rakamlara geldiklerinde bizden vazgeçeceklerdir. Çok hızlı bir şekilde bunun önlemini almamız gerektiğini düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte en çok endişe ettiğim iki konu var. Bir çevre noktasında haksız bir tutumla karşı karşıya kalmamız ve işçilik maliyetlerimizin çok hızlı bir şekilde artması diyebilirim.
Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ