Toplantıda, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi'nden Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi'ndeki deniz çayırları ve pinaların ekosistem için önemini vurgularken, denizin "akciğerleri" olarak bilinen deniz çayırlarının oksijen üretimindeki kritik rolüne dikkat çekti. Sarı, deniz çayırlarının karbon yutma kapasitesi ve su altındaki yaşam için sağladığı oksijenle birlikte Marmara Denizi'ndeki oksijen seviyesini artırmada büyük bir öneme sahip olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Sarı, Marmara Denizi'nde 2021 yılında görülen müsilaj felaketinin etkilerinin sürdüğünü belirterek bu konuda acil önlemler alınması gerektiğini söyledi. Marmara Denizi'nin kıyı şeridinde yaptıkları araştırmalarda elde ettikleri verilerin yalnızca Türkiye için değil, dünya açısından da büyük öneme sahip olduğunu ifade eden Sarı, Marmara'da bu değerli ekosistemi korumak için sürdürülebilir projelerin ve bilinçli müdahalelerin şart olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Sarı, "Biz Marpina ve Marçay projeleri kapsamında toplamda 600'den fazla dalış yaptık. Yani Marmara Denizi'nin İmralı Adası hariç bin 300 kilometrelik kıyı şeridini tamamen taramış olduk. Bu alandaki deniz çayırı alanlarını tespit etmeye çalıştık ve çayırları türlerine göre ayırdık" dedi. Prof. Sarı sözlerini şöyle konuştu: "Her bir istasyonda deniz çayırları çalışmasının ardından, pinalar için ek bir çalışma yürüttük. Pinaların canlı mı yoksa ölü mü olduğunu tespit etmeye çalıştık. Pinaların canlılık durumlarını neden bu kadar dikkatle takip ediyoruz? Çünkü pinalar 2016-2019 yılları arasında Akdeniz'in tümünde, ne yazık ki Marmara Denizi hariç, yok oldu. Pina, iki kabuklu bir canlı olup 50 yıl yaşayabiliyor ve boyu 120 santime kadar çıkabiliyor. Ancak 2016 yılında İspanya sahillerinde başlayan toplu ölümler, 2019 yılına gelindiğinde Çanakkale Boğazı'na kadar ulaştı. Güncel verilere göre, Çanakkale Boğazı ile Cebelitarık Boğazı arasındaki tüm pinalar neredeyse yok oldu; fakat Marmara'dakiler yaşamaya devam ediyor. Bakanlığımızın desteğiyle yürüttüğümüz bu Marpina projesi kapsamında, pinaların canlılık oranlarını belirlemeye çalıştık. Sevinçle belirtmek isterim ki 1300 kilometrelik kıyı şeridinde yaptığımız çalışmalarda 4000'den fazla pina tespit ettik. Bu pinaların yaklaşık %90'ı canlı, yüzde 10'u ise ölüydü. Bu veriler sadece ülkemiz için değil, dünya açısından da heyecan verici sonuçlar."

Sinop Sahil Güvenlik 72. Bot Komutanlığı 2025'te hizmete giriyor Sinop Sahil Güvenlik 72. Bot Komutanlığı 2025'te hizmete giriyor


Mustafa Sarı

"Marmara Denizi'ni korumak için daha fazla adım atmalıyız"

Marmara Denizi'nde 4 deniz çayırı türününü yaşadığını kaydeden Prof. Dr. Sarı sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu 4 türden biri, Akdeniz'e özgü Posidonia oceanica. Posidonia oceanica, denizin akciğeri olarak bilinen bir deniz çayırı türü olup dünyada üzerinde en çok çalışılan türlerden biridir. Daha önce Marmara Denizi'nde bu türün yalnızca 3 bölgede bulunduğu biliniyordu. Şimdi ise 10'dan fazla alanda varlığını tespit ettik. Bu durum bizleri oldukça mutlu etti. Diğer türlerle birlikte, Marmara Denizi'nde Posidonia oceanica'nın dağılım alanlarını belirlemiş olduk. Marmara Denizi'nin özel yapısına baktığımızda ise, %80 oranında Cymodocea nodosa türünün baskın olduğunu görüyoruz.
Deniz çayırları, oksijen üretimi açısından hayati önem taşır. Dünya yüzeyinin 4'te 3'ü sularla kaplı, kalan kısmı karadır. Karalar tamamen ormanlarla kaplı olsa bile, ürettikleri oksijen yetmezdi. Aldığımız her iki nefesten biri denizden gelir ve bu oksijenin büyük kısmı deniz çayırları tarafından üretilir. Marmara Denizi'ne odaklanmamızın sebebi de 2021 yılında yaşadığımız müsilaj felaketidir. Müsilaj, yüzeyde görünmekle birlikte uzun süredir deniz tabanında varlığını sürdürmekte ve çözünmüş oksijeni tüketmektedir. Geçen yıl Marvan projesi kapsamında, İstanbul Adaları çevresindeki bir örneklemede 1 ton balık yakaladık ve bunun %95'i köpek balığı ve vatozdu. Müsilaj yüzünden derinlerdeki oksijen tükenince hayvanlar mecburen sığ sulara geldi."

Deniz çayırlarının Marmara'da ekstra önem taşıdığını vurgulayan Mustafa Sarı, "Çünkü oksijen sorunu yaşayan bir deniz. Deniz çayırları, tropik ormanlardan daha fazla karbon yutar ve oksijen üretir. 1 metrekarelik bir deniz çayırı alanı, günde 10 litreden fazla oksijen üretir" dedi.

"Marpina ve Marçay projeleri kapsamında elde ettiğimiz sonuçlar, Marmara Denizi ekosisteminin iyileştirilmesi açısından çok değerli. Ancak Marmara Denizi'ni korumak için daha fazla adım atmalıyız" ifadelerini kullanan Prof. Dr. Sarı şunları söyledi: "2021 yılındaki müsilaj felaketi ne yazık ki tekrar gündeme geldi ve 23 Ekim'de Erdek Körfezi'nde yeniden müsilaj oluştu. Marmara Denizi'ne çok dikkatle yaklaşmamız, atık yükünü azaltmamız gerekiyor. Deniz pinaları burada önemli bir rol oynuyor çünkü bir pina, saatte 6 litre, günde ise yaklaşık 150 litre deniz suyunu filtre ediyor. Filtrelenen bu su, bizim kirlettiğimiz deniz suyudur. Marmara Denizi genelinde yaptığımız çalışmalarda, ortalama olarak 100 metrekarelik kıyı bölgesinde 12 adet pina tespit ettik. Çanakkale-Kemer gibi bazı bölgelerde ise bu sayı 100 metrekarede 122'yi bulabiliyor. Bu proje kapsamında, Pinna nobilis'in daha çok Güney Marmara'da; Atrina fragilis'in ise daha çok Kuzey Marmara'da yaşadığını belirledik. Bu türlerin yanı sıra birçok insan etkisine bağlı tehdit gözlemledik; bu tehditleri bugünkü ve yarınki oturumlarımızda konuşacağız. Marçayır projesi bu toplantıyla sona erse de Marmara Denizi'ndeki deniz çayırları üzerine yapılacak çalışmaların başındayız ve bu konuda devam etmemiz gerekiyor. Pina projemiz ise gelecek yıl da sürecek, toplu ölümlere yol açan patojenleri izlemeye devam edeceğiz. Projenin yürütülmesinde emeği geçen herkese, özellikle de destek veren yöneticilerimize teşekkür ederiz."