Ülkemiz yat sektörüne getirdiği farklı bakış açısıyla, yenilikçi hamleleriyle ve müşteri memnuniyetini baz alan tarzıyla sektörün gelişimine katkıda bulunan bir girişimci Moss Yat Kurucu Genel Müdürü Emine Aslan. Bugün imza attıkları yatlar, ülkemiz sınırlarını çoktan aşmış durumda. Hatta Polonya, Dubai, İspanya’da bayilikleri olan, bu listeye çok yakında Amerika’nın da ekleneceği Moss Yat’ın bu başarılı serüvenini konuştuğumuz Aslan, “Tüm gayem, %100 Türk markası olarak, dünya yat üreticileriyle eşdeğer, hatta onlardan daha üstün kaliteli yatlar üretmek’’ diyor.

İş hayatına erken yaşlarda başlayarak birçok farklı işte edindiği tecrübeyi 2019 yılında yat sektörüne aktaran Moss Yat Kurucu Genel Müdürü Emine Aslan, “Ben iş hayatına 14 yaşında başlayan bir kadınım. Bunun avantajlı ve dezavantajlı tarafları var tabii ki ama 14 yaşında iş hayatına başlamam bana önemli şeyler kazandırdı. Bunlardan bir tanesi de her şeyden önce ayaklarının üzerinde duran, kendi başına, başarılı işler yapmaya çalışan bir kadın olmamı sağladı. İş hayatımda birçok sektörde yöneticilik yaptım. 16 yıl öncede kendi işimi kurdum. Türkiye’de insanların geneli üretmekten kaçınırlar. Genelde bir şey alıp satarak ticaret yapmayı tercih ederler. Benim arayışım ise insanlara dokunmak, değer katmak üzerineydi. Denize olan sevgim ve çocukluğumdan beri denizin bana hissettirdiği duygular, denizle ilgili bir iş yapmak arzusunu da doğurdu” şeklinde konuştu.

Son kullanıcının isteklerini baz alarak yola çıktım

2017-2018 yıllarında bir Boat Show fuarını gezme fırsatı bulduğunu söyleyen Aslan, “Gezerken çok fazla yabancı marka gördüm. Çok fazla yabancı tekne üreticisiyle karşılaştım ve bu çok ilgimi çekti. Neden bu kadar fazla yabancı tekne, motor yat, gezi teknesi var da Türk üretici bu kadar az diye düşündüm. Sonunda Türk üreticileri gezmeye başladığımda gördüğüm orada başka bir hikaye oldu ki, bu beni açıkçası biraz da üzdü. Özellikle küçük sınıflarda yani süper yat, mega yat dışında gezi teknesi sınıfında daha yeni deniz tutkusu olacak, denize alışacak insanların kullanabileceği teknelerin sınıfında kullanıcı namına üzücü bir durumla karşılaştım. Bence bunun nedeni, genel maliyetler ve maliyetten kaynaklı o son kullanıcının da teknecilik veya tekneye binmenin lüks olduğunu düşüncesi çakışınca insanları müşteri odaklı düşünmemeye itmiş. Üreticilerin çoğu minimum maliyetle maksimum kazanç sağlama amacı güdüyorlardı. Örneğin, 5 buçuk metrelik bir gezi teknesi yapmışlar. İçerisine girdiğimizde neredeyse bomboş. Hemen hemen her şey ekstra.  Bu ekstraları bir topluyorsun maliyet inanılmaz yüksek çıkıyor ve insanlar korkuyor ve kaçıyorlar. Onun yanı sıra oradaki üretim kalitesi de maalesef yeterli değildi. Tüm bunlar neticesinde şöyle bir sonuca vardım, Türkiye'de yaşayan insanlar, bu tekneleri başka alternatif olmadığı için alıyorlar ve bunlardan dolayı da maalesef denizden soğuyorlar. Çünkü o maliyetten kaçmak için yapılan daha doğrusu yapılmayan şeyler, aslında tekneden keyif almayı engelleyen şeyler. Bu sonuç, ‘yapmam gereken işi buldum’ dememe vesile oldu. O dönemde ‘ben bu işe gireceğim’ dediğimde çevremdekiler kuşkuyla baktı. Diyorlardı ki, ‘bu bir ağır sanayi işi, sen bir kadınsın, sen bu işi nasıl yapacaksın?’ Araştırmaya başladım, nelerin eksik olduğunu belirledim, fizibilitesini yaptım ve yurt dışı fuarlarını gezdim. Yurt dışı fuarlarını gezdiğimde de ne yapmam gerektiğini gördüm. Birincisi daha kaliteli, daha oturaklı, daha keyifli daha küçük yapabilirim ama bu küçük tekneyi en iyi halde nasıl yapabilirim kısmında ise iyi ekiplerle, iyi mimarlarla, iyi mühendislerle çalıştım. 5 buçuk metre tekneyle sektöre girmiş oldum. Hemen arkasından baktık ki 5 buçuk metre çok beğeniliyor ama biraz daha büyük olsun, içerisinde şu da olsun bunu da derken 7 metre yapalım dedik. 5 buçuk ve 7 metreyle ilk 2019 yılında CNR Boat Show Fuarı’na katıldım. Yine şansımın yaver gittiğini düşünüyorum. Ürünler çok güzeldi, çok ilgi çekti. Herkes bana gelip siz yurt dışı firması mısınız diye sordu. Çünkü onların da hiç bilmediği bir markaydık. Fuarda yanımda da Yamaha’nın bir standı vardı. 14 metrelik bir bot getirmişlerdi. Çok güzel bir bottu ve lansmanını yapıyorlardı. Bu lansman için gelen tüm basının çok ilgisini çektik. Çok güzel tepkiler aldım orada ve dedim ki ‘evet Emine sen doğru yolda ilerliyorsun’. Sonrasında kadromuza daha iyi isimler katarak devam ettik. Son kullanıcının ne istediğini baz alarak yola çıkmıştım ve son kullanıcıyla da birebir benim görüşmem gerekiyordu. Doğal olarak şirketi açtığım günden itibaren tüm müşterimle birebir iletişim kurdum. Daha önce hayatı boyunca hiç tekne kullanmamış insanlarla da karşılaştım. Aslında tekne kullanıp yaşadığı sıkıntıları ve neden tekneden ve denizden soğuduklarını dinledim. Esasen bu sohbetlerle bir anlamda son kullanıcılarla bir ankette yapmış oldum. Bu anketin sonucunda da neyi yapmam veya neyi yapmamam gerektiğini anladım” ifadelerini kullandı.  Moss (2)

Polonya, Dubai, İspanya’da bayilerimiz var

Aslan, “Hem Türkiye hem de Türkiye'nin dışında bizim ürettiğimiz 200’ün üzerinde teknemiz var. Polonya'da, Dubai'de, İspanya'da bayiliklerimiz bulunuyor. Oralarda da teknelerimiz sularda yüzüyor. 5 buçuk, 7, 8, 9, 11 ve 12 metrelik 6 farklı model üretiyoruz. Hepsi fiber sadece 11 metreliğin gövdesi ağaç. Şu anda %20 civarında ihracat, %80 iç piyasaya tekne veriyoruz” şeklinde konuştu.

Klasik tekneler uzmanlık alanımız değil ama neden olmasın?

Her zaman son kullanıcı ne istiyor düşüncesinde olduğunu söyleyen Aslan, “Klasik tekneler benim uzmanlığım değil ama neden uzmanlaşmayalım, neden olmasın? Biz bir dünya markası olmak ve %100 Türk menşeli tekne üretmek üzere yola çıktık. Doğal olarak da şu anda dünyada da fiber tarafında çok yoğunlukla hala istekler devam ediyor ama klasik tekne tarafında ve ağaç tekne tarafında da ufak ufak bazı girişimlerimiz bulunuyor. Şu anda bir yelkenli projemiz söz konusu. Onunla ilgili yaptığımız Ar-Ge ve işçilik çalışmalarımız var. 11 metre başka bir ar-ge ürünü. Yani ileride neden olmasın?” ifadesinde bulundu.Moss (1)-1

11 metrelik yelkenli projesi

Hali hazırda uzun süredir üzerinde çalıştıkları bir proje olduğunu söyleyen Aslan, “Türkiye'de yelkenli tekne üretmek kısmında maalesef zorluklar hâlâ devam ediyor ama yapılamayacak, aşılamayacak şeyler olduğunu düşünmüyorum. Başaracağımıza inanıyorum. Anahtar teslim her şeyiyle kendimiz yapıp teslim etme planındayız” dedi.

Kalitemize güveniyorum

Türkiye’nin yat üretim alanında dünya markası olma hedeflerine paralel çalışmalar yaptıklarını söyleyen Aslan, “Benim burada handikap olarak gördüğüm nokta, yeni yeni yetişen iyi ustalarımızın sayısının azlığı. Meslek okulları, meslek liseleri bu konuda aktif rol üstlenebilir. Ayrıca çocuklarımızı, gençlerimizi bu alana yönlendirebiliriz. Hep söylüyoruz, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşıyoruz. Bu alanda eksik kalmamamız gerek diye düşünüyorum. Biraz yatırımla geleceğinin çok parlak olacağını düşünüyorum. Artık kara ulaşımından deniz ulaşımına doğru bir geçiş yaşanıyor. Pandeminin yaşamlarımız üzerinde büyük bir etkisi oldu. Sektörümüze kattığı bir ivmede var. Tekneler, insanların kendilerine özel yarattıkları alanlardan biri haline geldi. Herkes küçükte olsa bir teknem olsun koylara gideyim, denize gireyim, ailemle vakit geçireyim, konaklayayım istedi. Bizim sınıftaki teknelerle ilgili üretici sayısı da çok fazla arttı. Yani biz sektöre ilk girdiğimizde belki 70-80 üretici firma varken şu anda 300-350’leri konuşuyor durumdayız. Ben bu hususta temel faktörün kalite olduğu inancındayım. Yurt dışıyla yarışır durumdayız ve tercihte ediliyoruz. Türkiye'ye baktığınız zaman birçok Polonya markası görürsünüz. Polonya tekne üretiminde iyi bir noktada. Ama ben kendi adıma şundan dolayı gurur duyuyorum, Türkiye, Polonya'dan bu kadar distribütörlük alıp oradan buraya getirip satmaya çalışırken biz şu anda Polonya'ya bayilik verdik ve bizim ürünlerimiz orada satılıyor. Çünkü, kalitemize güveniyorum. Bizim teknelerimizi kullanan insanlardan güzel geri dönüşler alıyoruz. Uzun süre gönül rahatlığıyla kullanıyorlar. Bizim teknemizi almak için 2 yıldır para biriktirdiklerini söyleyen insanlar var. Bunu da sağlayan şey aslında teknedeki konfor, kullanım kolaylığı ve rahatlıktır. Son kullanıcının isteklerinin tam olarak ne olduğunu doğru analiz etmek ve buna göre kaliteli ürünlerle kaliteli işler çıkartmak çok önemli” şeklinde konuştu.Moss (1)

KDV muafiyeti herkesi sıkıntıya soktu

Milli ülkümüz Türk denizciliğini en üst seviyelere çıkartmak Milli ülkümüz Türk denizciliğini en üst seviyelere çıkartmak

24 metre altındaki tekneler için getirilen KDV muafiyetinin bir gecede kaldırılması bütün üreticileri ve son kullanıcıları çok büyük sıkıntıya soktu diyen Aslan, “Özellikle küçük sınıftaki tekneleri kendi birikimleriyle almaya çalışan insanlar bir şekilde kendilerini ayarlayıp bunu karşılayabiliyorlardı. Ancak şu anda bu pek mümkün görünmüyor. Daha az ulaşılabilir durumda. İnsanların tekne sahibi olma imkanlarının elinden alınmış gibi olduğunu düşünüyorum. Yüzde 20 çok ciddi bir oran. Tabii ki gönül ister ki KDV muafiyetiyle tekrar geri gelsin. Biz bununla ilgili bütün derneklere ve gerekli yerlere yazılarımızı yazdık. Umuyorum güzel bir sonuç alırız. Profesyonel yatçılar büyük tekneler alabilirler ama amatör denizciler için bu durum söz konusu değil” ifadesinde bulundu.

Yat bağlama yerleri artırılmalı

Kesinlikle marina sayıları arttırılmalı çünkü bizim en çok zorlandığımız kısım o diyen Aslan, “Çok fazla talep alıyoruz, insanlar geliyor talepte bulunuyor. Marinalarda genel yoğunluk rakamların yüksekliği falan bizim sınıftaki tekneleri alan son kullanıcı için zaten çok ütopik kalıyor. Çok istemeseler de çekçekle bu işleri çözmeye çalışan bir kitle oluştu. Bu onlar için aslında işi zorlaştırıyor. Bağlayacak yerlere baktığımız zaman da balıkçı barınakları var. Orada da güvenlik sorunu geliyor. 5 metreyle 10 metre arası sadece amatör denizcilerin kullanacağı bir marina inşası olsa Türkiye'nin her yerinde olsa bu da çok güzel olur” dedi.  

Denizcilerin devletin desteğine ihtiyacı var
Denizcilik tarafında devletimizin desteğine çok daha fazla ihtiyacımız var diyen Aslan, “Burada bize istihdam kısmında, teşvikler tarafında, yurt dışına açılmamızla ve yurt dışında markalaşmamızla ilgili gerek derneklerimizin gerek devletin ilgili kurumlarının bizimle biraz daha fazla sohbet etmesi gerekiyor. Bizim ihtiyacımızın ne olduğunu onların da görmesi ve anlaması oldukça önemli. Eğer burada doğru iletişim kurarsak, kendimizi doğru anlatabilirsek, o taraf da bizi anlamak isterse, bence yapılabilecek çok şey var” açıklamasında bulundu.
 

İş arkadaşlarımın hepsi birlikte yürüdüğüm insanlar

Ben hep samimiyetle ilerliyorum diyen Aslan, şöyle devam etti: “Bütün çalışanlarımızla da aynı samimiyeti, aynı ilişkiyi kuruyorum. Ben çalışan gözüyle de bakmıyorum. Onların hepsi benim iş arkadaşlarım ve birlikte yol yürüdüğüm insanlar. Doğal olarak bu samimiyet, ne yapmak istediğimi onlara doğru ifade edebilmekle başlıyor. Onlar, benim ne yapmak istediğimi doğru anladıklarında burada başka bir şey çıkıyor ortaya.”Moss (3)

En ufak sorun da pes etmek değil, savaşmamız gerek

Sektöre bakış açısını değerlendiren Aslan, “Öncelikle Türkiye’de yaşadığımızı aklımızdan çıkarmayalım. Bütün üreticilerin yaşadığı tüm sıkıntıları tabii ki ben de yaşıyorum. Bir kadın olduğum için değil ama bu inişler çıkışlar, ekonomik durumlar, ülkedeki mevzuatlar vs. Hepimiz bu sıkıntıları yaşıyoruz. Ancak burada en ufak bir sıkıntıda veya sorunda pes etmek değil, savaşmak zaten bizim işimiz. O yüzden de bugüne kadar beni hiç bu işe küstüren bir durum olmadı. Aksine her karşılaştığım zorluk sonrası daha büyük bir azimle sarıldım ve daha fazla ne yapabilirim diye baktım. Şu anda da zaten bunun meyvesi olarak son 3 yıldır gezi teknesinin dışında farklı bir Ar-Ge projesine, inovasyon tarafında çok daha önce Türkiye'de veya dünyada denenmemiş bir şeye cesaret ederek bunu deneme motivasyonuna böyle ulaştım” yorumunda bulundu.

Dünya markası olma yolunda ilerliyoruz

Öncelikle tabii ki Moss Yat markası olarak dünya markası olma yönünde ilerliyoruz diyen Aslan, “Ben bu sektöre ilk girdiğimde kendime şöyle bir hedef koymuştum; ilk 100 tekneyi Türkiye sularında yüzdürdükten, oradaki yüzde 100 Ar-Ge’yi tamamladıktan sonra yurt dışına açılacağım. Şu anda bu 200’lere ulaştı ve bu benim için çok büyük bir motivasyon. Bundan sonra Türk markası olarak, yurt dışı fuarlarında daha fazla boy göstereceğiz. Polonya, İspanya, Rusya’da (yakında Amerika da olacak) ürünlerimizi sergileyen bayilerimiz, distribütörlerimiz var.
Tüm gayem, %100 Türk markası olarak, dünya yat üreticileriyle eşdeğer, hatta onlardan daha üstün kaliteli yatlar üretmek.’’

2025’ten umutluyum

Açıkçası 2024, 2023’ten daha zor geçti diyen Aslan, “Ülkedeki genel ekonomik durum, faizlerin seyri insanları şu anda alım yapmaya itmiyor. İnsanlar 2 milyona bir ürün almaktansa, sermayelerini bankada değerlendirmeyi tercih ediyor. 2024 için çok kötü bir senaryo çizemem. Hedeflediğim rakamlar 50 adet civarındaydı. O hedefi de yakaladık. 2025 için de umutluyum.

Başarı, öyle tek kelimeyle anlatılacak bir şey değil. Başarı, benim için her şeyden önce kalıcı olmak demek. Kalıcı olmak için de yaptığınız işi sevmeniz gerekli. Benim işimden aldığım en büyük hazlardan bir tanesi, tenekelerle gelen şeylerin, burada bir ürün olarak çıkması. Aynı zamanda da bu ürünün bir kişinin veya bir ailenin mutluluğuna vesile olmasıdır. Bu başarının hazzını, kelimelerle anlatabilmem de mümkün değil. Diğer taraftan denizin bendeki yeri çok farklı. Bu sebeple denizle ilgili bir iş yapıyor olmamda çok kıymetli.

Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ