Bir denizci sivil toplum kuruluşunun, adına demokratik denen seçimin anatomisini sizlerle paylaşmak isterim. Tabi ki; bu seçim de; tıpkı ülkemizde demokratik seçimler denen, özünde bilinenin tekrarından ibaret bir seçim olarak, denizcilerin de bilineni tekrar etmiş olup, yine yeniden 2 yıl için kaybetmelerine vesile olmuştur.

Hani hep değişimden, yenilenmeden ve gelişimden bahsederiz. Bu konularda mangalda kül bırakmayız. Ancak iş seçime geldiğinde hep aynı tekrarları yaşar, hep aynı kişilerde karar kılarız. Bu durum siyasette olduğu gibi ülkemiz sivil toplum kuruluşlarına da sirayet etmiştir.  Denizde denizcilerin kimi zaman fırtınalardan ve ağır denizlerden korunmak için veya salimen varma limanlarına erişmek için hep TRE “Tebdil-i Rota Edildi” yani ROTA DEĞİŞİMİNİ ifade eden rota değişiklikleri yaparak gemilerini emniyetli bir şekilde limanlara ulaştırırlar. Gemileri TRE (Rota değişimi) yapmayarak, gemisini farklı hava ve deniz koşullarında emniyetli bir limana ulaştıran tek bir denizci yoktur. Rota değişimi denizciler için olmazsa olmazdır. Ancak 02-03/Mart/2024 tarihleri arasında yaşanan üyesi bulunduğum bir denizci sivil toplum kuruluşu olağan genel kurulunda, yaşananlar da tam da bugün ülkemizde yaşanan siyasi arenanın bir minyatürü olmuştur. Sivil toplum kuruluşların yöneticiliği bence bir bayrak yarışıdır. 42 yıllık denizcilik hayatımda sivil toplum kuruluşlarında hep aynı kişileri yönetici olarak gördüm ve maalesef bir dönem yapıp gidene de hemen hemen hiç rastlamadım. Hatta son 25 yılda hiç rastlamadım diyebilirim. Kaldı ki; son yıllarda babadan oğula geçen serüvenlerle de karşılaşılmaktadır.  Bu sivil toplum örgütlerinde konuşulanlara bakıldığında, genel ve yerel seçimlerin adil şart ve koşullar altında yapılmadığı, katılımcı demokrasinin olmadığı ve tek adam yönetimi gibi siyasi değerlendirmeler yapılmaktadır. Ancak sivil toplum kuruluşlarındaki tek adamlık ve anti demokratik davranışlar ve eylemleri görmemezlikten gelmektedirler.

Denizciler ve denizcilik yerinde sayıyor

İşte bütün bu anti demokratik eylemler ve eşit şart ve koşulları, çuvaldızı kendimize batırarak, üyesi bulunduğum sivil toplum kuruluşunda yapılan genel kurul toplantısında dile getirdim. Seçim gündemiyle toplanan divan heyetine, daha önceden organize edilmiş, seçileceklerin yani belirlenmiş hür ve özgür iradeleriyle değil, birilerinin davetiyle görevlendirilmişler dışında yönetime aday olduğumu belirterek ve demokrasi adına seçim gündemiyle bir konuşma yaptım. Konuşmamda özetle 20-25 yıl hep aynı kişilerin yönetimiyle karşı karşıya olduğumuzu ve denizciliğimizin ve denizcilerin yerinde saydığını artık bir değişimin gerekliliğini ifade ettim. Bunun yanında büyük bir camia olan Türk denizcilerinin sadece 35-40 kişi ile bir genel kurul yapmaları ve seçime gitmelerini çok yadırgadığımı ve denizcilerin sivil toplum kuruluşuna aidiyet duygularının kalmadığını söyledim. Ayrıca yaşanmış olan ve üyesi bulunduğum sivil toplum kuruluşunun bir yayın organının sadece akademik yükselmeler için birliktelik sağlayanlara tamamen bırakılamayacağını ve üyelerin diğer üyelerle her türlü paylaşacakları mesleki bilgilere yayın organında yer verilmesi gerektiğini ifade ettim. Ancak şunu gördüm. Maalesef ülkemizde son 20 yılda sıklıkla gördüğümüz bir şey olan, doğru şeyler söyleyenleri itibarsızlaştırma ve ötekileştirme taktiklerinin üyeler üzerinde de dezenformasyonla yapıldığına şahit oldum. Zira bazı üyeler bir şeyler konusunda bilgi sahibi olmadan fikir sahibiydiler. Biz bu taktiklere alışık değil miyiz?

Eşit şartlar nerede?

Albayrak'tan liman anlaşması sonrası Gambiya ziyareti Albayrak'tan liman anlaşması sonrası Gambiya ziyareti

Bu konuşma ve bilgilendirmelerden sonra bir sonraki günde seçim işlemlerine başlandı. Bir de ne göreyim? Demokrasi ve eşit şartlarda seçimlerin ülkemizde yapılmadığından bahsedenler, 7 kişilik yönetim kurulu için oy verme yerlerinde asılı olan isimlerde, ilk 7’ye kendilerini yazmışlar ve en sona da benim ismimi yazmışlar. Bunun demokrasi ve eşit koşullarla bağdaşan bir tarafı var mıdır? Mevcut düzende seçimlerin ülkemizde eşit koşullarda yapılmadığını söyleyenler, en azından kura ile siyasi partilerin yerlerinin belirlendiği veya adayların isimlerinin harf sırasına göre yazılması dahi göz ardı edilmiştir. Hatta bu düzeneğin seçim kuruluna, sivil toplum kuruluşunca dikte edildiği ve seçim kurulunun da bu yapılanın haksızlık ve adaletsizlik olduğunu ve seçim güvenliğini tehlikeye atacağını dahi düşünmemesi manidardır.

Seçim sonucu baştan belliydi

Bütün bu demokrasiden uzak, eşit şart ve koşulların olmadığı antidemokratik seçimlerde en son sıraya yazılmama ve sadece yönetimce belirlenmiş kimselerin oylarıyla dahi seçilebilecek yönetim seçiminin son bulmasına kadar seçim yerini, demokrasiye sahip çıkmak ve üyesi bulunmaktan şeref duyduğum sivil toplum kuruluşu mensubu arkadaşlarıma saygı için seçimin sonucu daha başlamadan belli olduğu halde seçim yerini terk etmedim. Şahsıma 40 civarında kişinin oy kullandığı bu anti demokratik seçimde birisi kendim olmak üzere 21 oy çıkmıştır. Bana bu antidemokratik ortamda bu mutluluğu tattıran değerli meslektaşlarıma şükranlarımı sunarım. Oy vermeyen diğer denizci arkadaşlarıma da teşekkür ederim. Bütün her şeye rağmen camiaya hayırlı olmasını temenni ederim.

Diğer taraftan benim genel kuruldaki konuşmam için olumlu değerlendirmelerde bulunan tüm denizcilik kuruluş temsilcilerine de ayrı ayrı teşekkür ederim. Ancak şu gerçeği de belirtmeden geçemeyeceğim. Bu denizcilerin sivil toplum kuruluşu seçimleriyle, birilerinin kazandığı, ancak kader birliği yaptığım denizcilerin çok şey kaybettiklerini bilmelerini isterim.

Kalın sağlıcakla. Allah selamet versin.

Yazan: Dr. Öğr. Üyesi Ramazan Açıkgöz