Röportaj

Bu tecrübeler benim için paha biçilemez

Aqua Chartering’in sahibi M.Aysu Gürgan ile bir araya geldik. Bu hoş sohbette hem kendisini tanıdık hem de şirketin nasıl bir süreçten sonra hayat bulduğunu öğrendik. Gördük ki eğitimle birlikte işini, işin mutfağında öğrenmesi, pes etmeyen yapısına eklenen dürüst iş ahlakı, peşi sıra Aqua Chartering’in yaşam bulmasını sağlamış. Bir araya geldiğimiz M.Aysu Gürgan ile piyasalardan, eğitime kadar uzanan birçok konu hakkında sohbet ettik.

Abone Ol

Aqua Chartering’in sahibi M.Aysu Gürgan ile bir araya geldik. Bu hoş sohbette hem kendisini tanıdık hem de şirketin nasıl bir süreçten sonra hayat bulduğunu öğrendik. Gördük ki eğitimle birlikte işini, işin mutfağında öğrenmesi, pes etmeyen yapısına eklenen dürüst iş ahlakı, peşi sıra Aqua Chartering’in yaşam bulmasını sağlamış. “Yeni bir şirket nasıl kuruluyor, sil baştan nasıl başlanıyor, finansal sorunlar nasıl aşılıyor, bunları aşmak için neler yapılması gerekiyor gibi birçok konuda deneyim elde ettik. Bu tecrübeler benim için şu an paha biçilemez. Hepsini geride bırakmış ve gülümseyerek hatırlayıp ilerleyebiliyor olmak benim için büyük bir mutluluk” diyen Gürgan ile piyasalardan, eğitime kadar uzanan birçok konu hakkında sohbet ettik.

 

Hem sizi tanıyalım hem de Aqua Chartering’in nasıl hayat bulduğunu öğrenelim mi?

9 Eylül Üniversitesi Denizcilik İşletmeleri Yönetimi mezunuyum. Mezuniyetimden bir sene önce 2006’da Eko Gemi Kiralama’da işe başladım. Derslerimi kaçırmamak için (bir sene boyunca) İstanbul-İzmir hattında haftanın 4 gecesi otobüslerde uyudum Muhteşem bir fırsat yakalamıştım ve bunu kaçırmak istemedim. Sağolsun hem o zamanki şirketim hem de okulum ve sınıf arkadaşlarım bu istisnai seçimimde bana çok destek oldular. İşin mutfağını Eko’da öğrendim. Koster hakkında tecrübe edindim. Operasyonel olarak armatör tarafında neler olup bittiğine dair bildiklerimin yüzde 80’ini orada edindim. Ayrıldıktan sonra Karadeniz ve Akdeniz ticareti hakkında bilgi sahibiydim ve konuma hakimdim. Yapım gereği azimli ve meraklıyımdır. Her şeyin en iyisini bilmediğimi biliyorum ama hangi konuda ne yapmam gerektiğini, bu konuyla ilgili kimlere danışabileceğimi öğrendim ve kendi kontaklarımı edindim. 4 küsur senelik tecrübeden sonra 2010 senesinde, Eko’dan ayrıldım, sonrasında Mid-Ship Gemi Kiralama’da operasyon departmanında işe başladım. Orada ilk defa panamax supramax operasyonlarını gördüm. 300 sayfalık charter party’ler yaptım. Dünyadaki ticaretin nasıl işlediği hakkında fikir sahibi oldum. 2013’ün Eylül ayına kadar da bu şirkette devam ettim. Ayrıldıktan sonra iş hayatım Nitro Shipping’de devam etti. Bir Yunan firmasıydı. Önce Atina’da iş teklif ettiler. Ancak, ben orada çalışamayacağımı belirtince “şube açalım” dediler. Bunun üzerine İstanbul ofisini kurdum. Ağırlıklı Karadeniz, Akdeniz ve Avrupa olmak üzere kosterlerin kiralamasını yapmaya başladım. 2015’te Yunanistan’da sermaye kontrolü oldu. Merkez Yunanistan olunca şube olarak çok zorlandık. Nitro’nun Yunanistan’da daha büyük bir firmaya satılması kesinleşti, bu süreçte bize de  kendilerine katılmamız ya da şubeleri olarak devam etmemiz için teklifte bulundular. Nergis Ergün ile aynı okul mezunuyuz. 2015’ten beri de beraber çalışıyoruz. Nergis’le güzel bir ekip olduk, ekip ne kadar güçlüyse firma o kadar güçlü oluyor. Birlikte “Ne yapalım” diye düşündük ve Yunanistan’a gidip bu teklife bir şans vermeye karar verdik. 5 aya yakın, orada 20 kişilik bir ekiple çalıştık, oradaki hayatı denedik. Ancak o süreç 15 Temmuz’a denk geldi. Ülkemizde zor bir süreç yaşanıyordu. Buna bir de ülke özlemi, bürokratik zorluklar da eklenince dönmeye karar verdik. Açıkçası şube olarak var olmak da bizim için çok anlamlı olmayacaktı. Hem bürokratik engeller yolumuza çıkacaktı hem de daha önce tecrübe ettiğimiz için yabancı bir firmanın şubesi olmanın zorluklarını biliyorduk. Kasım 2016’da kendi şirketimizi açmak istediğimize, bunu denemeye hazır olduğumuza karar verdik. Tescilimiz 2017 Ocak sonu gibi geldi. 

Peki ya sonrasında…

Şirketi kurduk ama o sırada elimizde hiç müşteri yoktu, Yunanistan firmasının birleşmesinden ötürü biraz askıda bir süreç geçiriyorduk. Biz zaten işe gönül koyarak başlamıştık. Nasibimiz neyse onun ekmeğini yeriz diye düşündük. İlk gemimizi de Nisan’da bağladık. Derken ufak tefek işlerin arkası gelmeye başladı. Çalışkanım ama sadece çalışkan olmak yetmiyor. Önemli olan çalışkan olmanın yanında kendi değerlerine sadık kalabilmek; ahlaklı, terbiyeli ve dürüst bir şekilde çalışabilmek. Bunlar vazgeçilmez değerlerim oldu ama ben daima şansa, kişinin kendi kısmetine inandim, başarının yarısı çalışmak, doğru insan olmak, doğru zamanda doğru yerde olmaksa, diğer yarısı da kısmet. Dünyadaki pasta kuşkusuz çok büyük ama herkes gördüğü küçük pastanın peşine düşüyor. Maalesef birbirinin elinden iş almak çok daha kolay geliyor. Ben yüzüne baktığım insanın ayağına basmayı sevmiyorum, bu şekilde çalışmayı tercih etmiyorum. Etik bulmuyorum. Her işi ben yapma gayretinde değilim kaldı ki bu mümkün de değil, bu yüzden güven ilişkisi kurduğum insanlarla çalışmaya devam ediyorum.

Tabii ki 2017’yi kolay atlatmadık. . Yeni bir şirket nasıl kuruluyor, sil baştan nasıl başlanıyor, finansal sorunlar nasıl aşılıyor, bunları aşmak için neler yapılması gerekiyor gibi birçok konuda deneyim elde ettik. Bu tecrübeler benim için şu an paha biçilemez. Hepsini geride bırakmış ve gülümseyerek hatırlayıp ilerleyebiliyor olmak benim için büyük bir mutluluk.



Şu an nasıl bir süreç yaşıyorsunuz?

Akdeniz ve Karadeniz’de taşınan fertilizer/gübrede uzman bir firmayız. Gübre grubu işimizin yüzde 70’i. Geri kalan yüzde 30’u ise kömür, demir-çelik oluşturuyor. Tabii ki iş yapmak, kazanmak önemli ancak bir bu kadar önemli olan da ilişkilerin kuvveti, dürüstlüğü ve armatörlerimizin desteği. Ben esasen pozisyonum gereği kiracı brokeriyim. Kiracılarım da bana hep şunu der “Sen çok armatör seven bir brokersin. Ancak sen benim brokerimsin”. Ben de diyorum ki “Sen olmadığın gün de onlar vardı”. Bu mantığımın yanlış olmadığını da sıklıkla zaten farkediyorum, çok şükür bizim açık kalan dosyamız, mahkemeye taşınmış anlaşmazlığımız, major sorunumuz hiç olmadı. Yaptığımız bağlantılarda, kiracımızı seçtiğimiz, koruduğumuz kadar, armatörümüzü de gözetiyoruz. Bizim çalışma disiplinimiz terbiyemiz böyle. Armatörün gemisi olmadan yük taşıyamayız, bu sebeple armatör kazanacak ve mutlu olacak ki sektör ayakta kalabilsin, kiracı iş yapabilsin. Dünyada aracıya olan ihtiyacı kaldıran bir eğilim söz konusu. Ben de bu mantığı aslında anlayabiliyorum. Ancak bundan kim kazançlı çıkıyor onu düşünmek lazım. Karadeniz ve Akdeniz havzasındaki ticaret, dünyanın hiçbir denizinde dönmüyor. Bu sebeple buranın broker ihtiyacı devam edecektir. Diğer taraftan, buna katılmayanlar var tabii ki. Çoğunluğu da kiracılar çünkü durumu kendi avantajlarına çevirmek istiyorlar. Düşünsenize bilgiye birinci elden ulaşıyorlar, herhangi bir filtreden geçmeden armatörlerden rakamları en net haliyle alıyorlar, aslında bu adı konmamış bir ihale usulu çalışma ve bunu yaparken kendilerini de riske atıyorlar. Biz broker olarak gemilerin pozisyonunu, durumunu, saatini, teknik yeterliliğini, o yük için uygunluğunu görebilen bir filtreyiz. Kiracıya da armatöre de zaman kazandıran ama armatör için ayrıca çoğu zaman emniyet sibobu görevi de görüyoruz. Piyasanın ani iniş çıkışlardan etkilenmemesi, yapılacak işin market değerinde kalması için gayret gösteriyoruz.


Önümüzdeki sürece yönelik hedefinizi öğrenebilir miyiz?

Denizciliğe yeni bir ses, soluk getirebilecek alternatif çözümler üretebilmek istiyorum.  Daha önce yapılmamış bir proje üzerinde çalışıyoruz ve bu projenin hayata geçmesini arzu ediyorum. 

Gelelim son zamanlarda yaşan dövizdeki dalgalanmaya. Bu denizciliğe nasıl yansıdı?

Denizcilik piyasasında en çok kullanılan para birimi dolar olduğu için çok büyük sıkıntılar yaşanıyor, yeni gelen uygulamalar da Türk firmaları için aşılması gereken yeni zorluklar yarattı. Dolar üzerinden borçlanmış pekçok firma kepenkleri indirme noktasına geldi, salt alım satım yapan “trader” tabir ettiğimiz yerli firmalar için iş yapmak imkansıza yakın durumda. Şu anda yerli sermayeyle iş yapmak, garanti mektubu alabilmek, akreditif açmak nakit para karşılığında bile çok zor. Aslında burada yaşanan sıkıntılar, Rusya’nın ABD’den yediği ambargo ile başladı, akabinde çıkan vergiler bizim ticaret rotalarımızı tamamen değiştirdi. Daha bu yaz Amerika’nın vergi uygulaması belli olmadan da biz bunlardan bahsediyorduk. Eskiden belirli, oturmuş rotalar vardı. Artık yükler o rotaları takip ederek gitmiyor. Yeni pazar arayışları var. Afrika ve Arap Yarımadasına kayışlar var. Kızıldeniz ve Afrika, Hindistan, Uzakdoğu hattını takip eden yeni ürün grupları, artan sevkiyatlar söz konusu. Ve buna bağlı da yeni yatırımlar var tabii ki. Belli rotalarda hala doları kullanıyor olmak gitgide anlamsızlaşabilir. Rusya ile Türkiye arasındaki ticaretin başka bir kurdan yapılması son derece mantıklı bir zemine oturtulabilir. Ama her halükarda bizim kendi paramızı değerlendirebileceğimiz ve değerli hale getirebileceğimiz bir politikayı nasıl çizebilirler? Kisa vadede bu oldukça zor. Umarım buna bir çözüm yolu bulacaklardır. Ancak bizim Rusya ile ticaretimizin bitme ya da azalma ihtimalini önümüzdeki 15 sene içinde olası görmüyorum.  Rusya-Türkiye paktını şu ortamda bilhassa, bozamazlar. Bizim ana pazarımız ve ana sağlayıcımız Rusya. Piyasalarda çok büyük yeni kararlar alındı, henüz deklare edilmemiş pek çok değişikliğin yansımalarını hafif de olsa hmeye başladık. Belirli rota ve ülke ticaretlerinde değişiklikler olacak. Bu da navlun piyasalarını ve bölge içinde kalan bazı ürün kalemlerindeki ticareti armatörlerin lehine etkileyecek.

 

Hem Gemi Brokerleri Derneği Üyesisiniz hem de WISTA’da yer alıyorsunuz. Kadın bir denizcisiniz, şirketinizde de 3 kadın istihdam ediyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?

Ben aynı zamanda DEFMED Üyesiyim (Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Mezunlar Derneği). Her dernekte ve her toplulukta aynı şeyi dile getiriyoruz, biz aslında daha da çok kadınla çalışmak istiyoruz. Denizin kadın-erkek ayırt etmediğini biliyoruz. Elimden geldiğince kadın veya erkek fark etmeksizin yarının denizcilerine dokunmaya gayret ediyorum. Ben ekibime de kendi yetiştirdiğim için evlatlarım gibi bakıyorum. Beraber yol alırsak da sonuna kadar gidebileceğimize inanıyorum. Ürünüme ve ekibime güveniyorum. Allah utandırmasın diyelim.

 

Denizcilik öğrencilerine, hali hazırda okuyan kadınlar için neler söylemek istersiniz?

Bir kere yeni jenerasyonun algısını değiştirmesi gerekiyor. Bizlerin çektiği sıkıntıları çekememesi arzusundayım hiçbirinin. Ama yoğun çalışma saatleri yeni jenerasyonu korkutuyor. Çalışmaktan imtina etmemeleri gerektiğini bilmeliler. Ayrıca, bu mesleğin dili İngilizce. Bunu hepimiz kabul etmeliyiz. Benim kiracılarımın tamamı yabancı. İngilizcem de oldukça iyidir. Ama ben buna yatırım yaptım. Üniversitedeyken turist rehberliği yapıyordum. İhtiyacım yoktu ama imkanım vardı, İngilizcemi ve iletişimimi geliştirmek için bunu bir fırsata çevirdim. Öğrencilerimizin kendilerini geliştirmeleri lazım, çalışmayı, üretmeyi sevmeleri lazım. Piyasayı bilsinler, dünyayı takip etsinleri, iletişim becerilerini kuvvetlendirsinler ve okusunlar, Dünyada neler oluyor gündemi takip etsinler. Evet bizim ülkemiz dünyanın en güzel ülkesi ama dünya sadece Türkiye’den ibaret değil, dünya vatandaşı olmayı başarabilmelerini arzu ederim.

 

Son olarak denizcilik sektöründe örnek aldığınız birileri var mı?

Olmaz mı? Ben Wista gibi muhteşem bir derneğin içindeyim. Orada muhteşem kadınlarla beraberim. Hepsi ayrı bir hikaye, ayrı bir hayranlık ve hepsi ayrı bir renk hayatımda. Hepsinin hayatlarında olmaktan gurur duyuyorum. Bir de Şadan Kaptanoğlu gibi bir örneğimiz var. Geldiği nokta hepimizin gururu. Her daim samimi, sıcak ve ulaşılabilir bir kadın olması gerçekten takdire şayan.  

 

RÖPORTAJ: İBRAHİM KOCAMIŞ/  7DENİZ DERGİSİ