Bu yılın Eylül ayı başlarında, Atina’da ABD ve Yunanistan arasında ikili askeri iş birliğinin genişletilmesine yönelik olarak bir toplantı yapılmıştı. Eylül’de yapılan bu ilk toplantı sonrasında Yunan ana karası ve Kerpe adasında ABD’ye tahsis edilmesi planlanan olası yeni askeri üsler gündeme getirilmişti.13 Aralık 2018’de ise bu defa Washington'da ABD ve Yunanistan Dışişleri Bakanları bir araya gelerek "Stratejik Diyalog" ismiyle bir süreç başlattılar. 13 Aralık’ta Washington’daki stratejik diyalog sürecinin başlatılması ile birlikte, özellikle ABD tarafından çok dikkat çekici mesajlar verilmeye başlanmıştır. ABD, Yunanistan’ın, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve İsrail'le oluşturduğu birlikteliği destekler mahiyette açıktan bir tavır içerisine girmiştir. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de bir ‘‘istikrar direği’’ ve ‘‘kilit oyuncu’’ olduğunu ifade etmiştir. Pompeo ayrıca, Doğu Akdeniz’in ABD’nin stratejik sınırlarını oluşturduğunu ve bölgede bulunan Yunanistan, GKRY ve İsrail gibi istikrarlı demokratik müttefiklerle ilişkilerin güçlendirilmesi yönünde çalıştıklarını belirtmiştir.
Diğer yandan, 14 Aralık’ta ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell’in bir Yunan gazetesine yaptığı açıklamada; Türkiye’nin GKRY’nin Münhasır Ekonomik Bölgesine (MEB) yönelik tutumunun bire karşı tüm dünya gibi bir azınlıkta olduğunu ve dünyanın geri kalanının GKRY’nin MEB iddiasının uluslararası hukuka dayanan temelleri olduğu görüşünü paylaştığını ifade etmiştir. Wess Mitchell ayrıca, "…özellikle ABD gemileri işin içindeyken, Kıbrıs sularındaki hiçbir engelleme girişimini dostane karşılamayız…" uyarısında bulunmuş, "…ENI’yle neler olduğunu gördüğümüzden beri durumu çok dikkatle takip ediyoruz. Türklerin son dönemdeki faaliyetlerinin, yılın başındaki kadar saldırgan olmadığını görmekten memnuniyet duyuyoruz…" şeklinde konuşmuştur.
Şurası bir gerçek ki, Yunanistan hem bölgedeki stratejik çıkarları için hem de Türkiye’ye karşı elini güçlendirmek için ABD’yi tam anlamıyla arkasına aldığını düşünmektedir. Peki, ABD’nin stratejik diyalog süreci başlangıcında Yunanistan için tanımladığı ‘‘istikrar direği’’ ve ‘‘kilit oyuncu’’ tanımlamaları ne kadar doğrudur ? Çok parçalı bir koalisyonla yönetilen, ekonomik kriz nedeniyle milli gelirinin 25’ini kaybetmiş, borcunun milli gelire oranı 117 olan, kamu borcu 315 milyar Avro’yu aşmış ve 3 adet ekonomik kurtarma paketi programı henüz yeni bitmiş bir ülkenin boyundan büyük stratejik maceraları göze alarak ‘‘istikrar direği’’ olabilmesi mümkün mü ? ABD’ye kayıtsız şartsız bağlılığın karşılığında söylenmiş olan ‘‘istikrar direği’’ ve ‘‘kilit oyuncu’’ gibi tanımlamaların gerçekle uzaktan ve yakından hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Diğer yandan, Yunanistan’ın Ege ve Doğu Akdeniz’deki iddialarını sürdürebilmesi için deniz askeri gücünü yenilemesi ya da ciddi bir modernizasyona tabi tutması gerçeği de ortada durmaktadır. Bu da büyük çaplı bir bütçe ayırmasını gerektirmektedir. Şu an için tutarlı bir konsepte dayalı, ciddi bir deniz harp silah/araç üretim ve tedarik planına sahip olduğuna dair bir emare de gözükmemektedir. Planlamadan ziyade, bir savrulma ve telaşın olduğu söylenebilir.
Örneğin, Mart ayı başında Fransa’dan FREMM sınıfı 2 adet fırkateynin kiralanacağı belirtilmiş, ancak bu gerçekleşmemiştir. Kasım ayı başında ise Savunma Bakanı Kammenos, 2 adet Fransız Belharra sınıfı fırkateynlerinin inşası maksadıyla, halktan para toplayacaklarını belirtmiştir. Fransız savunma uzmanları bile bu fikri gerçekçi bulmamışlardır. Ancak bu gemiler için, Fransa tarafından Yunanistan'a 50 oranında fiyat indirimi sağlayacak bir teklifte bulunulduğu iddia edilmektedir. Yunanistan’ın 250 milyon Avro’luk bir ön ödeme yaparak, 20 yıl boyunca 40 milyon Avro ödemesi gerekmektedir.
Bütün bu çabalara ilave olarak, Avustralya’dan HMAS Melbourne (FFG-05) ve HMAS Newcastle (FFG-06) isimli 2 adet Adelaide sınıfı fırkateynin satın alınması girişimleri olsa da 300 milyon Avro’luk maliyetlerinin Deniz Kuvvetlerinin bütçesini aştığı söylenmektedir. MEKO sınıfı fırkateynlerin modernizasyonlarına ve Tip 214 sınıfı denizaltıların yeni torpido alımlarına ödenek ayırmakta zorlanıldığı belirtilmektedir.
Netice itibarıyla, ABD tarafından Doğu Akdeniz’de ‘‘kilit oyuncu’’ ilan edilen Yunanistan’ın deniz askeri kuvvetinin durumu ortalama bu minvaldedir. Tabi, kabul etmeliyiz ki, Yunanistan denizci bir ülkedir. Ekonomik krize rağmen hareket yeteneğini muhafaza ettiği görülmektedir. ABD ile son dönemde girdiği ilişkinin boyutları, stratejik diyalog süreci ile giderek daha farklı bir hal alma olasılığını da gündeme getirmektedir. Ancak aynı ABD, 19 Kasım’da İtalya’yla da stratejik diyalog isimli bir süreç başlatmıştır. Bu görüşmelerin bir benzeri 07 Kasım’da GKRY’le de yapılmıştı. ABD, Akdeniz’de kendine müzahir bir ülkeler portföyü yaratmaya çalışmaktadır. Bununla birlikte ABD, bu ülkelere sözlü desteğinin ötesinde, henüz bir silah ya da maddi bir yardıma ilişkin bir taahhütte bulunmamıştır. Karşılıklı sözler verilip, niyet beyanlarında bulunulmaktadır. Bütün bu olanların, ülkemizin deniz hak, alaka ve menfaatlerinin aleyhinde bir sonuç yaratabileceği de dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda ABD Dışişleri Bakan Yardımcısının yukarıda belirtilen tehditkar ifadeleri manidardır.
ABD’nin Doğu Akdeniz’de Yunanistan, GKRY, İsrail ve İtalya birlikteliğine olumlu bakmasının; Suriye’de Fırat’ın doğusunda YPG/PKK terörist unsurlara verdiği desteğinin tarafımızdan kabul görülmesine yönelik talebiyle doğrudan bir ilişkisi bulunmaktadır. İki farklı alandaki proje birbiriyle paralel yürütülmektedir. Doğu Akdeniz’de tanımladığı stratejik sınırı, Suriye’den bağımsız düşünmemek gerekir. Ancak diğer yandan, ABD’nin Ege ve Doğu Akdeniz’deki bu tehlikeli flörtlerinin, Türkiye ile diğer diyalog heveslisi olanlar arasında olası bir çatışmayı önlemeye yönelik bir tedbir olabileceği de dikkate alınmalıdır. Esasen, kuvvet yapısını oluşturmada zorlanan bir Yunanistan’ın; Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı zorlayıcı tedbirleri içerecek bir eylemde bulunma olasılığı zayıf görünmektedir. Ancak, ABD’nin bu bölgedeki risk ve dengeyi kendi kontrolü altında tutmak maksadıyla, bu diyalog süreçlerini devam ettireceği görülmektedir. Fakat bu yöntemle çatışma riskinin tamamen ortadan kalkabileceğini söylemek de fazla iyimserlik olacaktır.
Yüzyıllar önce tarihçi Thukydides tarafından tasvir edilen Atina ve Sparta arasındaki Peleponnes savaşlarının ana sebebi, Atina'nın yükselen gücünün Sparta'da yarattığı korku sonrasında yaşanan gerilim olarak açıklanır. Thukydides Tuzağı olarak çıkarsaması yapılan bu konu, yükselişte olan bir gücün diğer bir devlette korkuya sebebiyet vermesinin savaşı kaçınılmaz kılacağı savı olarak bilinir. Günümüzde ise Yunanistan’ın ülkemize karşı tuhaf hezeyanları, Ege ve Doğu Akdeniz’de kendisini tehlikeli ve öngörülemeyen sonuçlarla karşı karşıya bırakabilecek niteliktedir. Üstelik bir çatışmaya gidilmese bile, silahlanma hevesinin ekonomik krizi nasıl tetiklediği hususu Yunanistan tarafından bizatihi tecrübe edilmiştir. Stratejik diyalog sürecinde tarafların alması muhtemel kararlar neticesinde, kontrol ve istem dışı olası olumsuz durumların hangi zararlara yol açabileceği komşumuz tarafından iyi hesap edilmelidir. ABD farklı saiklerle oyun kurmaktadır. Stratejik diyalog gibi zorlama süreçlerin Yunanistan açısından bir ‘‘Thukydides tuzağı’’na dönüşmemesini ümit ediyorum. Komşumuzun kendisine zarar verecek siyasi ve askeri girişimler yerine, ülkemizle karşılıklı dostane ve hakça ortak paylaşımlara açık çözümlere yönelmesi bölge istikrarına katkı sağlayacaktır.
Kaynak:
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/ciprastan-kurtarma-paketinden-cikis-mesaji-40934476
https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/avro-bolgesinin-borc-sorunu-yunanistanla-bitmiyor/29867
https://www.cevirce.com/yunanca-turkce-ceviri
https://www.aydinlik.com.tr/dogu-akdeniz-icin-stratejik-diyalog-dunya-aralik-2018-2
Alp Kırıkkanat