Yeni küreselleşme modeli

Yeni küreselleşme modeli

Abone Ol

Dünya ekonomisi 90’lı yıllardaki yüksek gelişim oranlarından artık uzak. 4. Sanayi Devrimi bu değişimin hem nedeni hem de önümüzdeki yılların gerçeğidir.

 

Dünya ekonomisi 90’lı yıllardaki yüksek gelişim oranlarından artık uzak. 4. Sanayi Devrimi bu değişimin hem nedeni hem de önümüzdeki yılların gerçeğidir.

Yeni düzenin bazı temel unsurları var, mesela:

  • Özellikle gelişmiş ülkelerde müşterilerin ortalama yaşlarının artması sonucunda hizmet sektörüne olan talep artıyor,
  • Küresel ekonomideki verimlilik oranları Endüstri 4.0 uygulamalarıyla artıyor, dolayısıyla iş gücüne olan talebin doğası değişiyor,
  • Küresel iş gücü gereksinimleri için yüksek bariyerler oluşuyor,
  • Yakın gelecekte Asya’ya (özellikle Çin’e) olan bağlılığın azalması, üretimin yeniden lokale dönmesi bekleniyor,
  • Devasa tedarik zincirleri kısalma eğiliminde,
  • İş gücü göçleriyle büyüyen kentler artık üretim değil tüketim odaklı gelişiyor,
  • Yenilenebilir enerji kaynakları, fosil yakıtlarının yerine geçiyor,
  • Ülkelerin korumacılık politikaları artış gösteriyor.

Dijital pazarlar

Küreselleşme sona mı eriyor? Hayır, küreselleşmenin temel unsurları bir değişim sürecine girdi. Bu değişimi tetikleyen en önemli nedenlerden birisi insanların internete bağlılıklarının (ve bağımlılıklarının) artmasıdır. Bugün interneti kullanan insan sayısı 3 milyar ve 2020’de 4 milyar olması, internete bağlı cihaz sayısının ise 21 milyara ulaşması bekleniyor. Bu çok önemli bir gelişme çünkü her şey gibi pazarlar da bu sayede dijitalleşiyor. Artık hayatımızda küresel dijital pazarlar hakim olma yönünde. İnternete bağlılığın sürekli artış gösterdiği dünyada, pazarı nasıl biçimlendireceğini öğrenen işletmeler şaşırtıcı bir hızda küresel iş modelleri geliştiriyor. Örneğin dünyanın birçok önde gelen kentinde hizmet sunan bir özel şoförlü araç/taksi kiralama hizmeti olan Uber sadece 6 yılda 80’den fazla ülkeye nüfuz etmiştir. Bir arttırılmış gerçeklik oyunu olan Pokemon Go, piyasaya sürüldükten sadece 6 ay sonra dünyada 150 ülkede oynanmış ve neredeyse 1 milyar dolar gelir elde etmiştir. Bu örnekler dünyada dijital patlamanın küresel bir yansımasıdır. 

 

Korumacılık politikaları çelişkisi

Son yıllarda ülkelerin siyasal ve ticari söylemlerinde artan ulusalcılık vurguları, ülkelerin küreselleşmeye verdikleri önemin azaldığı yönünde bir göstergedir. İngiltere’nin Avrupa Birliğinden ayrılma sürecini başlatması (BREXIT), ABD’nin küresel ticari anlaşmalardan çıkma eğilimi ve özellikle Avrupa’daki birçok siyasi partinin küreselleşme sürecini eleştirmesi diğer önemli göstergeler olarak sayılabilir. Görüldüğü gibi dijitalleşmenin iş modellerine yansıdığı, küresel çapta iş modellerinin kısa sürelerde önemli kazanımlara ulaştığı bir dünya varken, diğer yandan siyasi açıdan bu durumun neredeyse tersi yaşanmakta, ulusalcılık yeniden önem kazanmaktadır. Bu durumda küreselleşme ile ilgili hangi söylem doğrudur? Önemi artıyor mu, azalıyor mu?

Aslında her ikisi de doğrudur. Birey bazında dijital pazarlarla küreselleşme hızla artarken, ülke bazında küreselleşme yerini korumacılık politikalarına bırakıyor. Ülkeler siyasi ve fiziki olarak bağımsız yönetim modellerine daha fazla önem verirken, müşteriler, ürünler, aletler, hizmetler, süreçler ve iş modelleri dijital entegrasyon sürecini devam ettiriyor.

Kafa karışıklığı biraz da bundan kaynaklanıyor. Ekonomik ulusalcılığın ve dijital entegrasyonun birlikte önem kazanması, son 50 yıldır zihnimizde şekillenen küreselleşme modelini değiştirmiş, ekonomik, iş ve siyasi modellerin yeniden tanımlanmasına yol açmıştır. Küresel stratejilerdeki bu değişimin farkında olmamak, iş modellerindeki temel değişimin ve gelişim fırsatlarının kaçırılması anlamına geliyor.

 

Lojistik işletmeler neleri dikkate almalıdır?

Geçmiş yıllarda küresel üretim işletmeleri rekabetçi üstünlüklerini yaptıkları satışlar ve Çin gibi düşük iş gücü maliyetlerinin olduğu ülkelerde kurdukları çok büyük üretim tesislerinde düşük üretim maliyetleri ile elde etmekteydi. Ürünlerin küresel teslimatında ise devasa ve entegre tedarik zincirleri kullanılmaktaydı. Bu küresel işletmelerin çoğu ürünlerini başka ülkelerde satmaya odaklanmakta ve tüm küresel operasyonlarını, büyük merkezi bir çokuluslu organizasyonla yürütmekteydi. Ancak yeni küreselleşme modeli bu durumu derinden etkilemekte, özelikle bunun lojistik operasyonlara önemli etkileri söz konusu olmaktadır.

Lojistik operasyonları, özellikle üretim sonrasındaki lojistik süreçleri (dağıtım kanalları) etkileyen unsurların birçok nedeni var.

  • Küresel üretimden çoklu yerel üretime geçiş: Artık birçok işletme birçok ülkede müşteriye yakın yerlerde küçük çaplı üretim tesisleri kurmayı tercih ediyor. Bu sayede yüksek gümrük vergilerinin yarattığı dezavantaj minimize ediliyor. Diğer yandan üç boyutlu yazıcılar (3D printing), gelişmiş robotlar ve dijital fabrika yönetimi (karanlık fabrikalar) gibi Endüstri 4.0 uygulamaları ile üretimde “ölçek ekonomileri” yeniden tanımlanmakta, küçük parti üretimlerle çok daha ucuz ve esnek üretim benimsenmektedir. Adidas gibi işletmeler büyük fabrikalar yerine dünyada birçok yerde çok daha küçük fabrikalarda üretime geçmeyi tercih ediyor.
  • Küresel-yerel hizmet sunumu: İşletmeler dünyanın belirli yerlerinde büyük hizmet ve yönetim merkezleri açmak yerine, müşteriye yakın yerlerde, pazardan pazara farklılık gösteren gereksinimlere odaklanan, son teslimatlara önem veren, lokal yapılanmayı destekleyen bir yapılanmaya gidiyor.  Bu değişimin yoğunluğu sektörden sektöre farklılık gösteriyor.   
  • Yerel ortaklarla iş yapmak: Küresel erişimin sağlanmasında en önemli araçlar dijital olarak birbirine bağlanmış bilgi teknolojileri platformları ve yerel işletmelerdir. Örneğin Çin’li akıllı telefon üreticisi Xiaomi, Amazon ve Flipkart gibi e-ticaret platformları ile anlaşarak çok hızlı bir satış grafiği yakalamıştır.
  • Müşterilere daha fazla odaklanmak: Tüketim davranışları değişmeye başlamış, bir ürüne sahip olmaktan çok ona ulaşmak daha önemli hale gelmiştir. İşletmelerin müşterilerine dijital olarak bağlanması sayesinde daha fazla hizmet ve çözüm sunması ile müşteri ilişkilerinin derinliği artış göstermiştir.
  • Operasyonların merkezileştirilmemesi ve karar verme mekanizmasının dağıtılması: Geleneksel olarak sürdürülen küresel ve bölgesel karar mekanizmalarının çok daha esnekleştirilme ve işletme ile ilgili kararların yerli mercilere bırakılma eğilimi vardır. Özellikle ülkelerdeki lokal müşterilere hizmet vermek için, ülke regülasyonlarını dikkate alan, ekonomik ulusalcılığa ve yerli sermayeye değer veren güçlendirilmiş yerel operasyonlara geçiş vardır. Teknolojik gelişmeler ile yerli işletmelerde verilerin artık gerçek zamanlı işlenmesi bu süreci hızlandırıyor.

 

Geçiş dönemini yaşıyoruz

Yeni küreselleşme modeli elbette eski küresel modelin tamamen ve aniden bittiği anlamına gelmiyor. Yaşanan her kriz, yeni bir teknolojik gelişme ile yeni bir anlayış getirmiş ve küreselleşmeyi yeni bir model ile güçlendirmiştir. Şu an bir geçiş dönemi yaşanmakta ve yeni küreselleşme modeli henüz başlangıç aşamasında.

Küresel ekonomik göstergelerin son yıllarda yavaşlaması dikkate alınarak bu yeni ekonomik düzende fırsatların yakalanması kritiktir. Dünya 1960’larda ortalama yılda 6 oranında büyürken son yıllarda bu gelişim oranı 3.0-3.5 aralığında seyretmekte, kısa ve orta vadede bu sürecin devam etmesi beklenmektedir. Benzer şekilde küresel ticaretin gelişim oranları da 40 yıllık hızlı yükselişinden sonra yavaşlamıştır.

Uluslararası Ulaştırma Forum (ITF) ekonomik coğrafyanın özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki değişimlerden etkileneceğini vurgulamıştır. Gelişmekte olan ülkelerde önümüzdeki dönemde düşük maliyetli iş gücüne dayalı üretim modelinin önem kaybedeceği, tüketim ve yerel taleplerdeki değişimlerin ve üretimdeki değişimin öncü olacağı düşünülmektedir. ITF’in tahminine göre 2015-2030 yılları arasında dünyada taşınan mal miktarının yıllık 4.2 gibi bir oranda artış göstereceği ve 2030 sonrasında ise bu oranın 3.3’e gerileyeceği öngörülmektedir.

Üretimin pazara yakın noktalara çekilme eğilimi, pazara uzak noktalarda fakat ucuz iş gücüne dayalı devasa üretim yapan ülkeler için bir tehdit oluşturmakta, ellerindeki önemli üretim gücünün azalmaması için onları önlem almaya zorlamaktadır. Örneğin çağımızın en önemli lojistik projesi olan Bir Kuşak Bir Yol (One Belt One Road) projesi, Çin’in yeni küreselleşme modeline karşı geliştirdiği çok kapsamlı bir önlemler girişimdir. Çin OBOR projesi ile tehlikeye giren küresel üretim üstünlüğünü sürdürme amacındadır.

Tüm bu gelişmeler deniz ticaretinde taşınan yük miktarını azaltıcı bir etki yaratmakta, önemli bir değişimin ilk adımları olarak yorumlanmaktadır. Her ne kadar deniz ticaretinin 2030’lu yıllara kadar yıllık ortalama 1-2 oranında artış göstereceği tahmin edilse de bu tahminin altında da gelişim rakamlarına ulaşılabilir.

İşte tüm bunlar yeni küreselleşme modelinin ayak sesleridir. Bu seslere kulak vermeniz dileğiyle…

Kaynaklar:

  • Review of Maritime Transport, 2016
  • Dünya Bankası istatistikleri
  • Uluslararası Ulaştırma Forum (ITF)
  • The New Globalization: Going Beyond The Rhetoric, Boston Consulting, By Arindam Bhattacharya, Dinesh Khanna, Christoph Schweizer, and Aparna Bijapurkar 2017.

Doç. Dr. Soner Esmer