Türkiye ve Yunanistan arasında gerilim, Egeʹdeki hava sahası, Kıbrıs meselesi ve Batı Trakyaʹdaki azınlık hakları başta olmak üzere pek çok koldan artarak devam ediyor. İki ülke arasında yeniden yükselişe geçen gerilimin bir kolunun temeli, dünyanın en uzun süreli siyasi krizlerinden biri olan Kıbrıs sorununun çözümü için Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen görüşmelerin geçen yılın Temmuz ayında sonuçsuz kalmasıyla atıldı. Müzakerelerin sonuçsuz kalmasının ardından Doğu Akdenizʹdeki petrol ve doğal gaz paylaşım mücadelesi gözle görülür şekilde arttı. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs yönetiminin sert tepkilerine rağmen, Rumların adanın çevresinde petrol ve doğalgaz aramaya devam etmesi gerilimi, Kuzey Kıbrıs Dışişleri Bakanı Kudret Özersayʹın ˮfaaliyetler devam ettiği takdirde Türk tarafının da arama yapmaya başlayacaklarınıˮ söylediği noktaya kadar yükseldi. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkileri geren bir diğer etmen ise Ege kıta sahanlığı ve hava sahasına dair anlaşmazlıklar oldu. Yunanistan ve Güney Kıbrısʹın Doğu Akdenizʹde doğalgaz yataklarını arama girişimini Türkiyeʹnin tatbikatlarla engellemesinin ardından Atina, Kuşadası açıklarında tatbikata hazırlandığını açıkladı. Söz konusu gelişmeler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanʹın Aralık ayında Yunanistanʹa gerçekleştirdiği ve 65 yıl boyunca ülkeye Türkiyeʹden cumhurbaşkanı seviyesinde gerçekleşen ilk resmi ziyarete rağmen gerçekleşti. 2017ʹnin son ayında gerçekleşen ve uluslararası basında ˮLozan restleşmesiˮ olarak yer bulan görüşmeyi takip eden 3-4 aylık süre zarfında Ege Denizi ve Doğu Akdenizʹde tansiyonun bir nebze olsun düşmemesi ise iki temel soruyu gündeme getirdi: Yunanistanʹın Ege ve Doğu Akdenizʹdeki faaliyetleri hangi sonuçları doğurur? Türkiye-Yunanistan ilişkileri nasıl evrilir? Konuyu Sputnikʹe değerlendiren ilk isim Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Albay Ümit Yalım oldu.
Yunanistan ve Güney Kıbrısʹın Doğu Akdenizʹde doğalgaz yataklarını arama girişimini Türkiyeʹnin tatbikatlarla engellemesinin ardından Atinaʹnın Kuşadası açıklarında tatbikat hazırlığına girişme hamlesini Sputnikʹe değerlendiren Yalım ˮYunanistan ve Güney Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyetiʹnin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiʹnin Doğu Akdenizʹdeki egemenlik haklarını, kıta sahanlığını ve Münhasır Ekonomik Bölgesiʹni yok sayarak doğalgaz yataklarını arama girişiminde bulundu. Hâlihazırda Türkiyeʹnin 7 bin kilometrekarelik kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından işgal edilmiş durumda. Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak Yunanistan ve GKRYʹnin Doğu Akdenizʹde doğalgaz arama girişimini tatbikatlar yaparak engellediˮ dedi.
Yunanistanʹın ˮmisilleme hamlesiˮ peşinde olduğunu ve bunun kabul edilemez olduğunu söyleyen Yalım ˮYunanistanʹın misilleme olarak Kuşadası açıklarında tatbikat yapması kabul edilemez. Çünkü bölgede bulunan adalar gayri askeri statüde. Kuşadası civarında bulunan Sisam Adasıʹnda bir Yunan Mekanize Tugayı, Ahikerya Adasıʹnda ise bir Yunan Alayı konuşlanmış durumda. Yunanistan, meşru savunma hakkını kullanarak adaları silahlandırdığını iddia ediyor ancak bu iddia 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Kraliyet Hükümetiʹne tebliğ edilen altı büyük devlet kararına aykırı bir durum oluşturuyor. Anılan karar, Almanya, Avusturya Macaristan, Fransa, İngiltere, İtalya ve Rusya tarafından Yunan Hükümetiʹne tebliğ edilmişti. Sisam Adasıʹnda bulunan tanklar ve Apache taarruz helikopteri, Yunanistanʹın bu adaları savunma yerine taarruz maksadıyla silahlandırdığını açık bir şekilde gösteriyor. Yunanistanʹın Kuşadası açıklarında askeri tatbikat yapması açık bir kışkırtma olup kabul edilemez. Türkiyeʹnin de mütekabiliyet kapsamında aynı bölgede tatbikat yapma hakkı vardır. Yunanistan aklı selim davranmalı ve Kuşadası bölgesinde yapmayı planladığı tatbikatı iptal etmelidirˮ ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğanʹın ziyaretine rağmen, Türkiye-Yunanistanʹın içinde bulunduğu gerilimin azalmamasını Yunanistanʹın Doğu Akdenizʹdeki kıta sahanlığı ihlallerine bağlayan Yalım ˮTürkiye, Egeʹnin eşit paylaşımı doğrultusunda Yunanistan ile kıta sahanlığı konusunu ikili görüşmeler yoluyla çözümlemek istiyor. Yunanistan ise Egeʹdeki kıta sahanlığı sorununu Doğu Ege adaları ile Anadolu arasındaki kıta sahanlığının sınırlandırılması olarak kabul ediyor. Aynı sorun Doğu Akdeniz bölgesinde de mevcut. Yunanistan, Doğu Akdeniz bölgesinde Türkiyeʹnin kıta sahanlığı haklarını yok sayıyor ve uzlaşmak istemiyorˮ dedi.
Yalım ˮYunanistan, Ege Denizi ve Doğu Akdenizʹdeki deniz yetki alanlarını Türkiye ve KKTC ile paylaşmak istemiyor. Ayrıca Ege Deniziʹnde 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığının işgaline meşruiyet kazandırmak istiyor. Yunanistan, Türkiyeʹnin Afrinʹe yaptığı harekâttan istifade ederek sürekli olarak gerilimi tırmandırıyorˮ dedi.
Yunanistanʹla süregelen gerilim sürecinin, ikili ilişkileri olumsuz etkilediğine değinen Yalım ˮ
Bu sürecin ikili ilişkileri olumsuz olarak etkileyeceği açıkça görülmektedir. Yunanistanʹın fırsatçı politikalar izleyerek herhangi bir kazanım elde etmesi mümkün değildir. Türkiye, oldu bittilere fırsat vermeyerek Ege Denizi ve Doğu Akdenizʹdeki egemenlik haklarını korumaya devam etmelidir. Türkiyeʹnin tahriklere kapılmadan akılcı bir dış politika izleyeceği değerlendirilmektedirˮ diye ekledi.
Konuyu Sputnikʹe değerlendiren bir diğer isim ise 1995 yılında Türkiye ile Yunanistanʹı savaşın eşiğine getiren ve Yunanistanʹın ˮİmiaˮ dediği Kardak kayalıklarına çıkan emekli SAT komandosu ve İYİ Partiʹnin kurucularından Ali Türkşen oldu. Eski SAT komandosu emekli Albay Ali Türkşen ˮYunanistanʹın beklenti içerisinde olduğu ve uygun zamanı kolladığı iki konu var. Bunlardan birisi, 1982 yılında imzalanan BM Deniz Hukuku Sözleşmesi sonrasında genel kabul olarak kara suları genişliğinin 12 mile çıkartılmasıyla ilgili. 1982ʹde bu karar alındıktan sonra Türkiye bu sözleşmeyi imzalamadı. Ancak Yunanistan, Egeʹde kara suları genişliğini 12 mile çıkartmak istiyor. (Sekizinci Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı) Turgut Özal döneminde, Türkiye, Yunanistanʹın karşılıklı bir anlaşma olmaksızın tek taraflı olarak böyle bir hamlede bulunmasının savaş sebebi olacağının altını çizmişti. O tarihten itibaren Yunanistan, Egeʹdeki kara sularını 6 mil olarak uygulasa da o yıllardan beri, kara suları genişliğinin 12 mile çıkartılması umudu içerisinde. İkinci olaraksa Yunanistanʹın Egeʹyi Yunan gölü haline getirme, silahsız olması gereken adaları silahlandırma ve kara suyu genişliğini artırarak buranın ekonomik zenginliğinden faydalanma beklentisi var. Üstelik 1996 yılında yaşanan Kardak krizinden sonra da bu beklentisi hızla tırmandı. Yunanistanʹın amacı Kardak gibi Türkiyeʹye ait olan adalarda egemenlik kurmaktı. Ülke, birinci hedefe henüz varamadılar. Ancak ikinci hususa gelindiğinde 2000ʹli yıllardan bu yana Lozan ve diğer uluslararası anlaşmalara aykırı olarak Ege adaları Yunanistan tarafından işgal ediliyor ve silahlandırılıyorˮ dedi.
Yunanistanʹın tatbikat ilanıyla ABD ve Batılı ülkeleri yanına çekmeye çalıştığına işaret eden Türkşen ˮTürkiye bu saatten sonra herhangi bir uluslararası çözüm yoluna gitse dahi bu fiili duruma uzun yıllar sessiz kalmış olması itibarıyla, bu yoldan çok fazla bir sonuç elde edemeyebilir. Bundan sonra süreç güç kullanmaya doğru evriliyor. Ancak iş güç kullanmaya geldiğinde Yunanistan kendisini Türkiye karşısında yeterli hissetmediğinden ilan ettiği bu son tatbikatla ABDʹyi ve Avrupaʹyı yanına çekmeye çalışıyor. Yunanistan hiç bir zaman Türkiyeʹnin karşısına tek başına çıkamadı. Bugün de kendinden daha güçlü devletlerin desteğini kazanmaya oynuyorˮ diye konuştu.
Atinaʹnın Türkiyeʹnin Suriyeʹde yürüttüğü harekattan da destek bulduğunun altını çizen Türkşen ˮTürkiye, Suriyeʹde harekat sebebiyle yönünü o bölgeye çevirmiş durumda. Bu da Yunanistanʹın sahte bir özgüven içine girmesine sebep oluyor. Yunanistan Cumhurbaşkanı ‘Atalarımızın yaptığı gibi biz de Türkiye yeniden işgal mi edelim?ʹ şeklinde akla zarar bir açıklamada bulundu. Tabii onun da karşılığında birileri de çıkıp işgal ettikleri yerden nasıl çıkartıldıklarını onlara çıkıp hatırlatır. Bu süreç de maalesef güç kullanmanın gereğine doğru evriliyorˮ dedi.
‘ABD, YUNANİSTANʹI DESTEKLEYEREK TÜRKİYEʹYİ DAHA FAZLA KARŞISINA ALMAYI GÖZE ALAMAZʹ
Yunanistanʹın Batıʹyı arkasına alma politikasının başarılı olmayacağına işaret eden Türkşen ˮABDʹnin Suriyeʹde tamamen iflas etmiş bir politikası söz konusu. NATO üyesi olmamıza rağmen ABDʹnin PKKʹyı, YPGʹyi silahlandırması, bu örgütleri ‘terör örgütüʹ olarak ilan etmesi, iki NATO ülkesini bir şekilde karşı karşıya getirdi. ABDʹnin bu yaptığı dolayısıyla NATO sorgulanır hale geldi. Bütün bu sürecin ardından, ABDʹnin bir de Yunanistanʹı cesaretlendirmeye girişebileceğini sanmıyorum. ABD, bu oyuna gelmeyecektir. ABʹye gelindiğinde ise, birliğin Türkiyeʹye olumsuz tutumu zaten ortada. Bu sebeple AB, Yunanistanʹın yanında durur bir hava sergiler ancak bu desteği açıktan açığa veremeyecektir. AB veya ABD fiziken Türk askerinin karşısına çıkamayacaktırˮ diye ekledi.
‘ÇATIŞMAYA İHTİMAL VERMİYORUM AMA BU GERİLİMİN İSTENMEYEN SONUÇLARI OLABİLİRʹ
Türkiye ve Yunanistan arasında artan gerilimle ilgili bir diğer yorum ise Yunan uzman, Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Konstantinos Filisʹten geldi. Tatbikatların ‘olağan tatbikatlarʹ olduğunu savunan Filis ˮBu tatbikatlar ne ilk kez gerçekleşecek ne de son. Zira bu tatbikatlar olağan prosedürün bir parçasıˮ dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğanʹın 2017ʹnin Aralık ayında Yunanistanʹı ziyaret ettiğinin hatırlatılması üzerine ikili ilişkilerin yakın geleceğine ilişkin öngörülerini aktaran Filis ˮErdoğanʹın ziyaretiyle başlayan süreç benim açımdan oldukça açık. Bu süreçte taraflar, gerilim azaltılması konusunda mutabık kaldı. Bu gerilim sürecinin azaltılması konusunda Yunanistan önemli adımlar attı. Bunlardan ilki, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çiprasʹın beraberindeki heyetle birlikte İzmirʹe gerçekleştirdiği ziyaretti. İkincisi ise Türkiyeʹnin Avrupalı müttefikleri tarafından yalnız bırakıldığı bir dönemde Erdoğanʹın Yunanistanʹa gerçekleştirdiği ziyaret esnasındaydı. Ancak Erdoğanʹın Türkiyeʹye dönüşünün ardından bu gerilimi azaltma girişimi hayata geçmedi. Türkiyeʹnin Ege Deniziʹnde gerginliği yükselten hamleleri bu sürece zarar verdiˮ ifadelerini kullandı.
İki ülke arasındaki gerginlikle ilgili ˮyalnızca Türkiyeʹnin suçlanması gerektiğiniˮ söyleyen Filis ˮİlişkiler, son derece gergin. Ancak bu sürecin sorumlusu Türkiye. Erdoğanʹın 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin ardından ikinci ziyaret ettiği AB ülkesi Yunanistan oldu. Buna rağmen ilişkilerimiz oldukça olumsuz seyrediyorˮ diye konuştu.
Kaynak: Sputnik