Sayın Eraydın bilsem ki söylediklerinde samimi, kendisine “Pes artık” deyip geçeceğim lakin kurgu olduğu o kadar açık seçik ortada ki bu yüzden de “Yok artık!” diyorum. Meclis toplantılarını, senaryosunu yazıp oynadığı filminin galası haline getirdiği için bir iki çift kelam etmek istiyorum. Sayın Eraydın, Meclis gündemini, hemen hemen her söz aldığınızda sabah kuşağındaki kadın programlarına çevirmekten bıkmadınız mı?
Oda Meclisinin “dedikodu”dan çok daha önemli bir gündemi olduğunu ne vakit idrak edeceksiniz? Trajikomik hikayenizle reytingleri altüst ettiğinize gerçekten inanıyor musunuz? Sizin konuşmadığınız Meclisin gayet sakin ve huzurlu geçip, amacına uygun bir şekilde seyrettiğini ne zaman fark edeceksiniz. Bu tavrınızla komik duruma düştüğünüzü size kimse söylemedi mi? Türk denizcilik sektörünün istikbaline ne kadar daha ket vuracaksınız? Yazık, cidden yazık! Hatta bu Meclisi bu hale getirdiğiniz için yüz kere yazık, bin kere yazık. Ayıp değil mi yahu! Bu Meclisin, konuşacak hiç mi sorunu, hiç mi geleceğe dair planları yok da evir çevir aynı konuyu konuşup duruyorsun.
Artık insanların zamanını çalmaktan, Oda gündemini meşgul etmekten ve tabii ki insanları kendi dünyanızda kurduğunuz mahkemenizde mahkûm etmekten ne zaman vazgeçeceksin? Sayın Eraydın, aleni şekilde ortada duran bir gerçek var. O da Deniz Ticaret Odası’na sizin ithamlarınızın verdiği zarar kadar kimse zarar vermedi! Hemen hemen her konuşmanızda ısrarla DTO üyelerini –isim vermeden konuştuğunuz ve ima ettiğiniz için anlıyorum ki Hepimizin Odası Hareketi üyelerinden bazılarını- FETÖ ile bağdaştırıyorsunuz. İsim vermediğiniz ve belge sunmadığınız için altını tekrar çiziyor ve yazıyorum, siz sadece DTO’nun değil, Türk denizcilik sektörünün geleceği ile oynuyorsunuz! Amacı Türk denizciliğinin gelişimini desteklemek olan bu kutsal meclisi lekeliyorsunuz! Sadece bugünün denizcilerinin istikbalini değil, gelecek nesillerin istikbalini de tehdit ediyorsunuz. FETÖ’nün, ülkemize, yarınlarımıza, memleketimizin istikbaline verdiği zarar açık seçik ortadayken, nasıl oluyor da hala ve ısrarla bu mikrobu denizcilik sektörüne bulaştırmaya çalışıyorsunuz?
Bırakıyorum seçimi falan bir kenara, inanıyorum ki o koltukta ister DTO Başkanı Metin Kalkavan, isterse de DTO üyelerinden her kim oturursa otursun böyle bir illet Türk denizcilik sektörüne bulaşamaz. Burası sizin hayal dünyanızdan çok daha ötede yer alan, en başta vatanını, milletini seven, sonrasında da en büyük aşkı ve aşı denizcilik olan neferlerle dolu! Eğer unuttuysanız tekrar hatırlatmak boynumuzun borcudur: Kurtuluş Savaşı’nda, canını hiçe sayan şehitlerimize/kahramanlarımıza taşınan cephaneler takalarla gönderilmiştir. Allah korusun şayet aynı vazife bugünün denizcilerinin omuzlarına yüklenirse, o neferler gözlerini dahi kırpmadan aynı vazifeyi yerine getireceklerdir. Lütfen bırakın artık bu kara ithamı!
Eğer bugün birileri sizin tabirinizle “kara propaganda” yapıyorsa uzaklarda aramayınız ve lütfen zahmet edip aynaya bakınız! Sayın Eraydın, bugünü değil hem geçmişimizi hem de geleceğimizi lekelemekten artık vazgeçin. Bu ülkenin denizcileri her daim vatanını sevdi ve sonsuza kadar da sevecek! Sayın Eraydın’ın binbir gece masallarından bir diğeri de “Kaybolan DTO itibarı”. Tamer Kıran Başkanlığında basına servis edilen Hepimizin Odası Hareketi manifestosuna bizzat katılan biri olarak söylemeliyim ki “nahoş” diye tabir edilecek hiçbir görüntü yoktu.
O toplantıda Eraydın’da yoktu! Ama Sayın Eraydın, sanırım rüyasında o toplantıda yer almış olmalı ki “Muhalif bir grup değiliz” diyen ve amaçlarının daha güçlü bir Türk denizcilik sektörü olduğunu ifade eden bir yapılanmayı tersten anladı ve fantezi dünyasıyla birleştirip “nahoş” olarak yorumladı. Çünkü, ancak ve ancak bilinç düzeyi dışında bu şekilde itham edilebilirdi ve o şekilde de itham edildi. Diğer taraftan Sayın Metin Kalkavan’ın önderliğindeki mevcut yönetime haksızlık ettiğinizi düşünüyorum. Neden mi? Çünkü, Metin Başkanın her insan gibi başarıları, başarısızlıkları vardır elbette. Ancak Başkanın, Oda itibarına zarar verilecek herhangi bir olaya izin vereceğine ne beni, ne de başka birini inandırabileceğinizi sanmıyorum. Lütfen durun artık. Kaş yapayım derken göz çıkartıyorsunuz… Tabii ki unutulmaz arzunuza Sayın Tamer Kıran’ın Yönetim Kurulundan istifasını istemenize değinmeden olmaz! Şimdi ben size “Yedek üye olarak böyle bir söylemi dile getirmek size mi düştü” desem haddi mi aşmış olurum değil mi? İşte aynen böyle hiç şık olmadı, hem de hiç Sayın Eraydın. Son olarak lütfen uyanın ve gününüz artık aydın olsun Eraydın…
İbrahim Kocamış-7DENİZ HABER