Antalyaʹnın geçmişini araştırdığınızda, birçok konuda bu kentte, bir ilkin yaşandığını görürsünüz. Türk Denizciliği de bunlardan birisisidir. Antalya, 1207 yılında fethedildiğinde, ilk Türk Donanması, Vali Mübarizeddin Ertokuş tarafından Antalyaʹda kurulmuştu. Türk denizciliğinin en şanlı sayfalarını oluşturan, Barbaros Hayrettin Paşaʹnın kardeşi Oruç Reisʹin ilk deniz kuvvetini Antalyaʹdan toplaması ve bu askeri kuvvetini oluşturan isimsiz kahramanların Antalyaʹnın dilaverlerinden (yiğit) oluşu, Antalya için her zaman bir onur kaynağı olmuştur. SATIN ALINAN ESİRLER 1462 yılında ve II. Mehmet zamanında Cenevizli ˮGatelozioˮ adındaki ailenin elinde bulunan Midilli Adası fethedildikten sonra, adaya 200 yeniçeri ile biraz sipahi bırakılmış ve bunlardan başka adada Müslüman bulunmadığından kendilerine Hristiyan kızlarla evlenme izni de verilmişti. Adada bulunan muhafızlar arasında Selanikli Vardar yeniçerilerinden Yakup adında bir sipahi de vardı. Yakup da yerli Rumlardan Kotelina isminde bir kızla evlenmiş; bundan İshak, Oruç, Hızır ve İlyas adlarında dört oğlu dünyaya gelmişti. İshak adada ticaret yapıyordu. Oruç ve Hızır denizciliğe merak sararak birer gemi ile ticarete başlamışlardı. Hızır; Şira, Selanik, Erribuza; Oruç ise Trablusşam sahillerine sefer yapıyorlardı. Bu seferlerin birisinde idi ve Oruç Reis kardeşi İlyas ile Trablusşamʹdan dönüşünde Rodos Şövalyeleri tarafından takip edildi. Çarpışma sonucunda İlyas şehit ve Oruç Reis esir edildi. Bu esarette Rodosʹa götürülen Oruç Reisʹin ayaklarına iki demir pranga vurulup, hendek kazdırılmak suretiyle işkence yapılıyordu. Oruçʹun bu esareti sırasında, Antalya Sancak Beyi (Valisi), II. Beyazidʹin oğlu Şehzade Korkut idi. Korkut, ara sıra Rodosʹa adam göndererek orada bulunan Müslüman esirlerden bir miktarını satın aldırıp esaretten kurtarmakta idi. ORUÇ REİS ANTALYAʹYA GELİR Oruç Reis, esaretten kurtulduktan sonra Antalya ile Mısır arasında çalışan Antalyalı Ali Reisʹin büyük yelkenli gemisinde yelkenci olarak çalışmaya başladı ve bu gemi ile İskenderiyeʹye gitti. Portekizliler, Ümit Burnuʹndan geçerek Hint Deniziʹne saldırarak İslam gemilerine bela kesilmişlerdi. Portekizlilerʹe bir set çekmek ve Hint denizine sevk edilmek üzere büyük bir donanma temin etmeye karar veren Mısır Hükümdarı Kosogori, Adana havalisinden gemiler için kereste taşıtmak amacıyla Oruç Reisʹin bulunduğu kadırga dahil beş gemi göndermişti. Bunu öğrenen Rodoslular hemen bir filo hazırlayarak bunlara karşı gönderdiler ve Ayas Körfeziʹnde bulunan Mısır gemilerine saldırdılar. Savunma olanağı bulunmayan Reisler gemilerini yakarak sahile çekildiler. Oruç Reis de aynı şekilde hareket etti. Üzgün olan Oruç Reis tekrar Antalyaʹda bulunan Şehzade Korkutʹun yanına döndü. 1509 yılının güzel bir bahar sabahı Antalya körfezindeki gemiler birer beyaz martı gibi hafif hafif sallanıyorlardı. Korkutʹun huzuruna çıkan Oruç Reis kardeşi ile yaptığı deniz ticaretinden konu açarak, Rodos Şövalyeleriʹne nasıl esir düştüğünü ve orada çektiği sıkıntıları anlatırken büyük hiddetle yumruğunu Rodos yönünde salladıktan sonra ˮAh Sultanım... Esaretimde bana yaptıkları hakareti, bendenizden esirgemeyerek lütuf buyuracakları Antalyaʹnın o güzel gemi ve dilaverleriyle size en kısa zamanda iade edeceğimˮ diyordu. ORUÇ REİSʹİN KAÇIŞI Yine bir gün Şehzade Korkut, Kapucubaşıʹna para verip, kırk kadar Müslüman esirini satın almak üzere Rodosʹa gönderdi. Esirlerin Antalya civarında, teslim edilmesi konusunda pazarlık da yapıldı. Şövalyeler üç gali (yelken ve kürekle yürütülen Akdeniz teknesi) donatarak esirlerle yola çıktılar. Tesadüfen Oruç Reis de bu gemilerden birisinde kürek mahkumu olarak bulunuyordu. Esir yüklü iki gemi Bodrum yönüne gitmişti. Oruç Reisʹin bulunduğu gemi ise Antalyaʹnın Kemer Köyü civarında bir burun altında demir atarak esirleri karaya boşalttığı sırada aniden hava bozdu ve gemi çalkalanmaya başladı. O gece Oruç Reis, mürettebatın yorgun bir halde uyumasından faydalanarak, ayağında bulunan demirin birisini kesmeyi başardı. İkinci ayağındaki demiri ise daha önceden kimseye sezdirmeden gündüz kesmişti. Oruç Reis yüzmedeki becerisine güvenerek dalgaların şiddetine rağmen kendini denize attı ve yüze yüze Antalyaʹnın Kemer sahiline çıktı. Oruç Reis, ayağını karaya basınca yüzünü gözünü yerlere sürerek Tanrıʹya şükretti ve sahile yakın bir tepe üzerinde bulunan bir Türk köyüne kadar çıktı. İlk rastladığı eve konuk oldu. Burası dul bir kadının evi idi. Bundan haberdar olan köylüler yanına gelerek esaretten kurtulduğundan dolayı tebrik ederek don, gömlek, kaftan, başına tülbent, ayağına pabuç, eline de bir miktar harçlık vermek suretiyle Türklerʹe özgü konukseverliği gösterdiler. Ertesi gün Oruç Reis köyden hareket ederek Antalyaʹya geldi. SULTAN KORKUDʹUN SÖZLERİ Rodos Şövalyeleriʹnin Türk gemilerine ve Türk ticaretine ne kadar zarar verdiklerini bilen Korkut,bu kahramanca sözlerden hislendi ve pencereye bakarak, küçük tepe şeklinde yükselen ıssız (Sıçan) adasını göstererek: ˮİşte Harunu Reşidʹin deniz karargahı, biraz güneyinde Phaselisʹi görüyor musun? Bir zamanlar burası Likyaʹnın en ünlü korsan yeri idi. Side ve Alanya korsanlarının zafer öyküleri hala hiç unutulmadı. Biz de bu zaferleri yaşatalım, o kahramanlık devirlerini devam ettirelim. Bu sahillerde eskiden beri yaşayan Türk soyu olduğumuzu gösterelim. Tarih bu memleket için övünç duyulacak pek çok sayfalarla doludur. O parlak sayfalara biz de birkaç sayfa ekleyeceğimizi umuyorum. Yarın istediğin kadar gemi ve beğendiğin Antalya gençlerini ayır. Türkʹün büyüklüğünü, açıklarda dalgaların beyaz köpükleri üstünde sallayacağımız palaların dehşet veren parıltılarıyla, Batıʹnın korkak insanlarına göstermelisinizˮ diyordu. Genç korsanlarla Oruç Reis, 1510 ilkbaharında Antalya Sancak Beyi Sultan Korkudʹun inşa ettirdiği, on sekiz oturak gemisiyle alkışlar arasında Antalyaʹdan ayrıldı. Oruç Reis, Rodos açıklarında rastladığı Rodos gemilerinden birkaçını tahrip edip yağmalayarak ilk başarı işareti olarak ganimeti, Antalya Valisi Şehzade Korkutʹa gönderdi. Şehzade Korkutʹun ölümünden sonra Oruç Reis, Anadolu kıyılarını bırakarak İskenderiyeʹye gitti. Cerbe Adasıʹna yerleşti. Kardeşi Barbaros Hayreddin Paşa burada kendisine katıldı. Yaptığı deniz savaşları ile ünü bütün Batı Akdenizʹe yayıldı. Detaya girmeyeceğim. İki kardeşin Akdenizʹde gösterdikleri başarıları, tarih kitaplarında okumuşsunuzdur. Kaynak: Sabah/Hüseyin Cimrin