Yılın ilk yarısında pandeminin tüm dünya ticaretini vurduğu bir dönemde Mersin Uluslararası Limanı ihraç yükleri yüzde 7 artış gösterdi. Limanın işlem hacminde önemli bir yer tutan demir-çelik, mobilya ve halı gibi ürünlerin hareketinde durağanlık olurken, Mersin Uluslararası Limanı’nda ihraç yüklerinin hacminin artmasını gıdadaki tedarik sağladı.
Pandemi sürecinde devletin aldığı önlemler ve limandaki diğer lojistik unsurlarla birlikte ithalatçı ve ihracatçı firmalara koordineli olarak kesintisiz hizmet verdiklerini kaydeden Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği AŞ (MIP) Genel Müdürü Johan Van Daele, liman endüstrisinde kapasite artışının ihtiyaç olduğu bir dönemden geçtiklerini ifade etti. MIP olarak tüm yeni yatırım seçeneklerini değerlendirdiklerini ifade eden Johan Van Daele, “Türkiye’nin yer aldığı coğrafyadaki stratejik konumu, lojistik altyapısı ve sahip olduğu avantajlardan faydalanılarak dünya deniz taşımacılığındaki payımızın artırılması büyük önem arz ediyor. Bu doğrultuda denizciliğin bir devlet politikası haline gelmesi, teşvik ve imkânların arttırılması yönünde yapılacak çalışmalar Türkiye denizciliğini üst seviyelere taşımak yönünde etkili olacak” diye konuştu.
Kargo hacminde pandemiye rağmen yüzde 5 artış
Mersin Serbest Bölgesi’ne direkt bağlantısı olması açısından Türkiye’deki diğer limanlardan ayrıldıklarını söyleyen MIP Genel Müdürü Van Daele, sahip oldukları 21 rıhtımı ile aynı anda yaklaşık 30 gemiye yükleme ve boşaltma hizmeti verebildiklerini ifade etti. Van Daele, konteynerde 2,6 milyon TEU, konvansiyonel yükte 10 milyon ton kapasite ile yıllık 30 milyon tonun üzerinde yük elleçleme kapasitesine sahip olduklarını aktardı. Johan Van Daele, bu yılın 7 ayında 2019’un aynı dönemine göre konvansiyonel kargo hacminde pandeminin olumsuz etkilerine rağmen yüzde 5 artış ile 4 milyon 870 bin ton yük elleçlediklerine dikkat çekti. Van Daele, konteyner yük haciminin ise yılın ilk 7 ayında 1 milyon 100 bin TEU olarak kaydedildiğini belirterek şunları söyledi: “2020'nin ilk yarısında ithal yüklerde yüzde 10 artış, ihraç yüklerde ise yüzde 7 artış gerçekleşti. İthalattaki yüzde 10 olan artış hammadde kalemleri ve 2. çeyrekte uygulanan korumacı vergi uygulamaları ile mevcut durumda düşüş eğilimi gösterirken, ihracattaki yüzde 7’lik büyüme normalleşme ve gıda yüklerinin artışından kaynaklandı” dedi.
“Denizcilik sektörünün Türkiye’ye sağladığı katma değer 20 milyar dolar”
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin uluslararası deniz taşımacılığındaki payının yukarılara taşınması için gerekli tüm potansiyele sahip olduğunu kaydeden Johan Van Daele, önerilerini de sıraladı. Van Daele, şunları kaydetti: “Transit konteyner ve iç taşımacılığın geliştirilmesi ve desteklenmesi, limanların karayolu ve demiryolu bağlantılarının geliştirilmesi, limanların geri saha sorunlarının çözülmesi ve orta ve uzun vadeli master plan genişleme sahaları sağlanması, gümrük işlemlerinin hızlandırılması ve ara eleman yetiştirmek için eğitim desteğinin sağlanması da sektörümüzün gelişmesinde önemli rol oynayacaktır. Çünkü Türkiye’nin dış ticaret taşımacılığının yaklaşık yüzde 90’ı denizyolu ile yapılıyor ve GSMH’deki payı ise yüzde 2,5 seviyesinde. Denizcilik sektörünün Türkiye ekonomisine doğrudan ve dolaylı katma değeri ise 20 milyar doları buluyor. Limanların gelişmesi, ekonominin gelişimine pozitif ivme kazandıracak, dolayısıyla hem sektör hem de ülke kazanacaktır.”
“TÜRKİYE ORTA ASYA ÜLKELERİ İÇİN VAZGEÇİLMEZ BİR LOJİSTİK ÜS OLUR”
Liman merkezli bir lojistik yaklaşımın benimsediği, tren yolu bağlantılarının güçlendirdiği ve güçlü hizmet yapısı oluşturduğu takdirde Türkiye’nin komşu ülkeler ve Orta Asya ülkeleri için vazgeçilmez bir bağlantı noktası ve lojistik üs haline gelebileceğini aktaran Johan Van Daele, şöyle devam etti: “Yüksek teknoloji kullanımı ve otomasyona geçilmesi, yük konsolidasyonu, Ar-Ge ve iş gücü kalitesinin artırılmasına dönük yatırımlar bölgesel ticarete önemli katkılar sağlamaya devam edecek. Bölgemizde, limanlar ile kara ve demiryolu bağlantılarını güçlendirecek lojistik yatırımlar, değişen ve gelişen bağlantı yolları ile Türkiye ve çevre ticaret havzalarına önemli fırsatlar getirecek. Ayrıca Endüstri 4.0 ile yaygınlaşan dijital ürünler, farklı kültür ve dillerin konuşulduğu bölgemizde yük ve hizmet konsolidasyonu noktasında yatırımcıları bir adım öne çıkaracak.” (Kaynak: dünya.com)