Kriz ve Karadeniz’deki ABD harp gemileri

Kriz ve Karadeniz’deki ABD harp gemileri

Abone Ol

Ülkemiz ile ABD arasındaki belli başlı siyasi konular üzerinden ortaya çıkan kriz, gün geçtikçe büyümeye devam ediyor. Siyasi kriz ekonomimizi de etkilemeye başladı. Siyasi ve ekonomik krizle birlikte, Suriye, Irak, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’deki sorunlar her gün yeni bir şekil alıyor.

 

ABD farklı siyasi nedenlerden ötürü, ülkemize karşı ekonomik ve askeri yaptırımları uygulamaya başladı. Durum bu defa, diğer krizlerden daha ciddi gözüküyor. Bununla birlikte ABD ile yaşanan son kriz, çevre denizlerimizde gözlemlenen ABD donanma faaliyetlerini de daha bir dikkat çekici hale getirmeye başladı. Ağustos ayı ortalarında bir kısım açık kaynaklar, 12 Ağustos 2018’de ABD’nin 6.Filo Komutanlığına bağlı USS Carney (DDG-64) isimli, Arleigh Burke sınıfı bir fırkateynin AN/SLQ-32V6 Block II elektronik harp sistemi cihazını test etmek üzere Karadeniz’e giriş yaptığını duyurdular.

 

Bu haberin kaynağını da ‘‘The Drive’’ isimli haber portalı olarak gösterdiler. Öte yandan, deniz haberleri işleyen bazı yerli kaynaklar ise bu meseleyi sadece haber boyutunda ele aldılar. Aslına bakılırsa, USS Carney (DDG-64)’in bu yıl Karadeniz’e ilk gelişi de değil. USS Carney (DDG-64) Ocak 2018’de tek başına, Şubat ayında ise USS Ross (DDG-71) ile birlikte deniz güvenliği konsepti öne sürülerek Karadeniz’e giriş yapmıştı. Şubattaki gelişinde de bahse konu sistemin test edileceği açık kaynaklarda yer almıştı. İşin ilginç tarafı, USS Carney (DDG-64)’in bağlama yeri İspanya’nın Rota limanı.

 

Geminin elektronik harp sistemini test etmesi için illaki Karadeniz’e gelmesi gerekmiyor. Bu sistem Karadeniz’e özel bir sistem de değil. ABD’nin ülkemize karşı belirsiz ve müttefiklik hukukuna uymayan yaptırım tehditleri sürerken, geminin sistem kontrolü yapmak bahanesiyle Karadeniz’e girişi, ufak bir haber olarak değerlendirilebilir mi ? Burada öne çıkan iki ana mesele var. Birincisi, ‘‘Karadeniz’deki deniz güvenliği’’ konusunun ABD tarafından sürekli ve ısrarlı bir şekilde ileri sürülerek Karadeniz’in ve Türk Boğazlarının güvenliğini esas alan Montreux Boğazlar Sözleşmesinin dışında yeni bir güvenlik yaklaşımı yaratmak ve bunu bir kısım kıyıdaş ülkelere kabul ettirmek. İkincisi ise, modernize ettiği ya da yeni üretip monte ettiği silah sistemlerini Karadeniz’de denemeye başlaması ve bunu aleni olarak duyurmasıdır. Buradan hareketle, olmayan tehditleri bahane eden ABD’nin kendisinin bizatihi Karadeniz’deki deniz güvenliğini tehdit eden bir unsur haline gelmeye başladığı söylenebilir mi ?   

 

Birinci meselede ABD, içten içe devam eden Abhazya, Osetya ve Kırım gibi sorunlardan hareketle, günde ortalama 2,5 milyon varil petrolün intikalinin sağlandığı Karadeniz’de; meydana gelebilecek olası bir terör olayının başta enerji arz güvenliği olmak üzere, Karadeniz’deki deniz güvenliğine tehdit olabileceğini, NATO ve diğer uluslararası platformlarda gündeme getirmektedir. Sundukları bazı abartılı iddialarda ise Karadeniz’de uluslararası kaçakçılığın yapıldığı ve önlem alınamadığı belirtilmektedir. ABD’nin bu iddiaları geçersizdir ve doğru değildir. Örneğin Türk Boğazları bir Bab el-Mandeb geçidi gibi güvensiz değil. Karadeniz’de deniz haydutluğu ve denizde terör olayları yaşanmamaktadır.

 

Ancak, suni dahi olsa, benzeri olayların müteakip dönemde yaşanmayacağının da hiçbir garantisi bulunmamaktadır. Ortaya atılmış saçma iddiaları destekleyecek her türlü provokasyonun önünün alınması gerekmektedir. Provokasyonlara yönelik olarak, bu konudaki en açık örneklerden biri, 13-23 Ağustos 2017 tarihleri arasında yaşanmıştır. Karadeniz’de daha önce, birkaç düşük profilli olayın dışında, hiç görülmeyen göçmen kaçakçılığı hadisesi bir anda patlak vermiş olup, Türk Sahil Güvenlik botlarınca Kefken açıklarında 834 göçmen yakalanmıştır. Konuyla ilgili olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından yapılan açıklama manidardır: “Son zamanlarda karanlık bir akıl alttan alttan, gizli gizli bu bölgeye huzursuzluk enjekte etmeye burayı bir risk alanı olarak göstermeye eylem ve faaliyetlerini buraya kaydırmaya çalışmaktadır... Kefken açıklarında bir mülteci teknesi battı. Şu ana kadar aldığım haberle 21 kişi hayatını kaybetti. Birçok insan şaşırdı. Karadeniz’de mülteci teknesinin ne işi vardı. Daha önce olmayan bir hadise ilginç bir şekilde gerçekleşti.

 

Geçtiğimiz 13 Ağustos’tan önce Karadeniz’de herhangi bir mülteci vakası yoktu. Ancak ne oluyorsa birileri hangi düğmeye basmaya çalışıyorsa bu tarihten sonra Karadeniz’de bir mülteci geçişi hareketlenmesi başlıyor... 13 Ağustos’tan bugüne kadar Sahil Güvenlik Komutanlığımızın Karadeniz’deki mülteci yakalama sayısı toplamda 834 kişi. Az bir rakam değil. Sıfırdan 834’e çıktı. Jandarma’mızın da karada bota binmeye hazırlanırken yaptığı yakalamalarda ele geçen mülteci sayısı 237. Toplam 1071 mülteci yakalaması gerçekleşiyor. Bunların bir kısmı da Romanya’ya geçti.

 

Ağustos’un ortasında bunu fark ettik. Acaba ne tezgâhlıyorlar, ne oyunu kuruyorlar, ne yapıyorlar?” Yukarıdaki örnek ve İçişleri Bakanının açıklamalarından anlaşılacağı üzere, uluslararası platformlarda Karadeniz’in deniz güvenliğine yönelik olarak olumsuz iddiaları destekleyebilecek hadiselere karşı önceden haber alınması ve müdahale edilmesinin hayati bir öneme haiz  olduğu açıktır. Hatta PKK terör örgütünün, sayıları az da olsa, bir kısım unsurlarını Doğu Karadeniz’e sevk etmesini de bu kapsamda dikkate almamız gerekir diye düşünüyorum. Muhtemel provokatif eylemler, Karadeniz’deki ABD donanma varlığını artırmaya yönelik bahanelere neden olabileceği ihtimalini akıllara getirmektedir. 

 

Diğer yandan, Karadeniz’de bizim kontrolümüz dışında yaşanan olaylar da, meseleyi zorlaştırmaktadır. Örneğin 2008 yılında Abhazya ve Güney Osetya’nın Rusya ile birleşme isteği neticesinde ortaya çıkan Rus-Gürcü savaşı, Gürcistan’ın batıya ve özellikle de ABD’ye daha fazla yaklaşmasına neden olmuştur. 6.Filoya bağlı amfibi gemiler, periyodik aralıklarla Batum limanını sık sık ziyaret etmektedirler.

 

Diğer yandan, 2015 yılında Rusya’nın Kırım’ı işgali sonrasında, Rusya tarafından Ukrayna’nın bir kısım gemi ve tersanelerine el konulması, işgal sorunundaki dikkatlerin karadan denize doğru yayılmasına neden olmuştur. Bununla birlikte, NATO Dergisi gibi açık kaynaklarda yayınlanan makalelerde, Karadeniz’in kontrolünün; Avrupa kıtasına, özellikle Balkanlar ve Orta Avrupa’ya kuvvet sevk edilebilirliğinin yanı sıra Doğu Akdeniz, Güney Kafkaslar ve Orta Doğu’nun kuzey kısımlarında nüfuz sahibi olunmasına katkıda bulunacağına dair değerlendirmeler yapılmaktadır. Karadeniz’deki güvenlik sorunlarının birbirine bağlı olduğu ve Avrupa-Atlantik güvenliği bağlamında birbirinin içine geçmiş olduğu belirtilmektedir.

 

Karadeniz’deki çatışmaların organize suçlar, kaçakçılık ve radikalleşmeyi çoktan körüklemiş veya körükleyecek potansiyele sahip ‘gri’ bölgeler yaratmakta olduğu ileri sürülmektedir. ABD, ittifak dışı hareket ederek kendi konsepti kapsamında Karadeniz’de inisiyatif almaya çalışırken, diğer yandan ülkemiz tarafından öncülüğü yapılan ve bir kısım sahildar ülkelerin donanmalarından oluşan, Karadeniz Donanma İş Birliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR- Black Sea Naval Co-operation Task Group) ile Karadeniz’deki bölgesel istikrarın ve dengenin korunmasına çalışılmaktadır. Ancak bütün bu çabalara rağmen, ABD’nin ve batının; Rusya’nın Karadeniz’deki askeri varlığı ve faaliyetleri ile organize suçları ileri sürerek, deniz güvenliği adı altında bir konseptle Karadeniz’de farklı siyasi ve askeri düzen arayışları devam etmektedir.

 

Rusya’nın Kuzey Denizi, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’deki hava savunma alanları menzillerinin S-400 ve benzeri güdümlü mermi sistemleri ile genişlemiş olması, bu alanların batının gözünde adeta bir ‘‘Girilemeyen Bölge’’ ya da bazı kaynaklarda ‘‘Geçişe Kapatma ve Alan Hakimiyeti’’ olarak tanımlanan ‘‘Anti Access- Area Denial-A2/AD’’ kavramıyla açıklanmasına sebep olmuştur. Bununla birlikte, Karadeniz için bu yeni yaklaşımın nedenleri içinde Rusya’nın Karadeniz’deki donanma varlığını artırıcı faaliyetleri de önemli konular arasında sıralanmaktadır.

 

Makalenin başında belirtilen ikinci ana meseledeki; USS Carney (DDG-64)’in AN/SLQ-32V6 Block II elektronik harp sistemi cihazını test etmek üzere Karadeniz’e gelişine de bu perspektiften bakmanın yararlı olacağını düşünüyorum. AN/SLQ-32 Elektronik Harp Sistemi, Amerikan gemilerinde 1970’lerden bu yana kullanılan ve sürekli geliştirilen bir sistemdir. ABD Donanmasının, su üstü elektronik harp gelişim programı (Surface Electronic Warfare Improvement System – SEWIP) adı altında geliştirdiği söz konusu sistemin değişik versiyonları uzun yıllar gemilerde denenmiştir. USS Carney (DDG-64)’deki sistem, bu konudaki 6.ıncı versiyon olup, geminin güdümlü mermilere karşı erken ihbarını sağlamakla birlikte hasım radar ve muhabere sistemlerinin elektronik karıştırmasını da sağlamaktadır. Blok II yapılanmasında, anten ve alıcılar yenilenmiş olup, yazılım güncellemesi yapılmıştır.

 

Hedef tespit, teşhis ve doğruluk derecesi hassasiyetlerinin artırılması üzerine çalışılmıştır. Diğer yandan Blok II’deki gelişmelerin, SEWIP programı dahilindeki Blok III’e de temel teşkil edeceği belirtilmektedir. Bu sistemin USS Carney (DDG-64) tarafından, Rus savaş gemileri ve uçakları ile karadaki radar mevzilerinin çokça bulunduğu ve Rus güdümlü mermilerinin kaplama alanı içinde kalan Karadeniz’de test edilmesi; hem askeri hem de siyasi açıdan net mesajların verilmesine neden olmaktadır. Netice itibarıyla, Ocak 2018 ‘den itibaren 6.Filo Komutanlığına bağlı ABD harp gemilerinden süratli nakliye gemisi USNS Carson City (T-EPF 7), komuta kontrol gemisi USS Mount Whitney (LLC-20) ve amfibi gemi USS Oak Hill (LSD-51) ile 3 adet Arleigh Burke sınıfı USS Carney (DDG-64), USS Ross  (DDG-71) ve USS Porter (DDG-78) isimli fırkateynler değişik tarihlerde Karadeniz’de bulunmuşlardır. Bunlar arasında USS Carney (DDG-64), Ocak ve Şubat 2018 ayları sonrasında, 12 Ağustos 2018’de Karadeniz’e üçüncü girişiyle en fazla giriş-çıkış yapan gemi olmuştur.

 

Gemilerin sayısı, giriş sıklıkları ve Karadeniz’de kalış süreleri dikkate alındığında, endişe verici bir durum yokmuş gibi gözükse de meseleyi,; bizatihi USS Carney (DDG-64) özelinde elektronik harp sisteminin denenmesinin gündeme gelişi nedeniyle  farklı bir niyet olarak algılanabilecek seviyeye getirmektedir. Arleigh Burke sınıfı gemilerin Şubat 2018’de Karadeniz’e girişi öncesinde, 6.Filo Komutanı Koramiral Christopher Grady; Karadeniz’de eş zamanlı olarak iki gemi bulundurma düşüncelerinin tepkisel (reaktif) bir davranış olmadığını, ön alıcı (proaktif) bir tavır sergilediklerini belirtmiştir.

 

Tek giriş-çıkışı bulunan kapalı sayılabilecek bir deniz alanında, bu haliyle bir ön alıcı hareket tarzının askeri açıdan Rusların hareket serbestliğini çok fazla kısıtlayamayacağı ortadadır. Rus Karadeniz Filosunun, Doğu Akdeniz harekat alanına kuvvet takviyesi ve lojistik desteği sürmektedir. Diğer yandan filonun modernizasyonu ve yenilenmesine de devam edilmektedir. USS Carney (DDG-64), 12 Ağustos 2018’de Karadeniz’e giriş yaptığında, Rus Karadeniz Filosunun bir çok önemli harp gemisi 16 Ağustos 2018’den itibaren Türk Boğazlarından geçiş yaparak Doğu Akdeniz harekat alanına intikal ediyordu. Bir kısım Rus donanma unsurlarının Atlantik’teki faaliyetlerinden rahatsız olan ABD’nin 2011’de faaliyetlerini sonlandırdığı 2.Filo Komutanlığını, yüzer, dalar ve uçar birlikleriyle Atlantik Okyanusunda yeniden faaliyete geçireceğini açıklaması, Pasifik’teki stres, Doğu Akdeniz, Kuzey Kutbunda Rus kıyılarına yakın ticari seyir rotalarının açılmaya başlanması gibi hususlar; ABD donanmasının Karadeniz üzerindeki konsantrasyonunu belirli bir kontrol seviyesinde tutmasına neden olabilecektir. 2018’in ilk sekiz ayı içerisinde, açık kaynaklara yansıyan bilgiler doğruysa, Karadeniz’e giriş-çıkış yapan ABD unsurlarının sayısı ve faaliyetleri de bunu işaret etmektedir.

 

Ancak bütün bunların ötesinde, ABD’nin bir kısım harp gemileriyle Karadeniz’de oluşu; bazı kıyıdaş ülkelerce Rusya’ya karşı bir savunma güvencesi şeklinde algılanmasına neden olmaktadır. ABD tarafından ülkemize ve bir kısım ülkelere karşı uygulanmaya çalışılan ekonomik yaptırımlar, Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan ve Romanya’nın da ABD’ye karşı tavırlarını etkileyebilecek durumlara gebe gözükmektedir. Kıyıdaş ülkelerle, askeri güvenlik iş birliğinin yanı sıra, ekonomik ilişkileri daha fazla artırma yoluna gidilmesi ülkemiz açısından fayda sağlayacaktır. ABD’nin bu ülkeler üzerinde yarattığı psikolojinin kırılması önem arz etmektedir. Ancak diğer yandan, malum kriz şartlarında Karadeniz’deki sivil limanlarımızın işlerliği daha önemli bir hale gelmiştir. Karadeniz’deki limanlarımız, Avrupa Kafkasya Asya Ulaştırma Koridoru (TRACECA) gibi çok uluslu stratejik projelerin de önemli transit noktalarıdır. Limanlarımızda olası bir işletim yetersizliği yaşanmaması için azami gayret sarf edilmelidir.

 

PKK ve benzeri terör örgütlerinin Doğu Karadeniz’de yapılanma çalışmaları sürekli gözlenmeli ve mani olunmalıdır. Bununla birlikte göçmen kaçakçılığının bu bölgede önüne geçilmesi ise hayati bir önem taşımaktadır. Romanya ve Bulgaristan’a yönelik oluşturulmaya çalışılan göçmen rotalarının şimdilik önüne geçilmiş gözükmektedir. Mesele sadece ABD’nin Karadeniz’de etkinlik sağlamaya yönelik donanma faaliyetleri değildir. 6.Filo Komutanının Karadeniz’de bulunma maksatlarını ön alma şeklinde açıklaması manidardır. Ne olmasını bekliyorlar da, ön alacaklar gibi sorular insanın aklına gelmektedir. Şimdilik görünen o ki; Rusya’nın Gürcistan ya da Kırım gibi yerlerde icra ettiği politik ve askeri baskılarının önüne geçmeye çalışılmaktadır. Ancak ‘‘…ne olacağını göreceksiniz…’’ gibi ifadelerle ülkemize yöneltilen kaba ve çirkin tehditler dikkate alındığında; özellikle bu bölgede hükümranlık haklarımıza halel getirecek ve harici bir müdahaleye sebep gösterilmeye elverişli olası provokasyonlara karşı uyanık olmak önem arz etmektedir. Montreux Boğazlar Sözleşmesi kapsamında, her türlü olasılığa karşı ön almak ise ülkemizin hedefi olmalıdır.  

 

Kaynaklar: http://www.denizticaretgazetesi.org/abd_karadenizde_sistemini_test_etti_haber11602.html  http://www.thedrive.com/the-war-zone/19012/american-destroyer-packed-new-electronic-warfare-system-during-black-sea-mission   https://tr.sputniknews.com/savunma/201802181032301010-abdnin-ikinci-destroyeri-carney-karadenize-girdi/ Gürdeniz, Cem, (E)  Amiral, ‘‘Hedefteki Donanma’’, syf.255, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2013, İstanbul. http://www.milliyet.com.tr/bakan-soylu-karadeniz-deki-gocmen-kacakciligina-trabzon-yerelhaber-2295546/   https://www.trthaber.com/haber/turkiye/teror-orgutu-pkkya-karadenizde-agir-darbe-375720.html https://www.stratejikortak.com/2015/11/2008-osetya-savas-neden-ck.html   https://www.denizhaber.com.tr/rusya-ukraynaya-ait-tersaneye-el-koydu-haber-79282.htm   https://www.nato.int/docu/review/2018/Also-in-2018/the-black-sea-region-a-critical-intersection-nato-security/TR/index.htm http://www.londraposta.com/savasin-yeni-yuzu-a2-ad/ https://www.nato.int/docu/review/2018/Also-in-2018/the-black-sea-region-a-critical-intersection-nato-security/TR/index.htm   http://www.navy.mil/navydata/fact_display.asp?cid=2100&tid=475&ct=2   http://www.hurriyet.com.tr/dunya/rusya-ile-abd-arasinda-karadenizde-parazit-savasi-40765075   http://www.c6f.navy.mil/tags/black-sea https://www.youtube.com/watch?v=Q2YF8U921XY   https://navaltoday.com/2018/08/17/russias-newest-black-sea-fleet-corvette-starts-first-mediterranean-deployment/   http://www.mfa.gov.tr/avrupa-kafkasya-asya-ulastirma-koridoru.tr.mfa   http://7deniz.net/haber/50919/cakiroglu-ordu-liman-isletmesi-icin-iflas-karari-cikti.html https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-45223251  Alp Kırıkkanat 7DENİZ