1200 yıl önceki İstanbul haritalarında Prens Takım Adaları’nın kıyıya en yakını olarak tasvir edilen 2 ada, günümüzde görülmediği için gizemini koruyor.
Yıllardır araştırmacıların ve bilim insanlarının dikkatini çeken, kulaktan kulağa yayılan efsaneleriyle Anadolu yakasında yaşayanların sohbetlerine konu olan Vordonisi’nin kayalıkları, karadan esen rüzgârla (poyraz) açık denizde ortaya çıkarken Bostancı-Adalar vapuruna binenler tarafından görülebiliyor.
Bizanslıların “Küçük Ada”, Osmanlıların ‘Manastır Kayalıkları”, günümüz denizcilerinin “Höreke Taşı” ya da “Dilek Kayalıkları” adını verdiği Vordonisi’yle ilgili ilk bilimsel çalışmayı, Düzce Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Bilir yaptı. Deniz bilimcilerin, jeologların, arkeologların ve tarih meraklılarının ilgisini çeken Vordonisi’ye su altı fotoğrafçıları Ali Ethem Keskin ve Yavuz Pilevneli kış dalışı gerçekleştirdi. Dalışa Milliyet muhabiri Gökhan Karakaş da eşlik etti.
Su altında büyük heyecan
Su altı fotoğrafçısı Yavuz Pilevneli, “Hep anlatılan ve gizemi çözülemeyen Vordonisi’yi su altında görmek heyecanlandırdı beni. Manastıra ait taş yapılar aradık ve gördüğümüz hemen her şeyin fotoğrafını çekerek anlam vermeye çalıştık. Vordonisi, ülkemizin derinliklerinin de çok zengin bir tarihi miras barındırdığını kanıtlıyor” dedi. Serco Ekşiyan ise “Şimdiye kadar çalışmalar hep yüzey araştırmasıydı. Son dalışta ve hava fotoğraflarında tespit edilen duvar kalıntıları detaylı çalışma yapılma zorunluluğu doğurdu” diye konuştu.
Sürgün adasındaki manastırı aradılar
Dalgıçlar, antik haritalarda Bostancı-Küçükyalı sahiline 1.5 km uzaklıkta çizilen Vordonisi adasının sular altında kalan kısmında, İstanbul Patriği Fotios’un yaptırdığı manastırı aradı. Bizans döneminde sürgün adası olarak kullanılan ve 810-893 yılları arasında üzerinde yaşayan Patrik Fotios’un mezarının da bulunduğu düşünülen Vordonisi’de insan yapısı olabilecek kalıntıları arayan dalgıçlar, katmanlaşmış oluşumlarla karşılaştı. Adanın çevresinde dolanan dalgıçlar, alanın tamamen deniz yıldızı, midye ve yosunlarla kaplandığını gördü.
‘Depremler hatırlattı’
Su altı görüntüleme uzmanı Ali Ethem Keskin, “Maltepe ile Kınalıada arasındaki Manastır Kayalıkları’nı uzun süredir merak ediyordum. 1999 Marmara Depremi’nin ardından denize kayan kara alanı, çınar ağacı ve beton yapılar merakımı körüklemişti. 26 Temmuz’daki Silivri Depremi de bana batık adayı hatırlattı. Önceki dalışlarda bahsedilen 45 derecelik duvarı bulmak ilk amacımdı. Serco’nun bahsettiği güçlü sürpriz akıntının bizi sürüklemesinden korkuyordum ama olmadı. Teknemiz karaya oturma riskinden dolayı yaklaşamayınca ekipmanlarla 100 metre yüzdük ve dalışa geçtik. İnsan yapısı olduğunu düşündüğümüz blokları aradık. Deniz kestanesi ve midyelerin tüm bölgeyi kapladığını gördük. Böyle bir gizemin peşinden gitmek ve kayıp adanın üstüne dalmak çok heyecan vericiydi” dedi.