1988 yılından beri denizciliğin içinde olan biriyim. Stajyerlikten başlayıp bugüne kadar geçen 31 sene içerisinde her kademede görev aldım. Bu ay sizlerle senelerden beri konuşulan ancak pek fazla ilerleme sağlanamadığını düşündüğüm denizcilik eğitim hakkında kendi fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Tabii katılan olacağı gibi benimle ayni fikirde olmayanlarınız da olacaktır doğal olarak, takdir sizlerin.
Kendim de bu sistemden geçtiğim için eğitim konusunda İngiliz sistemini örnek vermek istiyorum. En önce ifade etmek istediğim nokta, denizcilik eğitime gelene kadar kişilerin aldığı temel eğitimde çok önem taşıyor ve biz burada da ülke olarak maalesef sınıfta kalıyoruz. Ancak konumuz denizcilik ve denizci eğitimi olduğundan temel eğitim kalitesi ve seviyesi hakkında daha fazla yorum yapmak istemiyorum.
Denizci eğitiminde nerede yanlış yapıyoruz?
“İyi bir denizci nasıl yetiştirilmeli.” Biz, bu konuya bir el atalım. Dünyanın önde gelen şirketlerinin hepsinin bir stajyer politikası vardır. Bunun sebebi ise şirketler, denizci olmak isteyen gençleri seçerler ve bu gençleri kendi işleyişlerine uygun şekilde eğitirler (okuturlar). Sonrasında zabit olarak gemilerinde çalıştırırlar. Bu gençlerin çoğu stajyer olarak başladıkları şirketlerde en üst rütbelere kadar kademe kademe görev alarak gelirler. Böylelikle geçirdikleri seneler sayesinde çalıştıkları şirketin birer parçaları olurlar. İşletme tarzını ezbere bilirler, ofis kadrosunu çok iyi tanırlar ve kendilerinden beklenenin ne olduğunu da çok iyi bilirler. Sonuç olarak bu birliktelikten hem şirket faydalanır hem de kişi. Şimdi Türkiye’deki duruma baktığımızda bunu söylemek pek mümkün değil çünkü şirketlerin ne böyle bir stajyer politikası var ne de zabit/ mürettebat politikaları. Genelde herkes kontrat bazında işe alınır ve kontrat bittiğinde şirket/çalışan arasındaki yasal birliktelikte bir sonraki kontrata kadar biter. Bir sonraki kontratı kişi istediği şirkette gerçekleştirebilir illa çalıştığı şirkete geri dönmesi gerekmez ki dönen olduğu gibi birçok dönmeyen de vardır. Kısacası bu anlayış ile süreklilik sağlamak çok kolay değil. Ancak şirketin selameti, gemilerin emniyetleri için süreklilik çok önem arz eder yani bu sürekliliği yakalayabilmek esas amaç olmalıdır.
Stajyer politikamızın olmamasının dezavantajları
Stajyer politikasının bir parçası olarak da şirketler her sene denizde çalışan bir ikinci kaptan ile bir ikinci mühendisi ofise alarak stajyer bulmak, seçmek ile görevlendirirler. Bu ikili sene boyunca ülkedeki liseleri gezip, lise son öğrencilerine denizi, denizciliği, denizdeki hayatı anlatırlar, mesleği ve şirketlerini tanıtırlar, denizciliği meslek olarak seçecek gençleri nelerin beklediğini detaylı bir şekilde kendilerine aktarırlar. Sonunda da stajyer programına katılmak isteyen gönüllü gençler arasından mülakat yaparak beğendiklerini seçerler. Bu seçilen gençleri liseleri bittikten sonra stajyer olarak işe alırlar ve hem eğitimlerini üstlenirler hem de gemilerinde staj yapmalarını sağlarlar. Böylece denizci olmak isteyen gençler hiçbir para harcamadan seçtikleri şirket tarafından tüm eğitim ve stajlarını yapma imkanını bulurlar. Bunu yaparken belli miktarda para da kazanırlar ve sonrasında ehliyetlerini aldıklarında şirketlerinde zabıt olarak çalışmaya devam ederler.
Denizcilik eğitimi nasıl verilmeli?
İşin eğitim kısmına gelince, İngiltere’de denizcilik eğitimi üniversitede de verilmez. Böyle bir gerekçe de yoktur zaten. Eğitim sandviç kurs şeklinde verilir. Bunun belirli etapları vardır. İlk etap sizi stajyer olarak işe alan şirketin sizin için belirlemiş olduğu okulda temel denizcilik eğitiminizi almanızı sağlamaktır. Bu yaklaşık 1 ay sürer bu süreç içerisinde tüm temel STCW eğitimini alır, gerekli imtihanları geçer ve sertifikalarınızı alırsınız. Sonrasında okulun size verdiği uzaktan eğitim kitapları ve her ders sonunda yapmanız gereken imtihan soruları ile birlikte 9 aylık bir periyot olan ikinci etaba geçersiniz. Bu etapta verilen ders kitaplarında okuduğunuz dersleri aynı zamanda gemide de uygulama şansı bulabilirsiniz ayrıca ve bir o kadar önemlisi ise denizdeki hayatı görebilirsiniz. Bu çok ama çok önemli bir konu çünkü 9 ay sonunda kişi denizdeki hayatın kendine göre olmadığının kanaatine varırsa sadece bir yılını kaybetmiş olarak farklı bir mesleğe yönelme şansını bulmaktadır, Dolayısıyla da denizi sevmeyen bu aşamanın ötesine gitmediğinden, tüm etapları başarı ile bitirip mevzun olan stajyerler denizdeki hayatın kendilerine göre uygun oldu kanaatine varan gençlerdir. Bu da onların zabitlik hayatları boyunca yapacakları işleri keyif alarak yapacakları demektir. İşte bu durum şirketler adına büyük bir kazançtır çünkü yetiştirdikleri genç zabitlerin hedeflerinde bir an önce karaya geçmek gibi bir düşünce yoktur.
Gelelim bundan sonrasına... İlk sene, 1 ay okul sonrasında 9 aylık gemi dönemiyle geçer. Üçüncü etapta ise bir okul senesi eğitim görülür ve dördüncü etap olan 6 aylık gemi stajına geçilir. Beşinci etapta tekrar 6 ay okula geri dönülür ve bu altı ayın sonunda ehliyet alabilmek için gerekli tüm imtihanlara girilir. Başarılı olan stajyerler aldıkları zabit ehliyetleri ile stajyer olarak görev yaptıkları gemilerde bu sefer de zabit olarak görev yapmaya başlarlar. Eğitim burada bitmez tabii! Zabit olarak gereken 1 senelik deniz hizmetini tamamladıktan sonra tekrar okula dönmeleri gerekir. Bu okul masraflarını da karşılar ve bunla da kalınmaz okudukları bir sene doyunca maaşları yatmaya devam eder. Zaten bu aşamada çoğu zabit evli ve bir aileye sahiptir, yani bakmakla sorumlu oldukları kişiler söz konusudur. Okul bittikten sonra gerekli imtihanları verenler ehliyetlerini alır. Ancak bu onların ikinci kaptan veya ikinci mühendisliğe yükseldikleri anlamına gelmez. Tekrar şirket gemilerine geri döner ve belli bir deniz hizmeti sonrasında tekrar okula giderler. Burada sadece sözlü imtihana tabii tutulurlar yalnız sözlü deyip geçmeyin lütfen en zor sınavlardan biridir bu. Başarılı olduklarında da kaptan veya çarkçıbaşı ehliyetlerini almış olurlar. Eğitim burada bitmiştir. Geriye terfi etme kalır. Şirket politikaları gereği ikinci olabilmek için üstlerinden olumlu değerlendirmeler aldıktan sonra olurlar. Belirli bir süre daha görev yaptıktan sonra şirketlerin uygun gördüğü zamanda kaptan veya çarkçıbaşılığa terfi ederler.
Akademik başarı tek başına yeterli değildir
Bu süreçler, bizlerin alışık olduğu gibi kısa süreçler değildir. Basamaklar koşa koşa atlanmaz. Akademik başarıyla elde edilen ehliyetlerin tek başlarına pek anlamı yoktur. Ancak yıllarca çalışarak ve yaşayarak elde edilen tecrübelerle pekiştirildiğinde terfi edilebilir. Bu da tabii ki en üst makama gelindiğinde kişilerin gereken tecrübeye sahip olmasını sağlar. Bu, görev ve sorumluluklarını çok daha profesyonel bir şekilde yerine getirmelerine sebep olur. Demem o ki terfi etmek, en üst görevlere gelmek sadece akademik başarıyla olmaz, olursa da verimli olamaz.
Bizlerin bu örneklerden kendimize de pay çıkartmamız lazım ancak maalesef gerçekler böyle değil. Onun içindir ki denizde çalışan personel kalitesi her geçen gün düşüyor. Bundan herkes şikayetçiyken, hiç kimse gerekli adımları gerektiği gibi atmadığından bu konuya bir çözüm de üretilemiyor.
Böylesi bir sistemde personel kazanımları yaptıkları için şirketler asla dışarıdan kaptan veya çarkçıbaşı almazlar. Hep kendi içlerinden, vakti geldiğinde ikincilerinin terfilerini vererek kaptan ve çarkçıbaşı ihtiyaçlarını giderirler ki doğru olanı da budur zaten. Peki, gelelim nedene… Çünkü geminizi öncesinden hiç tanımadığınız sadece gereken yeterliliklere sahip olan ve belki birkaç şirketten referans aldığınız kişilere teslim etmeniz çok sağlıklı olmaz. Bu sadece kişinin görevini iyi bilip bilmemesiyle alakalı bir durum değildir, neticede her ne kadar profesyonel olarak görevini çok iyi bilen ve icra eden biri olsa da şirketinizi, işletme sisteminizi işleyişinizi bilmeyen birinden sizi temsil etmesini beklemeniz çok da doğru bir hareket olarak kabul edilemez. Ayrıca kişiye de haksızlık olur, kendisinden de gereğinden fazlasını beklemek anlamına gelir.
Ben genç denizcilere hep şunu söylerim: Öncelikle mesleğinize saygınız olsun. Merdivenleri koşarak çıkmak marifet değildir, olmamalıdır da. Siz siz olun sıradan adam olmayın, aranan adam olun. Belki üç-beş sene geç terfi edersiniz ancak işinizi layıkıyla yaparsanız. Gereken tecrübeye sahip olursanız bu piyasada aranan adam olursunuz. İşte o zaman da şartları siz belirlersiniz.
Son olarak huzurlarınızda sevgili İbrahim Kocamış’a bana her ay yazı yazmak için ayırdığı bu köşe için teşekkür ederim.