Çalışma hayatımızda diğer insanlarla kurduğumuz iletişim hayatımızın diğer alanlarında kurulan iletişim kadar önemlidir. İletişim ile ilgili yapılan çalışmalar ve araştırmalar konusunda bir sürü tanımlama yapılmıştır. Tüm bu yapılan tanımların ortak noktası iletişimin canlı olduğudur. İş yerindeki mutluluk ve başarı için iletişim bir anahtar. Carnegie teknoloji Enstitüsünde 10 bin kişi ile gerçekleştirilen bir araştırma sonucuna göre başarının 15’i yapılan işle ilgili bilgi ve beceriye, 85’i ise kişisel iletişim becerilerine bağlı olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırma ve benzer araştırmalar göstermektedir ki bir konu hakkında çok iyi bir eğitim almış olsak da o konuyu doğru ve iyi aktarabilmek ya da karşı tarafın bizi doğru anlamasını sağlayabilmek için iyi bir iletişim becerimiz olmalıdır.
İşyerinde etkili bir iletişim nasıl olmalı?
Bir yerde iki canlı arasında iletişim var ise orda iletişim için bir kanal yani mesajı veren biri bu mesajı etkileyen olumlu ve olumsuz etkileyiciler, mesajı alan bir hedef ve mesajı alan hedefin zihin filtreleri vardır. İşyerinde etkili bir iletişim kurmak istiyorsak bizim vermek istediğimiz mesaj ile karşı tarafın anladığı şeyin büyük oranda örtüşüyor olması gerekmektedir. Peki iyi bir iletişim öğrenilebilir mi diye düşünüyorsak evet iletişim canlı olduğu kadar öğrenilebilir bir süreçtir. Bu yüzden iletişimin nasıl kurulabileceği ve nasıl olması gerektiği konusunda bilgi sahibi olup uygulama yapmak gerekir.
Öncelikle iletişimi kolaylaştırabilmek için iletişim için ilk dakikalar çok önemlidir ve iletişimi bir bütün olarak düşünüp kişiye değil kişi ile yapmamız gerekir. İletişim kurarken sadece sözlü iletişim kurmayız aynı zamanda sözsüz iletişim ve de ses tonumuzla da iletişim kurarız. Sözsüz olan yani beden dilimizle kurduğumuz iletişim sözcüklerle ve ses tonumuzla kurduğumuz iletişimden daha önemli olabilmekte ve sözlü iletişimi destekleyebilmektedir. Örneğin iş yerinde mesai arkadaşımızın yüzüne bakmadan arkamız dönük bir şekilde bir bilgi aktarmak orada sağlıklı bir iletişimin olmadığını gösterir. Bazen karşı tarafa sözcükler ile anlattığımız konu jest ve mimikler ile desteklemek gerekir ya da sabah karşılaştığımızda mesai arkadaşımıza gülümseyerek söylediğimiz bir günaydın o gün önemli ve olumlu bir iletişim olabilir.
Karmaşık mesajları gönderirken beden diline dikkat!
Sözcüklerin sınırlılığının olduğu, sözsüz işaretlerin daha güçlü olduğunu ve karmaşık mesajları göndermede beden dilinin öneminin büyük olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Beden dili bu kadar önemli derken diğer yandan da şunu unutmamak gerekir; bir insanın kısa süreli bir beden dilini görüp o kişi ile önyargılara varmamalıyız. Önyargılar iletişimin önündeki en büyük engeldir. İletişim sırasında önyargılarımızın olmaması için ya da önyargı oluşturmamak için de empati kurabilmeli ve ben dilini kullanabilmeliyiz. Empati bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine birkaç saniyeliğine de olsa koyarak o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru anlamaya çalışması hmesi ve durumu ona iletmesidir. Örneğin bir birim sorumlusu çalışan bir kişiden bir konuyla ilgili rapor istediğinde raporun eksik ya da yanlış olması durumunda personeline empati kurarak yaklaşır ve onu anlamaya çalışırsa daha sonraki süreçte yaşanabilecek gecikmelerinde önüne geçmiş olabilir. Bu durumun tersi de mümkün olabilir bir personel bir işi zamanda bitiremediğinde sorumlusuna bunu ilettiğinde sorumlusu ile empati kurarak durumu değerlendirebilir. Empati bir zihin okuma ya da sempati değildir. Karşı tarafın zihninden geçenlerin ne olduğunu tahmin etmek değil karşı tarafın o an bize ilettiği iletişim kanallarında gördüklerini ona iletmektir. Sempati ise karşı taraf ile özdeşleşmektir. Bir insan karşı tarafın htiklerini ya da düşündüklerini tamamen anlayamaz sadece bilir, görür ve anlar. Beraber çalıştığımız çalışma arkadaşımızın çok yoğun çalıştığını görüp bu yoğun tempodan dolayı yorgun olduğunu ve bazen sinirli ya da üzgün olduğunu anlayabiliriz. Ben dili ise karşı tarafın davranış ve düşüncelerinden kaynaklı olan bazı durumlarda saldırgan bir tarz kullanmadan suçlamadan gönüllü bir farklı davranma çabasına zemin hazırlayarak iletişim kurmaktır. Örneğin iş yerinde çalışırken başka bir arkadaşımızın sesli bir şekilde müzik dinlemesi dikkatimizi dağıtıyor ve bize kendimizi iyi htirmiyorsa bunu ona “kapat şu müziği” şeklinde de diyebiliriz. Ya da kişiye bundan hiç bahsetmeyip sadece sinirlenip kapatmasını bekleyebiliriz, kişi de bununla ilgili herhangi bir geribildirim almadığı için rahatsız olunmadığını düşünerek başka zamanlarda da bu davranışa devam edebilir ve bu durum bizi daha da sinirlendirebilir. Bunların yanında başka bir yöntem de “yüksek sesle müzik dinlediğin için işe konsantre olup çalışamıyorum ve geriliyorum” diyebilmektir. Bu cümle karşı tarafa bize rahatsızlık verdiği düşüncesi yaratıp gönüllü olarak müziğin sesini kısma ya da kapatma ve sonraki süreçlerde de kişiyi bu duruma dikkat etme davranışına götürebilir.
Tüm bu iletişim türleri ve iletişim tekniklerinin yanında çalışılan mekan eşya ve oturma düzeni de iletişimi etkileyebilir. İyi ışık alan sık sık havalandırılmış ve mesafeleri iyi ayarlanarak oluşturulmuş bir iş yerinde çalışma ve iletişim daha verimli olmaktadır.
Duygular gözden geçirilip yargılar askıya alınmalı
Son olarak aklımızdan çıkarmamamız gereken, iletişim kurarken beden dilimizi doğru kullanıp cümleleri ve ses tonumuzu ayarlayıp, empati ve ben dili tekniği kullanarak kurduğumuz iletişimde iyi bir dinleyici de olmamız gerektiğidir. Karşı tarafın verdiği mesajı anlamak için karşı tarafın beden diline dikkat etmeli, karşı tarafın sözünü kesmemeli, anlamaya odaklanmalı, duygularımızı gözden geçirip yargılarımızı askıya almalı, karşı tarafı anlayıp anlamadığımızı anlamak için belli aralıklarla özetler de bulunabiliriz.
Evimizden çok vakit geçirdiğimiz iş yerlerimizde herkesin yararına ve etkili iletişim için emek ve çaba sarf etmek gerektiğini unutmayarak kendimize zaman tanıyarak bu süreci anlayıp öğrenmeye çalışmamız gerekmektedir.