“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz”...

DEFAMED İzmir Şubesi yeni yönetimini belirledi DEFAMED İzmir Şubesi yeni yönetimini belirledi

 

TÜDEV, en nihayetinde beklenen genel kurulunu gerçekleştirdi ve DTO’nun yeni yönetimi de TÜDEV’in yönetiminde yer aldı. Geç kalındı, neden bu kadar beklendi, ne vardı ne yoktu, olurdu olmazdı demenin artık kimseye bir faydası yok…

 

Mali durum hepimizin malumu.

Yıllarca DTO’nun gelirleriyle dönmeyen, dönemeyen bir TÜDEV var karşımızda. Bir de tabii Piri Reis Üniversitesi. Bunları birbirinden ayrı görmemiz mümkün değil. Görmek ister miyiz kısmı şahsen ayrı değil ama kendi ayakları üzerinde durabilen bir üniversite görmek isterim. Hepimizin de isteyeceğini düşünüyorum. Tabii ki destek verilsin ama gönül ister ki PRÜ kendi ayakları üzerinde durabilsin. Durabilsin ki TÜDEV Türk denizciliği adına daha fazla adım atabilsin. Keza, eğitim de farklı bir gerçek var ortada duran. Çok yazdım ama yeri gelmişken bir kere daha değineyim. Bu sefer farklı açıdan.

 

Hiç şu soruyu sorduk mu kendimize?

Bir çocuk neden doktor, avukat, itfaiyeci, polis, futbolcu, veteriner falan olmak isterken kaptan ya da daha kapsamlısını söyleyeyim denizci olmanın hayalini kurmuyor ya da kuramıyor? (Bu arada bu tezi ortaya ben atmıyorum. Secret CV’nin bu konuda bir araştırması var. Merak edenler internette çok rahat araştırmaya ulaşabilirler) Diğer taraftan bu çocuklar uzay gemisinde olmayı hayal edebiliyor, astronot olmak istiyorlar. Ancak ne hikmetse denizde seyrüsefer halinde olan bir geminin içinde olmak büyük çoğunluğa cazip gelmiyor. Bunun tek bir açıklaması olabilir. Çocuklarımız ya bu meslekten haberdar değil ya da bu mesleği sevecek tarafları onlara gösteremiyoruz. Sonra da 17-18 yaşına geldiklerinde, “erken kayıt, herkese burs” gibi başarısız olacağı ayan beyan ortada duran pazarlama çalışmalarıyla bu çocukları denizci yapmaya çalışıyoruz. Çalışıyoruz da oluyor mu? O da hayır. Çoğu sizin de bildiğiniz üzere karada çalışmak istiyor. Reklam olarak görmeyin sakın sadece söylemek istediğimi örnekleyebileceğim bir adres olduğu için paylaşıyorum: www.spacecampturkey.com lütfen bir inceleyin. Böyle bir şeyi TÜDEV kalksın da yapsın demiyorum. Bunu iddia da etmiyorum. Olsa fena mı olur? Kesinlikle hayır o da ayrı ama en azından yapılması teşvik edilebilir. Bu veya farklı bir şeyle ilgili bir çalışma yapılabilir. Unutmayalım çok güzel bir sözümüz var: Ağaç yaşken eğilir! Ya gençleri küçükken fethedip bu sektöre kazandıracağız ya da denizci ithal etmeye devam edeceğiz.

 

Bu kısmı bir kenara bırakıp tekrar TÜDEV’e geri dönüyorum.

TÜDEV arsa alım satım işini beceremedi (Ki bu arsa alımlarıyla ilgili çıkan ithamlarda cabası), Ankara gemisini aldı, Samsun gemisini kiraladı ki bu alımın da kiralamanın da çok fahiş olduğu çok konuşuldu. Üstüne Piri Reis Üniversitesi işine girdi ve tümden çıkmaza sürüklendi. Bu aleni bir şekilde en temiz ifadeyle şu demek aslında: DTO’nun geliri TÜDEV’in kasasına girdiği andan itibaren çul oldu. Tek kelimeyle yazık oldu!

 

Hal böyleyken İMEAK Meclis Başkanımız Salih Zeki Çakır’ın dile getirdiği TÜDEV’in DTO’ya bağlanması fikri neden tepki görüyor pek anlamış değilim. Bugüne kadar Oda gelirinin neredeyse 80’inin sahibiydi TÜDEV.  Verin bizim olsun demiyor ki Meclis Başkanı! Kurucu mütevelli heyetin maddi manevi haklarının korunması kaidesiyle Oda’ya bağlanmasını söylüyor. Açıkçası TÜDEV’in Oda’ya bağlandığında durumunun bugünden daha kötü olacağına inanmıyorum. Bilakis düzeleceğine olan inancım katbekat daha fazla!

 

Herkesin bildiği “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye bir atasözümüz var bizim. Duman, aylar öncesinden çıktı ama birkaç kişi dışında kimse ateş var mı yok mu diye bakmadı. Herhalde ateş bu sefer düştüğü yeri yakmadı. Yakmadı ama ben yine de şu duman ve ateşin çıktığı yerlerin takibini yapacağım deyip bütçeyi onaylamayan kişiler de yok değil. En azından birileri geminin su aldığının farkına vardı. Genel Kurulda bütçeleri ibra etmeyen isimler oldu. Bu isimler: Cenk Kaptanoğlu, Şadan Kaptanoğlu, Cengiz Kaptanoğlu, Yusuf Sertkaya, Hakan Çendik, Kerim Kalafatoğlu ve Salih Zeki Çakır.

 

Hani şu, üyelerin ısrarla sorduğu DTO bütçesinin TÜDEV ve PRÜ’ye aktarılan kısmının buhar olup uçup uçmadığı konusu…

 

Üyeler, DTO bütçesinin yıllardır bu iki kuruma aktarılmasından rahatsızlardı. Çünkü, her ne hikmetse aktarılmasına rağmen, -ki aktarılan meblağ hatırı sayılır bir rakam olmasına rağmen- bir türlü borç batağından kurtulamamıştı. Ben eleştirimi o zamanda yapmıştım. DTO’yu kendi şirketinizi yönetir gibi yönetemezsiniz. Oda, üyelerine gerekli açıklamayı yapmaya mecbur. DTO bütçesini, en iyi şekilde kullanmaya mecbur. Üyelerinin menfaat ve çıkarlarını korumaya mecbur. Ne aldı, ne sattı, ne yaptı, ne etti bunların hepsini belgelemeye, usule uygun yapmaya mecbur.

 

Şimdi merak ediyorum, hepsi unutuldu, bitti, gitti mi?

Veyahut ortada bir sorun yok muydu? O zaman ne diye o kadar yaygara koparıldı. Eminim bugüne kadar DTO’nun TÜDEV’e yaptığı bağışların usule uygun olup olmadığını, DTO’nun PRÜ’nün borçları için verdiği kefaletlerde Yönetim Kurulu Kararının bulunup bulunmadığını, Odaların yapacağı bağışların kredi kullanımına yol açmasının kanuna uygun olup olmadığını, bugüne kadar TÜDEV yüzünden DTO’nun zarara uğratılıp uğratılmadığını benim kadar, hatta benden daha fazla merak eden çok üye var. Peki, bunlar konuşulacak mı yoksa üzeri kapatılacak mı? Görünen o ki Oda yönetiminde bu mevzuları konuşmaya kararlı kişiler arasında Cengiz Kaptanoğlu ve Salih Zeki Çakır kadar istekli pek kimse yok. Açıkçası DTO madem Hepimizin Odası, madem şeffaf olacak, madem üyeleriyle iletişim halinde olacak o zaman tüm bu mevzuların konuşulması gerektiğine inanıyorum. Hatırladığım kadarıyla yeni yönetimin manifestosunda bunlar yer alıyordu. Söz verme dönemi bitti. Zaman, sözleri tutma zamanı!

 

Son olarak gelelim şu Katar mevzusuna. (Bu da aynı kapıya çıkacak şimdiden söyleyeyim) TÜDEV eski Başkanı Süalp Ömer Ürkmez, Kerim Kalafatoğlu’nun Katar Projesiyle birlikte elde edilen 55 milyon Euro’luk bedelin üniversite için kullanılacak bir bedel olup olmadığını sormasına ve ödenen komisyon bedelini sorgulamasına neden bu kadar alevlendi anlamış değilim. Hepimiz biliyoruz ki vakıf ve şeffaflık birbirinden ayrı düşünülemez. Keza vakıflar üzerinden hiç kimse çıkar veya imtiyaz elde edemez. Var olma amacı da tanımı itibarıyla şudur: Birçok kişi tarafından kurulan ve toplum yararına çalışmayı ilke edinen kuruluş (TDK). Yaşanan gerginliğe bu açıdan baktığımız da Ürkmez’e hepimizin şu soruyu sorma hakkı var: Üzerinde bir toplumun hatta insanlığın hakkı bulunan bir Vakfı yönetirken neden konu para olunca tansiyonunuz çıkıyor? Bu ve benzeri tüm soruları cevaplamak ki bence ortada hiçbir soru işareti bırakmayacak şekilde o kurumu yönetmek sizlerin boynunuzun borcu…

 

Dilerim, TÜDEV için çok daha başarılı günler kapıdadır. Yeni yönetime yolunuz açık olsun diyorum.

 

İBRAHİM KOCAMIŞ

Editör: Haber Merkezi