M/T “Gelecek” gemisinde sıradan bir gün; köprü üstü vardiya zabiti uçsuz bucaksız Atlantik Okyanusunu seyrederken, şeffaf ekran ile donatılmış lumbuzdan etraftaki gemilerin CPA ve TCPA’lerini kontrol ediyor. Gemi kaptanı, yapay zekâ yardımı ile yükleme planının etkinliğini denetlerken, tabletinden blockchain ile oluşturulmuş dijital B/L’deki figürleri plan ile karşılaştırıyor. 2. Kaptan ve emniyet zabiti, yıkaması tamamlanmış tankların içerisini görüntülemek için kullanacakları drone’un son kontrollerini yapıyor. Bu sırada makine dairesinde çarkçıbaşı ve 2. Mühendis, arttırılmış gerçeklik gözlüklerini kullanarak ana makinenin 3 boyutlu simülasyonu yardımıyla bakım-onarım sürecini tartışıyor. 3. Mühendis ise atölyede 3-D yazıcı ile bakım için kullanılacak yedek parçaları yazdırıyor. Aşçıbaşı, akşam yemeği menüsünü hazırlamak için IoT (Internet of Things) sayesinde kolayca ulaşabildiği anlık kumanyalık envanterini gözden geçiriyor. Bu sırada Türkiye’de bulunan kara ofisinde, M/T “Gelecek” gemisini işleten firmanın enspektörleri, gemideki sensörlerden alınan anlık performans bilgilerini değerlendiriyor. Operasyon bölümündeki sorumlu, yapay zekanın yardımıyla bir sonraki seyir için gereken süreyi ve yolda gerekecek yakıtı hesaplıyor.

 

Bu “sıradan” günün yaşanması sizce ne kadar zaman alacaktır?

Christian Hülsmeyer 22 yaşındayken Maxwell’in elektromanyetizm çalışmalarından esinlenerek bugün kullandığımız radarın temelini atalı 114 yıl oldu. Gemilerde elektronik sistemlere dayalı teknolojinin ilk örneği kabul edilen bu “Telemobiloskop” cihazı ilk zamanlarında hiç ilgi görmemesine rağmen kendi başına yepyeni bir dönüşümün habercisiydi: “Akıllı Denizcilik”.

 

Denizcilikte çalışan yöneticilerin 94’ü akıllı bir dönüşüm istiyor

Teknolojik gelişmelerin son yıllarda üstel (eksponansiyel) bir hıza ulaşması sonucunda bildiğimiz ne varsa değişiyor, uyandığımız her sabah yepyeni bir dünyaya doğuyor. Bu üstel gelişimi, yaşıyor olsak bile, gözümüzde canlandırmak çok zor. Örneğin, düzlemsel şekilde atılan 30 adım sizi bir sokağın başından ortasına doğru götürecekken, üstel şekilde atacağınız 30 adım dünyanın çevresini 26 kere dolaşmanızı sağlar. Bu baş döndürücü hız hiçbirimizin kaçamayacağı devrim ve dönüşümlere gebe. 2017 yılında Sea Asia tarafından yapılan ankete göre denizcilik sektöründe çalışan yöneticilerin 94’ü sektörde akıllı bir dönüşümün zamanının geldiğini düşünüyor. Üstelik bu akıllı dönüşüme “karasal” dünya ayak uyduralı bir hayli oluyor; M/T “Gelecek” gemisinde kullanılan bütün teknolojiler hali hazırda hayatımızda yer alırken, bunların endüstriyel kullanımları da karasal organizasyonlar arasında oldukça yaygın.

 

Bugün Almanya’nın önderliğinde gerçekleşen endüstriyel devrim ve ilgili kavram Endüstri 4.0, günlük hayatımız da bile oldukça yer etmiş durumda. Sempozyumlar, devlet kurumlarının sunduğu vizyon planları, ana haberlerde Endüstri 4.0’a uyumlu üretim haberleri v.b. Peki bu kavramlarla bunca sarmalanmışken, dünya ticaretinin büyük çoğunluğunun yükünü taşıyan denizciliğin 4.0’ı ne durumda? İlk 3 endüstri devriminin ardından, 2015 yılında Singapur Limanı’nda otomatik şekilde yük elleçlemesi yapılan NYK Adonis konteyner gemisi, bu anlamda Denizcilik 4.0’ın ilk örneği sayılıyor. Otonom gemilerin ancak dedikodusu ve hayalinin mümkün olduğu zamanlarda, siber-fiziksel sistem anlayışına uygun şekilde simüle edilmiş bir süreç olarak yürütülen operasyon, denizciliğin dijital dönüşümü anlamında tabir-i caiz ise “aya atılan ilk adım” kıymetinde. 

 

Dijital dönüşüm çabası olan şirketler: Rolls Royce, ABB, Maersk

Yeni endüstri devriminin merkezinde yer alan siber-fiziksel sistemler, insan faktörünün en aza indirilip, daha verimli, ucuz ve yeşil süreçlere ulaşmayı amaçlıyor. Bu bağlamda, üretimdeki bütün verilerin dikey ve yatay olarak paylaşıldığı etkin ve verimli bir süreç yapısı olarak tasarlanan Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi (PLM) sisteminin gemilerdeki operasyonlara uyarlanması da mümkün. Yakın zamanda A.P. Moller Maersk tarafından kullanılmaya başlanan mobil uygulamalar sayesinde hem müşteriler hem de karadaki ve denizdeki operatörler bütün bir operasyon sürecini dijital ortamdan takip edebiliyor. Bu durumun elbette en büyük faydası da hataların ve kazaların önceden tahmin edilerek önlenmesi veya azaltılması. Bunun yanında sağlanan müşteri memnuniyeti ve artan kar oranları da Maersk’in dünya ticareti üzerindeki söz hakkını güçlendiriyor.

 

Almanya bu alanda iddialı

Rolls Royce, ABB, Maersk gibi şirketlerin dijital dönüşüm çabaları bir yana, 4.0 devriminin fikir öncüsü Almanya, bu avantajını denizcilikte de kullanmakta iddialı. Alman Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’nın BMW ile birlikte Mart 2017’de yayınladığı “Maritime Agenda 2025” raporu, denizlerin sürdürülebilir şekilde kullanılması ve Almanya’nın denizcilik merkezi olma özelliğinin güçlendirilmesi amacıyla izlenecek yol haritasını sunuyor. Bu rapor çerçevesinde dijital dönüşümün hızlandırılması ve gemi inşa teknolojilerinin iyileştirilerek verimli bir hale getirilmesi gerekliliğine büyük yer verilmiş. Almanya’nın ardından Hollanda, Norveç, Finlandiya, Singapur ve Çin de denizciliğin dijital dönüşümünde rol oynamak için çalışmaları hızlandırmış durumda.

 

Peki ya biz

TÜBİTAK verilerine göre ülkemiz şu anda Endüstri 2,6 seviyesinde. Buna karşılık, geçtiğimiz aylarda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanıp sunulan “Dijital Türkiye Yol Haritası” ve bu çerçevede kurulan Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi hem bölgemiz hem de gelişmekte olan ülkeler arasındaki rekabetimiz açısından büyük önem taşıyor. Yol haritasında planlanan AR-GE faaliyetleri, sanayi teşvikleri ve projeler büyük oranda Endüstri 4.0 devriminin gerçekleşmesini amaçlarken, birçok fabrika bu bağlamda dönüşüm sürecini başlatmış durumda. Bunun yanında, denizcilik özelinde bu konuda bir öngörü ve yol haritası mevcut olmasa da şirketler tarafından dijital dönüşüm odaklı ve yenilikçi çalışmalar da sürdürülmekte. Ancak bu çalışmaların uygulamada da kendine yer bulması ve dönüşümün hızlanması da bir gereklilik.

 

Peki ilk adım nasıl atılmalı? Verilerin analitiği hem maliyetinin nispeten düşük olması hem de etkilerinin kısa sürede görülebilmesi nedeniyle yukarıda bahsi geçen bu sürecin başlangıç noktası konumunda. Denizcilik, bünyesinde barındırdığı birçok süreç gereği (makine otomasyonu, kargo işlemleri, köprü üstü seyir ve planlama faaliyetleri v.b.) yüksek ölçekte veri üreten bir endüstri. Günümüzde ise bu veriler en çok müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) ve planlı bakım-onarım sistemleri (PMS) çerçevesinde kullanılmakta. Ancak daha gelişmiş veri analitiği yöntemlerinden ve yapay zekâ uygulamalarından faydalanılarak (tahmine dayalı analiz, anomali saptama analizi v.b.) bu “Big” verilerin daha anlamlı ve işlevsel hale getirilmesi mümkün.  Örneğin, Royal Caribbean’a ait 12 kruvaziyer gemisinde kullanıma başlanan data analitiği sistemleri sayesinde, yıllık kazançta 4 oranında (12 milyon USD) artış görülmüş.

Bu noktada her dönüşüm gibi, Endüstri 4.0’ın da kendine has zorlukları mevcut. OECD tarafından yayınlanan raporda, dijital dönüşüm konusunda G20 ülkelerinin en çok eğitim, veri güvenliği ve yatırım başlıklarında problemler yaşadığı vurgulanıyor. Bu genel durum elbette denizcilik için de geçerli. M/T Gelecek gemisinde görev yapan personelin dijital dönüşüm konusunda yeterli bilgi seviyesine sahip olmasının yanı sıra, bu konudaki farkındalığı da yüksek olmalı. Bu boyut aynı zamanda karada yürütülen AR-GE faaliyetlerine de yönlendirici özellik taşıyacağından, büyük bir öneme sahip. Ayrıca siber güvenlik konusunda önleyici, iyileştirici ve geliştirici çalışmaların yapılması yalnız IMO regülasyonları açısından değil, şirketlerin elde edeceği fayda ve sahip olacakları güvenlik açısından da değerlendirilmeli. Ancak bu gelişmeler ışığında milli ülkümüz olan denizciliğin az zamanda benimsenip başarılması ve dünya ligindeki yerimizin kısa sürede yükselmesi mümkün olacaktır. 

Denizci Fenerbahçeliler hep birlikte iftar yaptı Denizci Fenerbahçeliler hep birlikte iftar yaptı

 

Ömer Berkay Dağlı

Entech&Semar Proje Müdürü 

KAYNAK: 7DENİZ DERGİSİ

Editör: Haber Merkezi