Armatörler kendilerini hiçbir ortamda ve hiç kimseye karşı hafife almasınlar. Her biri makine ve teçhizat uzmanı (teknik yönetim), aynı zamanda müşteri ilişkileri ve memnuniyeti gurusu (kiracı ilişkileri), iyi birer insan kaynakları yöneticisi (personel yönetimi), haliyle biraz psikolog, mutlaka ciddi birer ekonomist (navlun öngörüsü), emtia uzmanı, kaçınılmaz olarak finansçı…
Bir büyük endüstri tüm kollarıyla armatörün ve kiracının ürettiği tek bir şeyden, navlundan beslenmekte. Armatör ise tüm endüstri kollarıyla iletişim halinde, hepsinden biraz anlamak zorunda. Bu ağın içerisinde finansman, kendi başına da denizcilik gibi büyük bir ana sektör olduğundan önemli bir yer tutuyor. Denizcilik ve ekonomi, denizcilik ve emtia piyasaları nasıl ayrılamazsa, denizcilik ve finans da böyle. Küresel finansal kriz 2007’de ilk emarelerini göstermeye başladığından beri 10 yıl geride kaldı. Krizin tam anlamıyla denizciliğe etkilerinin görülmeye başlaması tam 9 yıl önce bu döneme rast gelmekte.
Bu süre içerisinde dünya filosundaki artış navlunların seyriyle, yeni gemi teslimatlarının sayısı da gemilerin kendini geri ödeyebilme yeteneğiyle ilginç biçimde tezat teşkil etti. Denge ise belki son iki senedir kurulmakta. Finansman kaynaklarının durumu da şüphesiz gemi yatırımlarında belirleyici olan bir faktör. Piyasa iyiyken bankaların kredi iştahının da artması ve filo yatırımlarının hızlanması, bir döngü olan denizciliğin kötü dönemlerinde arz fazlası probleminin artmasına sebep oluyor. Kötü piyasalarda doğal olarak söz konusu olan finansman iştahsızlığı ise, düşük fiyatlarla gemi alıp iyi piyasaya hazırlanan armatörlere veya doğru zamanda bir “emtia”ya yatırım yaparak yüksek piyasada çıkmayı hedefleyen yatırımcıya köstek oluyor.Her iki durum da o an mevcut olan ruh halini bir adım öteye taşıyor: İyi dönemdeki iştah, bir nevi obeziteye evriliyor, kötü dönemde ise aşırı temkin paranoyaya dönüşüyor. Bankaların kaçtığı şeyin gemi değeri riski olduğunu değerli hocamız Doç. Dr. Okan Duru makalelerinde öne çıkartmıştır. Lakin kendisinin de dikkati çektiği gibi yüksek piyasalarda bu riski almaya istekli olan bankalar, şu anda yani gemi değerlerinin büyük fırsatlara işaret ettiği bu dönemde, bazı bilinçli istisnaları tenzih edersek tamamen sessizler.
Armatörlere “kendinizi hafife almayın” derken bunu kastediyorum. Meslek icabı ekonomiye yakın olan ve yatırımı bilen bir sektörden daha iyi yatırım kolluyorlar ve başarılı da olacaklar. Bir de “bazı bilinçli istisnalar” dedim. Bunu da yazımın kalanında açıklayayım. Gemi finansmanı konusunda saygı duyulan raporlara imza atan Yunan Petrofin Research’e göre 2016 sonunda gemi finansmanı yapan 40 büyük bankanın portföyü 42,5 milyar dolar daralmış durumda ve küresel gemi finansman hacmi 2007 seviyelerinde. Dünya filosu 26 artarken, gemi finansman portföyü 23 daraldı Filodaki büyümeye karşılık banka finansman payının düşmesi özel fonlamayı gündeme getiriyor. Yien Petrofin’in rakamlarına bakarsak dünya filosu yüzde 26 artarken, gemi finansman portföyü yüzde 23 daralmış. Yani, kaba bir hesapla, şu anda finansman ihtiyacı 450-500 milyar dolar arasındayken, sağlanan finansmanın sadece 355 milyar doları bankalardan.
Bunun açıklaması Okan Duru hocamın belirttiği riskler. Baltic Briefing’in, kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s tarafından yayımlanan bir rapora dayanarak aktardığına göre denizcilik finansmanında lider ülke olan Almanya’nın beş büyük gemi finans kurumunun 2016 sonu itibariyle kredi portföyü 59 milyar avroya ulaşmaktaydı ve bunun yüzde 37’si sorunlu görülmekteydi. Bir önceki sene bu rakam yüzde 28 ile sınırlıydı. Yunan bankalarında da benzer bir durum söz konusu ve portföy küçülme hızı yılda yüzde 9’u bulmuş durumda. Bunu enteresan biçimde tersine çevirmeye çalışanlar da var. Örneğin küresel yatırım bankacılığı devlerinden JP Morgan çok başarılı denizcilik yatırım fonu yönetimiyle dikkat çekiyor. Banka Global Marine Investment Fund adında ilk operasyonda 312 milyon dolar toplayıp 14 gemiye yatırım yaptı. İkinci tur operasyonda ise 400 milyon dolar hedefine karşılık 480 milyon dolar toplamayı başarmış durumda. Bu hamlelerin 2016’da Baltık Kuru Yük Endeksi tarihi dibini gördüğü zamana denk gelmesi fonu çok başarılı hale getirmiş durumda. Hatta fonun yetkilileri alenen “Bizim işi bilen uzmanlarımız var, zordaki gemileri ucuza kapattık” cihetinde demeç bile verebiliyorlar. Bankalar ve fonlar, armatörlere has bir özellik olan varlık oyuncusu (asset player) rolüne mi soyunuyor? Benzer oluşumlar özelleşmiş armatörlük kollarında da görülüyor. Ciddi kriz içindeki açık deniz (offshore) gemilerine yatırım için kurulan Northern Shipping Fund, üçüncü turunda 505 milyon dolar toplamış bulunuyor. Buyrun bir “ucuza kapatan” daha.
Bir diğer ilginç not, Avrupalı bankalardaki portföyler hızla daralırken ABD’de belini doğrultan bankaların yavaş yavaş denizciliğe tekrar ısınmaya başlaması. Çok ciddi bir portföy artışı söz konusu değil, hatta Avrupa portföyüne göre çok ufak kalan bir piyasadan bahsediyoruz ama hareketlilik var. Japonya’da da hareketlilik olduğu belirtiliyor. Çin’de ise patlama yapan gemi leasing piyasasının soğutulmasına çalışılmakta olduğundan bir gerileme var. Netice olarak bankaların portföyleri tekrar borç vermeye müsait oldukça denizciliğe fonların tekrar akması mümkün gözüküyor.
Buna en güzel örnek yine Moody’s tarafından yapılan açıklamada gizli. Moody’s, Alman bankalarının sorunlu denizcilik portföyünün yüzde 51’ini karşılayacak teminata sahip olduğunu ve bu yüzde 60 olmadan bankaların rahatlayamayacağını ifade ediyor. Son birkaç aydaki değer artışlarıyla bu rakamlara ulaşılması söz konusu olabilir. Bir sonraki adım ise yaraları sarıp, yeni ve temiz sayfalar açmak olabilir. Fon ayağında ise özel sermaye fonları yılın başında armatörlere kredi verip yüksek getiri elde etmek için sadece birkaç bahane arıyorlardı.
Çünkü bir şekilde sürdürülebilir bir gelir sunan her şeye susamış durumdaydılar. Son birkaç aydır o bahane de ellerinde gibi duruyor.Lâkin… Bu durum büyük müşteriler, büyük bankalar ve büyük gemiler için geçerli. Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği’nin resmi yayını Koster dergisi son 2 sayısında bu konuyu işledi. Türk gemi finansman piyasalarına hakim brokerler, bankacılar ve avukatlar, küçük gemi armatörlerinin, yerli ya da yabancı fark etmez, şeffaflık sorunu devam ettikçe fon bulmakta sıkıntı çekecekleri konusunda hemfikir. Şeffaflık konusunu açalım: Bankalar güzel tutulmuş muhasebe kayıtları, belli planlara dayalı temettü operasyonları ve piyasa koşullarıyla örtüşen bilançolar görmek istiyorlar. Bu da genelde KOBİ kategorisinde sayılabilecek koster armatörlük firmalarında nadiren rastlanan bir şey.
Elbet yine iyi günler göreceğiz Koster piyasaları şu an için bankalar ve hatta fonlar için niş bile sayılmıyor ama bu sonsuza kadar sürmeyecek. Denizcilik bir gün elbette toparlanacak ve bir süre yine iyi günler göreceğiz. Burada iki ana sınıflandırma var: Birincisi yukarıda da izah ettiğimiz gibi bankaların sermaye yapıları güçlendikçe peyderpey denizciliğe dönmeleri. ABD bankaları 2005’e kadar Türkiye’de bile aktifti. 2005’ten sonra ne olduysa denizcilik portföylerine pek az kredi vermeye ve portföylerini azaltmaya başlamışlardı. Şimdi yine öncü olarak gemi finansına o çok ihtiyaç duyduğu ilk hareketi verebilirler. İkincil olarak, sınıflandırmada özel fonlar geliyor.
Bunlar uzun zamandır ortadalar ama son dönemde büyük bankaların fonları olarak da ortaya çıkıyorlar. Burada akla şu geliyor: küresel borç verme prensiplerinin de değiştiği bir dönemde temelden bazı değişim olarak denizciliğin finansmanının bankaların içinden çıkartılıp, bir şekilde izole edilmiş fonlara devredilmesi mi söz konusu?Aslına bakacak olursanız, bir banka bilançosundan gemileri uzaklaştırmak isterse bu şekilde kendi markasını taşıyan ama ayrı bir fona devrederek bilançosunu güzelleştiriyor olabilir. Bu fonlardaki bir başarısızlık durumunun sonuçları ise meçhul. Önümüzde Alman KG finansmanı örneği var, en yakın olarak bu örnekten dersler alınabilir. KG demişken, kabul, fikir olarak iyi uygulamada kötü örnek… ama Türkiye’de de isteyenlerin denizcilik riski almasını sağlayacak düzenlemelere, farklı prensiplerle çalışacak ve daha iyi denetlenecek, denizcilik finansını biraz daha tabana yayacak mevzuatın geliştirilmesinin zamanı gelmedi mi? Her zamanki gibi böyle bir değişim tehditlere olduğu kadar, fırsatlara da işaret ediyor olabilir.
Engin Koçak