Bu ayki yazımı şubat ayındaki öngörülerle birleştirerek okumanız ve onun bir güncellemesi olarak düşünmenizi tavsiye ederim. Bu yazıda hem beklentilerin aslında “en beklenmeyenler” hesaba katıldığında anlamsızlaştığını göreceğiz, hem de daha neleri “beklesek” daha iyi ederiz onu irdeleyeceğiz.
Beklenmeyen gelişme 1: Dolar ve gelişen ülkeler Hepinizin malumudur, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de Amerikan Doları/TL paritesinin ticareti vurmasıyla piyasa diye bir şey kalmadı. Örneğin Rus buğdayının tonu Türkiye’ye en yakın limana neredeyse 38-40 dolar civarından taşınıyordu. Birkaç haftalık bir süre zarfında bu 13-14 dolara düştü. 5.000-6.000 ton taşımalarında Köstence’den çıkıp, Adriyatik girişine kadar taşınan yüklere verilen navlun şimdi Ukrayna limanlarından çıkıp Güney İspanya’ya taşınan yüklere veriliyor. O da geminizi bağlayabilirseniz. Bu durum elbette geçici hatta biraz da mevsimsel ama bu sene mevsimsel yavaşlama ticaretin başka bir faktörden etkilenmesiyle birleşti ve sert bir fren geldi. Ticaret erbabı ile konuştuğumuzda, büyük alıcı veya büyük satıcıların fiyatlardaki dalgalanmayı hazmetmek için fırsatları olmadığını görüyoruz. Yani Amerikan Doları/TL sabitlenemediği sürece maliyetlerini belirleyemeyen dış ticaret erbabı alımdan uzak duruyor.
Aslında bu Amerikan Doları/Ruble gibi diğer pariteler için de geçerli. Hatta dikkatle izlenmesi gereken bir husus, ithalatçı ülkenin parası küresel para birimlerine karşı değer kaybederken, ihracatçı ülkelerinki değer kazanırsa, durum birbirine tam bir zıtlık teşkil edeceğinden işler daha da karışıyor. Bölgede de böyle oldu ve TL diğer paralardan daha hızlı değer kaybedince ticaret durma noktasına geldi. Bu tahılda da, çelikte de, gübrede de böyle. Neyi beklemeliyiz? Amerikan Federal Rezerv Bankası Fed bu sene en az iki defa daha faiz arttıracak. Bir tanesi hemen bu ay gerçekleşecek. Sonra da Eylül’de bir tane arttırabilirler. Amerikan 10 yıllık tahvillerinin faizi yüzde 3’ün üzerinde kaldığı sürece para çıkışları devam eder. Beklenmeyen gelişme 2: Ticaret Savaşları (ya da “yağmasan da gürle!”) Yukarıdakinin üstüne bir de mayıs sonu itibariyle ilginç bir konjonktür var. Ticaret savaşları konusu yine çok ısındı. Amerika Birleşik Devletleri tam Çin ile arayı düzeltti derken, Avrupa Birliği, Meksika, Kanada’ya çelik ve alüminyum ithalatında vergi uygulamasını 1 Haziran itibariyle başlattı.
Tüm ülkeler de ABD’ye karşılık vereceğini açıkladı. Üstüne Almanya’yla ilişkileri gerecek bir açıklamayla Deutsche Bank’ın ABD’deki operasyonlarını sorunlu olarak değerlendirdi. “Bu pilav daha çok su kaldırır” Karşılık veren ülkelerle beraber iş iyice derinleşebilir. Ama Trump bu belli olmaz, birden bire çark edebilir. Bu kotalar bence Karadeniz ve Akdeniz koster piyasasını doğrudan etkilemeyeceğe benziyor. Evvelce de söylemiştim, Avrupa Birliği’nin korumacı politikaları Türkiye’ye ve Mısır’a yarayabilir. Bu da koster ticaretine olumlu yansır temennisindeyim. Büyük tonaj için bir örnek olarak ama Çin ile ABD arasındaki bir gerginliğin bizim bölgemizdeki tahıl ticaretine de olumlu yansıması söz konusu olabilir. Çin’in Karadeniz’den mısır talebinin artması bölgedeki taşımacılık açısından iyi bir hareket getirebilir. Beklenmeyen gelişme 3: Avrupa yine mi karışıyor? (ya da “bu filmi görmüştük!”) Kuvvetli toparlanma sinyalleri veren Avrupa Birliği’ne nazar değdi. İtalya’da hükümet krizi her geçen gün ülkenin tahvillerinin daha da sert düşmesine ve birkaç gün içinde 200 milyar dolar üzerinde İtalyan varlığının satılmasına sebep oldu. Cumhurbaşkanı hükümetin kurulmasına en nihayetinde izin vermiş olsa da bu durum piyasalara İtalya’nın borçlarının ne kadar kritik olduğunu geri dönülmez biçimde gösterdi.
Ayrıca İtalya’da popülist bir koalisyon iktidara geldiği için bütçeyi zorlayacak hatta Brüksel ile ilişkileri gerecek politikalar benimsenebilir. Diğer yanda İspanya’da Katalanlar ve Sosyalistler el ele vererek hükümeti hedef almaya başlamıştı. Bu yazı yazılırken hedeflerine ulaştılar ve Mariano Rajoy hükümeti düşerek Sosyalist İşçi Partisi yerine geldi. Yani bir diğer Avrupa ülkesinde de tepkiyle gelen bir hükümet başa geçti. Bunun uzun vadeli etkilerini ancak zamanla göreceğiz. Bu arada Avrupa Birliği’nde imalat faaliyetlerinin artmaya devam ettiğini fakat ivmesinin haliyle biraz düştüğünü belirtelim. Neyi beklemeliyiz? İtalyan bankaları sıkıntılı…Ya da en azından yatırımcılar pireyi deve yapacaklarından bir İtalyan bankası öksürse, bütün İtalyan bankacılık sistemini verem ilan edecekler ki bu da zaten son hareketlerden meydana çıktı.
Eğer böyle bir şey olursa Avrupa Merkez Bankası Yunanistan’da alınan derslerle hareket edip sıkıntının önünü bence hızla alacaktır. Kabul, İtalya ile Yunanistan’ı kıyaslamamak lazım ama birden çok şey birbirine benzediğinden bu şekilde bir çıkarım yapmak da mümkün. Bonus: “İyi” havalar! Son olarak şubat ayındaki yazımda iyi havalara vurguyla başlamıştım. Yine aynı konuya vurgu yapmak istiyorum. İyi hava göreceli bir kavram… Mayıs sonunda Odessa Hububat ve Denizcilik Günleri konferanslarına katılma şansı yakaladım. Pek çok analist hala bu konunun kritik olduğuna vurgu yaptı. Hatta BIMCO analisti Peter Sand bile bundan kısaca bahsetti. İçinde bulunduğumuz birkaç hafta, tahıl hasadına günler kala Ukrayna, Rusya, Kazakistan gibi bu dönemde hasada başlayan tüm ülkeler için kritik. Yağmur yağmalı…
Eğer bu kritik dönem “iyi” havalarla geçilirse, rekoltelerde ciddi düşüşler bekleniyor. Hep akılda tutmakta fayda var. Buğday ve mısır hasadında havaya bağlı anlık değişimler her zaman mümkün. Mesela ilk çeyrek sonunda beri Rusya buğday hasadının yeni bir rekor getirmese de geçen senenin yüzde 90’ını bulacağı konuşuluyordu. Şimdi bakın nelerden bahsediyor. Belki siz bu makaleyi okurken o beklenen yağmurlar yağarsa yine iyi bir beklentiye dönüş olacak. Son söz Her ne olursa olsun, bence iyi ya da kötü ortaya bir tahıl hasadı gelince Karadeniz ve Doğu Akdeniz toparlanacak. Şu ticaret savaşları olayı da bence şu anda konuşulanların ancak yüzde 30-40’ının gerçekleşeceği onların da hemen yumuşatılacağı bir yöne girecek. Çelik konusunu tekrar gündeme getiriyorum, AB ile Rusya sürtüşmesi koster ticaretine hem bazı konularda zarar hem de çelik gibi konularda yarar getirecek. Bunlar benim çeşitli kaynakları okuyup analistleri dinleyerek vardığım şahsi düşüncelerim, umuyorum içinizde katılmayanlar olur ve kendi düşüncelerini aktarırlar. Ben de hep söylediğim gibi bu köşeden bir sonraki ay bunları sizinle paylaşabilirim.
ENGİN KOÇAK ISTFIX ANALİSTİ (HAZİRAN)