İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ali Deniz Eraydın, “Hepimizin Odası” hareketine karşı mecliste yaptığı konuşmada, “Değişim Grubu’na” yönelik FETÖ ithamlarında bulunarak mecliste başlayan gerginlik dışarda da konuşulmayı halen devam ediliyor. Sanırım bu seçim süreci birilerinin aklını almış götürmüş. Yoksa elinde hiçbir belge, tutanak, kayıt yokken kalkıp birilerini terör örgütü üyesi diye suçlamak aklın sınırları içerisinde yapılacak iş değil! Bu çamur at izi kalsın mantığından da öte… İtibarsızlaştırmak, ticari hayatını bitirmek, hatta ve hatta tamamen yok etmek üzerine kurulu bu tavra hangi kuyruk acısı neden oldu merak etmiyor değiliz. Tabii şayet Sayın Ali Deniz Eraydın çıkar önümüze belgeleri döker ise iş başka… O zaman oturur ne yazmamız gerekiyorsa onu yazar, allayıp pullamayız. Ancak dökmeyecek ise yani bunların hepsi iftiradan ibaretse çıkıp tüm camiadan özür dilemesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü siyaset Sayın Metin Kalkavan’ın da vurguladığı gibi “Şövalye ruhuyla” yapılmalı. Yok, eğer bu böyle yapılmayacaksa şimdiden söyleyelim ya mahalle kavgasına dönüşür ya da cücelerin savaşından öteye gidemez… Sayın Ali Deniz Eraydın’a birkaç sorumuz var. Lütfedip cevaplarsa buradan olduğu gibi yayınlayacağız. Cevaplamazsa da korkmasın kendisini FETÖ’cü diye suçlamayacağız! Hepimizin Odası Hareketi içerisinde, geçmiş dönemde hatalı bir davranış sergileyen biri var diye geri kalan milleti yakmanın ne alemi vardır? Bu söylemleri kara propagandadan hangi noktalarda ayrılmaktadır ve kendi davranışının, eleştirdiği davranıştan farkı nedir? Sayın Salih Zeki Çakır’ın seçim öncesinde KOSDER gömleğini çıkarmasına neden şaşırmıştır? Kendisi 2012’den bu yana (2006-2007 döneminde de GYİD Yönetim Kurulu Başkanıydı) gömleğine sıkı sıkı sarılmış durumda… Çıkaracağını da pek sanmıyorum. Sanırım şaşkınlığının sebebi bu olsa gerek. FETÖ’cü diye itham ettiği kişiler kimdir? Kendisinin elinde bir liste mi vardır? Şayet varsa bu belgeyi ifşa etmediği veya devlete teslim etmediği için vatana ihanet etmiş olmuyor mudur? Salih Bey’in  %45,5 oy aldığı 2013 seçimlerinde madem Değişim Grubu FETÖ’cüydü bunu konuşmak için neden bir sonraki seçim dönemini bekledi? Bu ithamla daha kaç seçim geçirmeyi düşünmektedir? Madem Salih Bey 2013’te bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde FETÖ’cülerle bir aradaydı o zaman ne diye Sayın Eraydın O’nun başkan olduğu KOSDER’e üye oldu? Bir de tabii 2013 seçimlerinde Metin Bey’in listesinden Gemi İnşa Yan Sanayi Meslek Komitesine seçilen Erkan Coşkun bugün nerededir? Kendisi için basında çıkan denizci imamı ithamlardan dolayı Metin Kalkavan veya ekibini kimsenin suçlamamış olmasını Eraydın nasıl değerlendirmektedir? Ali Deniz Eraydın “Fırsatçılar” derken ne demek istemektedir. Ortada bir fırsatçı varsa onlar sakın ola makam elden gidecek diye aleni suçlamalarda bulunan kişiler olmasın? Kaldı ki “bu Oda neden herkesin Odası olmamalıdır” derken ne söylemeye çalışmaktadır? Bu Odanın kimin Odası olacağına kimler karar verecektir? Yoksa bu kararı Ali Deniz Eraydın kendi başına mı almak istemektedir. Asıl can alıcı nokta şu eğer Ali Deniz Eraydın’ın da dediği gibi burada “Odanın sahibi olduğunu düşünenler” varsa mevcut yönetim ne yapıyor, elma armut mu topluyor? Odanın içinde yasa dışı örgütlenme mevcutsa, oda yönetiminde çıkarlar konuşuluyorsa, oda birilerinin elindeyse ya da birileri Odaya müdahale ediyorsa burada yönetimin iradesizliği, eksikliği, zayıflığı var demektir. İşte bu noktada Odanın asıl olarak o mevcut yönetimi değiştirmesi gerekmez midir? Buradan bir parantez açıp Ali Deniz Eraydın’ın penceresinden olayı değerlendirmek istiyorum. Eraydın aslında şunu söylemek istiyor bizlere DTO’yu Hepimizin Odası Ekibi yönetemez. Yahu nasıl yönetemez. Kıran Denizcilik ʹin CEOʹsuTamer Kıran, Kıran Denizcilik, sektörümüzün güçlü firmalarından biri. Bu şirket Türk denizciliğinin içinde bulunduğu belirsizlik atmosferinde 10 yıllık plan yapabilme kabiliyetine sahip nadir şirketlerimizden değil mi? Odamız için yapabileceklerini hesaplamak matematiğin temeli dört işlemi yapabilme kabiliyetiyle eş değer.  Gelelim oradan Şadan Kaptanoğlu’na diyeceğim ama kadının başarılarını anlatmaya gerek var mı? Başlasak yazmaya ben yazmaktan, siz okumaktan yorulursunuz… Bırakın yormayalım birbirimizi. Sondan gidelim ve dünya denizciliğinin 112 yıllık en üst düzey konseyi BIMCO’da ilk kez bir kadın hem de Türk Başkan olabilmeyi başarmış Şadan Kaptanoğlu’nu bir kez daha tebrik edip, yolu her daim açık olsun diyelim. Bir diğer isim Salih Zeki Çakır. O da çoktan birilerinin korkulu rüyası olabilmeyi başarmış anlaşılan. Askeri projeler (TAIS) içerisinde yer alan Sefine Tersanesi’nin sahibi Çakır’ı FETÖ’cü diye suçlamak vicdan ve mantığa sığar mı gelin siz karar verin. Vapur Donatanları Derneği Başkanı Recep Düzgit ise düne kadar çalışkanlığı, çabası ve gayretiyle övündüğümüz kişi değil mi? Ne hikmetse birden kötü oldu. Senin yanındayken başarılı, senden uzaklaşınca başarısız demek hak mı, hukuk mu? Şimdi buradan şu anlam çıkmasın: Sayın Metin Kalkavan kötüdür. Yok böyle bir şey! Metin Bey’i seversiniz sevmezsiniz, yaptıklarını başarılı bulursunuz bulmazsınız orasına karışmam ama kendisi sektörün geleceği için çalışmış, emek vermiş, gayret göstermiştir. Bunu inkar edemeyiz. Edersek ayıp etmiş oluruz. Kendisi en başta denizciliğimize eser niteliğinde değere sahip Piri Reis Üniversitesi’ni armağan etmiştir. Bu bile geleceği görmesi ve ona göre pozisyon alabilme yeteneğini gözler önüne sermektedir. Peki, nasıl oluyorsa bahsettiğimiz bu insanların içerisinde bulunduğu bir süreçte yaşanılanlar mahalle kavgasından beter hale dönüşebiliyor? Enteresan… İnsanın aklına bin türlü olasılık geliyor… Bir gerçek var ki ülkenin kemiklerine kadar sızmış olan FETÖ yapılanması ya milletin akli dengesini bozdu ya da millet bu yapılanmayı koz olarak kullanmayı kendine en iyi çıkış planı olarak gördü. Ne de olsa FETÖ’cü dedin mi olayı da durumu da seçimi de çok güzel manipüle edebiliyorsun. Anlaşılan o ki devlet, bir yandan bu yapılanmayı çökertmek, diğer yandan da asılsız yere bu yaftayı atanları cezalandırmak durumunda kalacak. Bu da ülkemizin enerji kaybetmesi anlamına gelecek. Daha ne kadar kendimizi kendi ellerimizle kaybetmeye mahkum edeceğiz? Bırakın göreceğimiz güzel günler için konuşmamız gerekenleri masaya yatıralım. Bırakın el birliğiyle yapabileceklerimizin en iyisini yapalım. Bırakın farklı seslerin çıkmasına izin verelim. Bırakın eşitlik ve demokrasi öncülüğünde güzel bir seçim dönemi geçirelim. Gelin hep beraber Deniz Ticaret Odası’na yakışır davranalım…  Yoksa kaybeden ne Kalkavan, ne Kıran, ne Çakır, ne de diğerleri olacak. Beyler unutmayın hepimiz aynı gemideyiz ya batarız, ya da ufka doğru yol alırız. Kalın selametle! Not: Bir sonraki yazımızın soruları Sayın Metin Kalkavan’a…  İbrahim Kocamış - 7DENİZ