İMEAK Deniz Ticaret Odası Eylül Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda konuşmaların ardından kürsüye gelen Başkan Metin Kalkavan, yapılan konuşmalar hakkında değerlendirmelerde bulundu. Metin Kalkavan konuşmasına, ben hiçbir şey yapamadıysam bu odaya demokrasi getirdiğimi düşünüyordum diyerek başladı. Kalkavan, “Herkesin konuşma hakkı, fikir beyan etme, anayasal hakkıdır. Belli şeylere aykırı olmadığı sürece; kızmadan, bağırmadan, çağırmadan, sesini yükseltmeden bu toplum konuşmayı öğrenmek zorunda. Gelişmiş eğitimli insanlar olarak bunu başaramıyorsak nasıl modern toplum olacağız? İnsana hiç mi savunma hakkı vermeyeceğiz? Evet, seçim yarışında çeşitli stratejiler yapılır. Bu zekadır. Başkanım ben şimdiden söyleyeyim, ama bir ay içinde ama iki ay içinde mutlaka seçimden önce yeni bir değişiklik yapalım. Dördünü birden düelloya davet ediyorum. Tek başıma. İstediklerini sorsunlar. Yapamadıklarımızı, yaptıklarımızı, projelerimizi anlatsınlar. Bilgi, beceri ve zekada yarışalım. Dördüne karşı ama bir ay sonraki mecliste ama iki ay sonraki mecliste. Bu bir yeniliktir. Biz en iyiyi seçmek zorundayız. Ben geçmiş 15 yıl için seçilmiyorum, gelecek dört yıl için adayım diyen Kalkavan, “Beni hiç biriniz tanımıyorsunuz. Beni en iyi tanıyanlardan bir tanesi belki de Yeşim Hanım. Ama toplum sizi tanımıyor diyor. Evet tanımıyor. Ben sonunda kendi ekibime şunu söylüyorum. En sonunda Cengiz Bey’e teşekkür edeceğim bu fırsatı bize yaşattığı için ve verdiği için. Anlatma fırsatı, oynama fırsatı. Tamer çok güzel söylüyor. Yapılan, resmi kurumlarla hiç alakası yok. Demek anlatamamışız. Burada haldır haldır çalışan bir makine var. Sorunları gidip devlete iletilen bir mekanizma var. Ben bununla da gurur duyuyorum. Genel sekreter ve aşağısı dahil muhteşem bir ekip yarattık. Ama en zor insanlar kimdir biliyor musunuz? Onlara yapacak bir şey yok. Hayatta ne istediğini bilemeyen insanlarla işiniz çok zor. Çok emek verdim kurtarayım diye ama pes ettim. Bunların başında Recep (Düzgit) Bey gelir. Neden mi? Belgeli… Ben daha iyi olduğunu düşünüyordum ama bugün de yanılttı beni. Strateji kurar ama çoğu stratejisini yanlış kurar. Okumuş bakmış görevlerimize. Odaların yönetim kurullarının görevleri vardır. Ama birinci cümlesi yanlıştı. İkincide kısmen düzeltti. Odalar döviz kazandırıcı faaliyetlerde ödül verir. Ödül töreni düzenlemek gibi bir görevi yoktur. Bunu da niye kaldırdık? Kendisinin o cevabı vermesi lazımdı? Yeri geldi heyecanlı bir sürü şey yapıyoruz. Soruyoruz, ödül alacağız diye beyan esas. Daha öne geçmek için 10 kazanan 20 dedi, 20 kazanan 50 dedi, 50 kazanan 100 dedi. Yuh dedik bu kadarı da olmaz. Maalesef bizim odamız o gün döviz kazandırıcı faaliyetleri ödüllendirmeyi sonlandırdı. Çünkü biz o zaman devlete, merkez bankasına sor. Öyle bir şey yok. Merkez bankası bile tutmuyor kayıtları. Biz bankalardan firmaların bilançolarının belli kısmını alabiliriz. Ama beyan ediyor. Ben 102 milyon dolar getirdim. Bir baktık sıralama değişti. Dedik ki bu gerçekçi olmuyor” şeklinde konuştu. “Şimdi zekalar çarpışıyor” Recep Düzgit için yorumlarda bulunan Kalkavan,”Recep, demin söyledim, bugünkü konum sensin. Madem öyle dikkat edin. Şimdi zekalar çarpışıyor. Evet çok güzel bir şey söyledi. Öleceğimi bilsem, bu ülkede bir numaraya yalan söylemeyen ve fırça yiyen tek kişi benim. Evet okudular bana, birkaç yerinin düzeltilmesi gerektiğini söyledim. Bu beyefendiye hiç kimsenin vicdani olarak yapamayacağı şeyi bu kürsüden kim söyledi? Aşağıda fırça yediğimi biliyor musunuz o gün? Niye söyledin diye. Sen nasıl kefil olursun diye? Dedim bu insan evladı, benim dostum. Rakibim olabilir. İyi ki çıktı rekabet yaptık. Ben rakiplerimi severim. Ama ben onun bir terörist olduğuna inanmıyorum. Söylediğim bu. Sempatizan olabilir. Ama buradaki hadise başka. Buradaki hadise 2013 seçimlerinde, bugün de onu söylüyoruz, en blok olarak oylar o tarafa, Salih Kaptan vasıtasıyla odanın ele geçirilmesi karşısında mücadele ettik. Nokta… Salih Kaptan demedik ki, Ahmet, Mehmet demedik ki, Yusuf demedik ki. Ama arkada ciddi bir grup vardı. Bakın arkada olan grubu göreceksiniz. O gün Tamer bana gelip “Ağabey ben aday olacağım” dediğinde yolun açık olsun dedim. Benim grubum içindeki arkadaşlar, zannettik ki oyumu da Tamer’e vereceğim. Ama onun sebebi bana tek başına çıktığını söyledi. Pandora’nın kutusu açıldı. Bu sektör belgeli her şeyi bilmek zorunda. Söz verdim, yalan söylemeyeceğim. İstediğinizi sorabilirsiniz. Söylemedim de söylemeyeceğim de. O düelloda sizler de soru sorabilirsiniz” dedi. İnternette yayınlanan bir videodan bahseden Kalkavan, “Sonra videoyu izliyorum. Salih Kaptan diyor ki bunu ben organize ettim. Recep Bey iki üç aydır çalışıyoruz diyor. Ama meclis başkanı bu bizim adayımızdır diyor. Bir tanem! Sana bir ağabey tavsiyesi. Bir daha bu hatayı yapma lütfen. Sana bir ağabey tavsiyesi. Sen çıktığında meclis başkanım bu benim adayımdır diyorsa bu hatayı yapma. Bu, bir liderin yapacağı bir hata değil. Bu hatayı yapma. Sekizli de, evet kurmay heyette Sina bey de var. Sina Bey benim onunla yaptığım telefon konuşmasını söylesin. Sina biliyorum sen karşı taraftasın ama n gene de böyle böyle diye. Başkanım sen çok güzel şeyler söyledin. İnanılmaz geri dönüşler alıyoruz. Şimdi böyle güzel güzel oynamak varken. Geldik Recep Bey’e. Daha 8 Eylül’de bana bu işi kaşırsanız, FETÖ olayını ki, FETÖ olayında bütün hepimiz mücadele ediyoruz yahu. Siz de çıkın, bak ne güzel, ben Fetö’cü değilim, iblisin karşısındayım. Bitti. Sempatizan da değilim. Bizim için beyan önemli. İyi de sizin vasıtanızla kayığa binenler, bana bir tanesi oy vermedi. En blok olarak oylar oraya gitti. Ben hayatımda bir kere ODEK’e gittim, bir kere de BADER’e gittim. O da seçim dolayısıyla nezaket ziyaretidir. Hiçbir etkinliklerine de katılmadım. Ha Şadan Hanım Vedat Bey sayesinde biraz oy almaya çalıştık. Onda da başarılı olamadık. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Bu tehlike o gün çok büyüktü. Bugün minimale inmiştir veya çok büyüktür. Onu da bilemeyiz. Bunların kim olduğunu bilmiyoruz. Ben burada FETÖ’cü olup olmadığından emin değilim. Her yerde olabilirler. Siz değilseniz, eminseniz ben değilim dersiniz. Bakın, bana geldiğinde, ne söylerseniz söylersiniz, Deniz Bey’in söylediği de kendi sözleridir. Ama ben beyefendiyi zaten kementle kurtarmış vaziyetteyim, ben kefilim dedim bitti. O sorgulanmaz. Ama şimdi gelelim Recep Bey. Evet ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün. İyi de be birader, sen 8 Eylül akşamı benim yönetim kurulu üyeme siz bunu kaşırsanız ben de Metin Beyin akrabası İhsan Bey’i kaşırım, ipliğini pazara çıkarırım, lime lime ederim dediniz mi demediniz mi?” diye sordu. Bel altından vurmak, yanlış strateji kurmak budur işte diyen Kalkavan, “O Roosevelt’i de iade edeyim bu arada. Ama Allah’ın takdiri ilahisi. Ayağa böyle dolanıyor. Biliyorsunuz meşhur haziran konuşması var Recep Bey’in. Roosevelt örneği… Roosevelt söz verdiği için Amerikan başkanlığına aday olmamış. Ben de sordum. Bana mı söylüyorsun. İlk defa recep beyin cevap vermediği bir durumdu. İki kere sordum. Tabii sükut ikrardan geliyor, evet sana söylüyorum, dedi. Fakat Allah’ın sopası yok tabii. Bu beyefendiye mart sonu gibi telefon açtım. Recep bey ben yönetim kurulu başkanlığına adayım. Bir soru soracağım, hemen cevap istiyorum. Evet veya hayır. Yorum da istemiyorum. Cevabını bekliyorum. Başkanım ben sana karşı olmam, çalışmam, ama yanında olmak için seninle konuşmam lazım. Teşekkür ettim kapattım. Bugün o konuşmasının tersini yapan kim. Ha diyeceksiniz ki bu doğru mu? Doğru söylüyor musunuz? Bir şahidim var. Çok önemli bir şahidim var. Çünkü bana soruyu getiren, başkanım başkan adayı mısın, seninle konuşmaya geldim diyen Tamer beydi. Recep de seninle beraber değil diyen yine Tamer Beydi. O bir şok, kısa bir şoktan sonra, yok canım olmaz böyle bir şey, bir sorayım dedim. Ama telefonu hoparlörden dinleyen de Tamer Beydi. Şimdi Roosevelt kimin olup olmadığına siz karar vereceksiniz. Kimin sözünü tutup tutmadığına… Ha gelelim beni sözümü tutup tutmadığıma. Ama onda da çok şey var. Öyle bir şey ki Allah sevdiği kullarının yanındadır. Geçen gün bir dostumuz havaalanında Halim Beyle karşılaşıyor. Halim Bey diyor ki vaktim vardı, denizcilik camiasının bilinen bir siması, röportajı okudum. Her şey iyi güzel de Metin Bey söz vermişti, niye bu dönem aday. Allah Allah nereden çıktı, ben öyle bir şey bilmiyorum, diyor. Olur mu yahu diyor. 2013 seçimlerinde bana Şadan Hanım geldi. Şadan Hanım benden oy istedi. Ben de dedim ki ben Metin Beye oy vermem. Hayır ben kendime istiyorum dedi. Anlamadım dedim. Metin Bey şimdi onun yanından geliyorum, bana söz verdi, Metin Bey çok kısa bir zaman sonra ayrılacak, yerine ben başkan olacağım. Allah Allah, Halim Bey de dedi ki ben böyle bir şey bilmiyorum. Ben Metin Beye sorarım, dedi. Kişi adını vereceğim birazdan, Şadan Hanım sorsun o kişiye. Halim Bey geldi bayramda dedi ki, böyle böyle. Havaalanında karşılaştık. Evet böyle böyle oldu. Bana oy vermemekte haklı olan bir insan. Açtım, merhaba, hoş beş, dedim bir yanlışı düzelteyim dedim. Ben hiçbir zaman öyle bir söz vermedim bir, iki ben üçünü beraber yetiştirdim, yarışlarına da katılmadım, teknik olarak yapmam mümkün değildi iki… Ama dedim, bak sen buna inanmazsan bir başka savla bunu kuvvetlendireyim. 2013 seçimlerinde Tamer Bey bize uzak. Seçimde yarışıyoruz, çalışıyoruz, Tamer Bey uzak duruyor. Bir gün ne oldu oğlum dedim niye böylesin. Ya abi dedi, Şadan geldi bana dedi ki Metin Ağabey beni destekliyor. Allah Allah dedim. Ben öyle bir şey yapmam ki dedim. Ama o öyle söyledi bana dedi. Şimdi baktığınızda ismini vereceğim beyefendi, yalan söylemez, Nejat Aksoy beyefendidir. Şadan Hanım doğrulamasını yapabilir. Bakın şimdi burada baktığımızda, Odanın nasıl çalıştığını, ne yaptığını herkesin iyi anlaması lazım. Aday olanların da ne yapmaya çalıştığını iyi anlatmaları lazım. Onun için o düelloya bekliyorum. Kaçmak yok. O düelloya çıkacaksınız. Yoksa biz yakın olacağız, yoksa biz şöyle yapacağız” şeklinde konuştu. “Bu oda, sizi BIMCO Başkanı yapan odadır” Metin kalkavan, “Yahu bu oda, sizi BIMCO Başkanı yapan odadır. İsterseniz onu da anlatayım. Belli dönemlerde BIMCO’da görev yaparsınız. 4 sene 8 sene ondan sonra süreniz biter. Kimin orada çalışıp çalışmayacağını da Oda bildirir. Sonuçta ben, görevim bitmişti, Şadan Hanım benim yedeğimdi. Şadan Hanım görevini yaptı ve Şadan Hanımın görevi bitti belli dönem sonra. Ve ondan sonra da Şadan Hanım’ın herhangi bir görev alma durumu yokken benim yedeğim Tamer Beydi. Benim görev sürem bitecekti. Ve normalde Tamer Beyin hakkıydı oraya benim yerime yönetim kuruluna atanması. Bir gün onun detayını anlatmayacağım, BIMCO’dan bir rica yazısı geldi. Biliyoruz burada görev yaptı ama bize Şadan Hanımı gönderebilir misiniz diye. Tamer Bey şu bu, ama Şadan Hanımı gönderebilir misiniz diye. Ben de Tamer Beyi çağırdım. Tamer bu senin hakkın ama bir BIMCO Başkanı çıkarma şansımız var, gel bunu senin yerine Şadan’ı bildirelim. Müsaade eder misin? BIMCO Başkanı olması bir numarada Tamer Bey ve benim eserimdir. Çünkü Tamer bana hayır deseydi Şadan’ın oraya gitme şansı sıfırdı. O atamayı ben yapıyordum. Dolayısıyla önünü Tamer açmıştır ama benim isteğimle ricamla, sonra da kendi becerisiyle sevilmiştir, yükselmiştir” dedi. Şimdi piyasada bir sürü şey dolaşıyor diyen Kalkavan, “En üzücüsü ne biliyor musunuz? Ya bu ne biçim dostluktur. Ben o filmi gösterdim, bu gelecek fırtınayı bekliyordum. Ama bunu bu kadarla atlatmak için. Daha kötüsü olmasın diye. Israrla uyarıyorum. Yahu bu ne biçim dostluk. Madem bizden, yönetimden şikayetçiydiniz niye bu kadar zaman yönetimdesiniz. İkincisi, algı yönetimi yapmaktan niye vazgeçmiyorsunuz. Yazık günah. Israrla söylüyoruz, bak böyle böyle yarışalım diye. Bugün konu Deniz. Deniz Bey ben öyle bir şey söylemedim diyor. Dün de konusu tartışılınca ben öyle bir şey söylemedim dedi. İnanırsınız inanmazsınız kişiler öyle söyler, böyle söyler. Bu konunun bir parçası Zeyport bağlamında konuşuldu, tartışıldı. Peki de, yahu bu ne biçim dostluk. Hani pusu oradan geliyor. Başkan hata yaptığında sevineceksin. Başkan Rizespor başkanlığından alındığında sevineceksin. Gece 12’de yayın yapacaksın. Başkan 8 Şubat’ta azarlandı diye sevineceksin. Daha kötüsü, başkanın üstü çizilmiş diye propaganda yapacaksın. Bu ne biçim dostluk yahu. Böyle şey olur mu? Velev ki çizilse üzülmeniz gereken dost olarak bir yerde, seviniyorsunuz yahu. Böyle bir şey olur mu? Bu doğru da değil. Son iki ayda altı kere görüştüm, ikisi baş başa. İsterseniz satır aralarını da anlatayım size, ne konuştuğumu anlatayım. Dün iki dostum, ağabey diyor Ankara ile aranız nasıl. Sana da mı anlattılar dedim. O kadar notum var ki, tabandan o kadar şeyler geliyor ki. O kadar anlatacak şey var ki. Recep Beyin en büyük özelliği, Koray Beyin tanımlamasıdır, bu piyasada bir şey duymak isterseniz, ona soracaksınız, bir şey yaymak isterseniz önce ona söyleyeceksiniz. Ama daha kötü bir özelliği var: Hayatta hiç kimseye güvenmez. Bu çok kötü bir şey. Baktığınızda benim için çok konuştuğunu biliyorum. Bir sürü sıfat yakıştırdığını biliyorum. Ama geleceksin o düelloda yüzüme karşı söyleyeceksin. Sen benim sevgimi hak etmiyorsun. Bundan sonra da Recep Beysin” vurgusunu yaptı. “Adam gibi yarışın diyoruz” Kalkavan, “Ben Tameri niye alkışladım. Niye destekledim? O benim bir parçamdı, bizim parçamızdı. Öyle büyük bir tuzağa düşürüldü ki farkında değil. Kendi başına, aradan başkan olsa bizim. Ama şimdi artık bizim değil. Böyle baktığımızda daha çok konuşacağız. Anlatacak o kadar çok şey var ki… Gerçekten büyük bir fırsat yarattı Cengiz Bey. Sağ olsun. Konuşun diyoruz. Konuşun, tartışın, anlatın… Ben size burada 15 dakikalık sunumda aşağıda neler olduğunu nasıl anlatayım. Hiçbir tanesi çıkıp da şu toplantıda ne yaptınız diye sormuyorsunuz, niye anlatayım. Ekonomi Bakanlığı’nın toplantısını Recep Bey de oradaydı, müthiş bir toplantıydı. İçeriği dolu bir toplantıydı. Anlatırım yarım saat. Navlunda şunu yaptı, gemi inşada bunu yaptı, ihracatta bunu yaptı diye. Keşke? Çıta o kadar yukarıda ki. Ama yetişmeniz için kırk fırın ekmek yemeniz lazım. Geleceksiniz benimle bilgi, beceri, zeka anlamında yarışacaksınız. Ben yetiştirdi sizi. Geleceksiniz burada yarışacaksınız” dedi. “İçinizde en istikrarlı Salih Kaptan”          İçinizde en istikrarlı Salih Kaptan oldu diyen kalkavan, “Çünkü o rakipti, hala rakip. Pozisyonunu değiştirmedi. Böyle baktığımızda evet ne uğruna bir başkan itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Sektörünün başkanı ve diğerleri gülüyor zaten. Gittiğimizde konuştuğumuzda ne oluyor diyorlar. Kaybetsin de ne olursa olsun. Bakın bizim kendi grubumuzda konuştuğumuz bir şey var. Yaptığımız toplantıda tabandan öyle şeyler geldi ki dedik ki biz de kuralına göre oynayalım. Hayır dedim bir saatimi aldı. Kuralları değiştirip bel altı vurmamak kaydıyla. Burada bir tek konu, Deniz Beyin yaptığı konuşmada verirsiniz cevabını kesilir gider. Ama ben size bizim hakkımızda söylenenleri herhalde kitap yaparım. Kim söylüyor? İsterseniz isim isimde veririz. Ama yapmayın diyoruz. Ve grup muhteşem bir disiplinle devam ediyor. Saldırmadan, vurmadan, etmeden, kötü konuşmadan ve gurur duyuyoruz. İsterseniz soru olarak sorarsınız niye tuzak dediniz diye. Soracaksınız anlatacağız, hikayemiz var. Bu sektör kendini yönetecek kişileri tanımak zorunda, bilmek zorunda. Kapasitelerini bilmek zorunda. Ne yaptığını, ne yaptığını bilmek zorunda. Bizim Piri Reis’te yaptıklarımızı…. İnsaf yahu. Bak burada aslanımız var, kahramanımız var, Mehmet Bekaroğlu burada. Aslan işte. Onunla konuşurken Piri Reis’e aktarılan paraların fazlalığı konuşulur mu” ifadesinde bulundu. Kalkavan, “Gelelim Recep Beyin söylediği ama yapmadığı  veya tersini yaptığı şeylere. Söylediğiniz gibi yapacaksınız. Yaptığınızı da söyleyeceksiniz. Getirin projelerinizi. Ben size şövalye ruhumla diyorum ki iyi ki hak sizin. Yoksa yazsam çıkarım. Size bir alan veriyorum. Oyun oynayın yahu, oyun kurun. Üç aydır kurun oyunu, söyleyin ne yapacağınızı. Biz de size söyleyelim. İktidar biziz. Madem iktidara talipsiniz gelin söyleyin. Bakalım ne yapacaksınız, marifetleriniz ne? Şapkadan tavşan mı çıkaracaksınız, ne yapacaksınız? Hadi gelin söyleyin. Yok. Metin Bey 15 senedir orada, inmesi lazım. İyi de siz kaç senedir benimle berabersiniz? On üçüncü sene. Cengiz Bey kaç senedir odada? 31 sene… Bakın, ne yapacağız? Muhteşem bir seçim kampanyası yürütüyoruz. Ben hayatımda hiç bu kadar çalışmamıştım. Zaten geçen seçimi de Cengiz Bey almıştı. Kendisi öyle söylüyor. 2000 tane Cengiz Bey aldı, 1600 tane de Salih Bey aldı. 3600. Bu seçimlerde de 4000 oy kullanılır. Zaten 3600 almışlar. Biz zaten boşuna çalışıyoruz. Ama 2+2, 52 olmuyor. Keşke Tamer tek başına çıksaydı. Çok daha fazla oy alacaktı. Kızmaca darılmaca yok. Benim için söylenenlere ben Recep üslubuyla cevap vermeye kalksam…. Neler söylemem lazım burada? Benim gibi tapesi olan bir adama, akrabasına FETÖ ilişkisi kurup da vurmaya çalışmak… Sağ olsun Recep’in ortaya çıkardığı operasyondan bir cenaze vasıtasıyla kurtulmuş bir insanım. Ve en fazla da FETÖ’ye karşı konuşan bir insanım” dedi. Kalkavan, “Söylenecek o kadar çok şey var ki Ben bir kere başta Abbas Beye teşekkür ediyorum. Şimdi önce benim küskünlerime gittiler. Metin Bey size hakaret etti, aşağıladı. Sizden de özür dilerim. Öyle bir algılama yarattıysam. Ama amacım o değildir. Oy vermesin, oyunu da istemiyorum. Aynısını Beyefendi söylemiştir. Ben kızarım ama bunun üzerini çizmekle alakası yoktur. Seçimle de bunun alakası yok. Kızgın olabilir, kalbini kırmış olabilirim. Özür dilerim. Affet. Ama düşünce, liyakat, beceri… bakıyorsun, kararını veriyorsun. Ama konuşmanın diğer sayfası var. Bakın bu seçimde ne yapıyoruz biliyor musunuz? 1 diyoruz hedef seçim kazanmak. 2 esas amacımız aradaki dostlarımızı korumak. Öyle bir taciz, tehdit, sıkıştırma altındalar ki. Çok üzülüyoruz. Bunlar esnaf. Ticaret yapan. Ben söz veriyorum. Hiç yapmadım. Cengiz Beyin tavsiyesidir uygulamadım 1999 seçimlerinde ambargo. Recep beye. Uygulamadım. Yine de uygulamıyorum. Ama biraz daha konuşursan bu kadarına da artık benim ailem müsaade etmeyecek. Hani Karadenizliyiz de bu kadar da aptal değiliz” dedi. ˮHayatı zor geçecekˮ Baktığımda, Recep Beyin güzel bir şeyi var diyen Kalkavan, “Bizim literatürümüzde çok kullandığı… Genelde yorum yapmaz, tespit yapar. Efendim benim bir tespitim var der. Öyle bende ne tespitler var. Sırası geldiğinde konuşacağız. Ama şu yanılgıya düşmeyin. Çok net olarak dinlediğim için iki kere dinlediğim için, Deniz Beyin konuşmasının altı çok nettir. Her değişim grubu elemanı fetö’cü değildir. Sakın bu algıyı değiştirip de bize böyle dedi diye gürültü çıkarmayın. Patırtı çıkarmayın. Siz değilseniz sorun yok zaten. Cevabını verirsiniz. Biz de beyana bakarız. Bizim için beyan esastır. Ama gerçekte bakın, ben birkaç neslin türeviyim. Ben Ziya Amcamın devamıyım. Şadan Abimin. Buraya, denizcilik sektörüne çok emekleri vardır. Ama ortak özellikleri kocaman yürekleri ve yalan söylememeleriydi. Ben onların modern versiyonu olarak devam ediyorum. Bu oda, hiç kimsenin odası değil. Bu oda, hepimizin de değil. Bu oda, geleceklerin de, Türkiye’nin de odası, doğacakların da odası. Piri Reis’te okuyacak doğmamış çocukların da odası. Valla o kadar para verdiyseniz yazık günah yani. BIMCO Başkanı yapan bu oda, ICS Yönetim Kurulu üyeliğine gönderen bu oda, vapur donatanlarında başkan olmasında yardımcı olan bu oda… Vapur donatanları binasını hediye eden bu oda. Ama başka bir slogan daha iyi uyardı. Boşuna para vermişsiniz. Çünkü bu oda hepimizin odasından daha büyük. Hayatta ne istediklerini bilmeyen, her şeyden şikayet eden insanlar vardır. Ne yapsanız yaranamazsınız. Çalışırken yorar sizi, ama filmde gördünüz. İki şeye bakıyoruz. Bundan sonra da tavsiye ediyorum. Harcadığınız zamana artık dur deyin, uyanın. Bir görevimiz de bu. İyi ilişkiler ama altında samimiyet var. Dost meclislerinde konuşulanların malzeme yapılması… Hele bir dostumla oldu. Dostuma söylediğimi söyleyeyim. İnşallah Recep Bey haklıdır da ben ona öyle bir şey söylemişimdir. Hatırlamıyorum. Hakkını helal et, özür dilerim. Ama ben söylememişsem de Recep Bey farklı bir senaryo yazıyorsa çok daha büyük işimiz var. Ama dilerim ki Recep Bey haklı olsun. Hatırlamıyorum. Sevgi öyle bir şey ki Allah herkese nasip etmiyor. Vermeyi de sevmeyi de. Ben onu öyle sevmiştim. Bana dostlarım dedi ki sen ona güvenme. Kendi menfaatine çalışır. Şöyle yapar, böyle yapar. Çok emek verdim kurtarmak için. Ama hayatı zor geçecek”.  “Tavsiye niyetinde bir konuşma yapacağım benim beyanlarıma güveneceksiniz. Bu bir tarzdır, üsluptur, genel bir temayüldür. İlk defa DTO da içeriden bir başkan devrilmeye çalışılıyor. Bodrum’da sokakta yürürken çok sevdiğim bir kardeşime Metin Başkanı devireceğiz diyen zatıaliniz (Recep Düzgit’e hitaben). Bir başkan tabii seçimde kaybedebilir ama devrilmesi gerçekten bu odanın teamüllerine aykırı. Bir başka tanımlamam daha var. Sakın sayın başkanım alınmasın kızmaca darılmaca yok. Birbirimize bu üslupta bu tonda hitap ettiğimiz sürece sorun yok. Benim Cengiz Beyin birlik beraberlikten anladığım tanımlama Kaptanoğlu ailesi sürücü koltuğunda ise birlik beraberlik var, yoksa birlik beraberlik yok, her şey toz duman. Bu benim şahsi fikrimdir. Cengiz Bey cevap verebilir. Recep Bey’e düello davetimi de kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Bunları keşke düelloda konuşsak. Yönetim kurullarının asil görevlerinin ne olduğunu biliyor musunuz? Açıp okumuş olmanız lazım. Normal yönetim kurullarının asil görevleri ne? Bizim Odanın yönetim kurulunun asli görevi ne? Bizim görevlerimiz içinde olup da tek yapmadığımız döviz ihracı törenidir. Tek tek okuruz, 14-15 tane görevimiz var. Evet dediği doğru ilk geldiğimizde her hafta toplantı yapıyorduk. Sonra 15 günde bir, sonra 3 haftada bir sonra da ortalama ayda bir buçuk toplantı yapmaya başladık. Şunu sorması lazım bana. Konuşmadığımız geri kalan gündem maddesi var mı? Sizin yönetim yapmadığınızdan dolayı bekleyen iş var mı? Ne kadar hazin ki ne kadar farklı bakıyoruz. İyi eğitim almış bir arkadaşımız, ben de fena değilim. Ama yönetim kurulları bir genel müdürlük değildir, müdürlük ya da daire başkanlığı değildir. Yönetim kurulu önüne gelen gündeme bakar, görür onaylar, bütçeyi, stratejiyi onaylar veya belirler ve denetler. Başka asli görevi yoktur. Siz burada her işe karışmaya kalkarsanız, burada gelip sabahtan akşama kadar başkan otursun o zaman genel sekreterlik yapmanız lazım. İK Müdürlüğü, muhasebe müdürlüğü yapmanız lazım. Siz önce bu toplantı şeklinden dolayı ki bu bir tarzdır. Siz gelirsiniz haftada bir toplanırsınız. Ama siz soracaksınız, aksayan bir şey var mı? Bu arada Recep Bey bizim yönetimden ayrılmıştır ama ben onu 12. Yönetim kurulu üyesi olarak hep görmüşümdür. Bir tek istisnadır. Kendisinden gelen hiçbir yazı katılmasam bile fikre, geri çevrilmeyip imzalanıp devlete gitmiştir”. Metin Kalkavan sözlerini şöyle noktaladı, “Biz size stres testi uyguluyoruz. Bak sen orada rahat dur. Gözünü seveyim, ben bugün sana bir şey söylemeyeceğim. Bugün rahat dur lütfen. Sen geçen seferki meclis tarihine imza attın. Bugün de imza attın. Ama geçen sefer adaylığın açıklandığı zorluk derecesi çok yüksek olan bir meclis müthiş yönetildi. Herhalde meclis üyelerimiz ve misafirlerimiz takdirle karşılamışlardır. Burada benim söylemiş olduğum atama konusu şudur; bu sene Şadan Hanım bana sordu. Ağabey benden sonraki yedeğe kimi koyalım. Şunu koyalım mı dedi, ben de koyalım dedim. Ha uygulama sizin dediğiniz gibi oluyor ama o formalite. Normalde formalite yapıyorsunuz ama Oda başkanları bunu anlatıyor. Dedim ki bize bir rica gelince ben Tamer Kıran’a sordum, Tamer de o gün tamam Ağabey dedi. Bu yüzden 6 ay sonra Tamer Kıran’ı ICS yönetim kuruluna gönderdik Oda adına. Yeterli malzeme verdik. Dostuz, 18 Kasım’ı unutmayın. Bütün şubelerden muhalefeti iktidarı fark etmiyor, bütün lojistik DTO tarafından karşılanacak. Herkese hayırlı günler dilerim.” 7DENİZ