Geride bıraktığımız ay Türk Armatörler Birliği (TAB) Mükemmeliyet Merkezi bence Türk denizcilik sektörünün yarınlarını belirleyecek bir webinara imza attı. “Sera Gazı Emisyonu Kuralları ve Yeni Uygulamalarıyla Gemi İşletmeciliği ve Gemiler Değişimin Eşiğinde… Çok Az Bir Süre Kaldı, Hazır Mısınız?” adlı webinarda sektörün geleceğini tartışmaya açtıkları için kendilerini buradan bir kez daha tebrik ediyorum.
Her dost meclisinde denizcilik sektöründeki çoğu oluşumun kayda değer bir şey yapmadığını çok eleştirmişimdir. Hala daha yapmayanları eleştirdiğimi ve eleştireceğimi söyleyeyim ve küçük bir de dip not düşeyim: Sektörde görmek istediğimiz çalışmalar işte bu tarz işler. İçinde emek barındıran ve daha da ötesi Türk denizciliğinin yarınlarına katkı sağlayacak, gelişimini tetikleyecek çalışmalar için ısrarcı olabilmektir. Yoksa mevzu protokolde yer kapmaksa ben bu işe külliyen karşıyım.
Gelelim şu TAB Mükemmeliyet Merkezi’nin webinarına. Hem sitemizde hem de dergimizde haberine bolca yer verdik vermesine, bizimle birlikte diğer sektör yayınları da konuyu işledi lakin bence bu öyle yap haberi koy kenarda kalsınlık değil! Webinarı izleyenler, TAB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cihan Ergenç’in konuşmasında değindiği noktaların ne derece ehemmiyetli olduğu noktasında benimle hemfikirdir diye düşünüyorum.
Bu sebeple Ergenç’in dile getirdiği hususlara gelin bir kez daha birlikte bakalım istiyorum:
“Zero Emission Coalition” 140 uluslararası firmanın bir araya gelerek oluşturduğu bir iş birliği platformu. Bu platformun araştırmasına göre de çoğunluğu Avrupa olmak üzere 100’e yakın sıfır emisyon projesi bulunuyormuş. Kısacası insanlar ciddi ciddi bu konu üzerine mesai harcayıp, emek sarf ediyor. Şimdi hemen burada bir parantez açıyorum ve diyorum ki: Sakın ha “oooo sıfır emisyon mu, olsa da biz göremeyiz” demeyelim. Geçen senenin başında yürürlüğe giren IMO Sülfür Regülasyonu hakkında bir aralar çok konferans yapıldı. Bu karar deniz ticaretini sekteye uğratır, hatta çoğu armatör bu sistem gelirse batar diye çok konuşuluyordu. Peki sonra ne oldu? Yürürlüğe girdi mi, girdi. Biz de tıpış tıpış uymak durumunda kaldık mı, kaldık. Demem o ki biz istesek de istemesek de bu kararlara zorunlu olarak katılıyoruz. Madem IMO’da bu konuya dair özel fonlarda var, niye biz de bu yarışa dahil olmayalım? Aklıma gelmişken bir şey daha yazacağım: IMO Sülfür Regülasyonu yürürlüğe girdiğinde Balast Suyu Arıtma Sistemleri (BWTS) konusunda bir grup armatörümüz, mevcut sistemin gemilere takılması konusunda bir oluşuma da gitmişti. Bu oluşum Türk armatörlerinin birlikte hareket ederek yürüttüğü yoğun çalışmaların neticesinde kısmen başarılı da oldu.
Yeni teknolojiler: Belli ki ‘Gemin var mı, var. O zaman al gemiyi götür limana doldur boşalt’ dönemi ha bitti ha bitecek. Bu işin amiyane tabirle raconu yeniden yazılıyor. Hatta çoğu yazılmış bile! Çünkü, Ergenç, Japonya’nın öncü olduğu gemi inşa ve teknolojileri konusunda, Çin Kore ve bazı Avrupa ülkelerinin 10 yıldır Ar-Ge çalışmaları olduğunu belirtiyor ve ekliyor: Son zamanlarda değişen kurallarda her şeyin sil baştan yapıldığını görüyoruz. Bu kurallara uyabilecek miyiz, dayanabilecek miyiz, ayakta kalabilecek miyiz? Gerçekten zor bir süreç. Zaten zor olan denizcilikte zor bir süreç Türk denizcilik sektörünü bekliyor.
ABD Başkanı Joe Biden gelir gelmez ilk imzaladığı kararname çevre beyannamesi oldu:
Kuzey Kutbu Doğal Yaşamı Koruma Alanında petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri için verilen izni geçici olarak durdurdu. 16 Nisan’da da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da dahil dünya liderleriyle online olarak çevre konularını görüşecek. Esasen uzun zamandır çevre mevzusu dünyanın gündemindeydi. Artık buna karşı durmanın kimseye faydası olmayacağı aşikar. Acaba ne olacak diye beklemenin de hiçbir anlamı yok.
Gemi siparişi için bir kez daha düşünün: Neden mi? Çünkü, her ne kadar bugün bahsi geçen ve üzerinde çalışılan yeni teknolojik gemileri şu anda üretecek ne bir tersane ne de bildiğimiz kadar bir prototip olmasa da yakın gelecekte bu gemilerle bizzat tanışacağız gibi. Bu yüzden olsa gerek Ergenç, “Bildiklerimizin hepsini unutacağız. Bilmediklerimiz ve yeni teknolojilere sektör olarak hazır olmamız lazım. Dünya baş döndürücü bir hızla gelişiyor, değişiyor. Bundan sonrada aynı hızda değişecek” diyor ve bugünün üretilen gemilerinin 2025’ten sonra gelecek olan yeni kurallara uygun olmayacağını vurguluyor.
Bence Ergenç’in tüm konuşmasının her bir noktası ufkumuzu açar nitelikteydi. Bu yeni dünya düzenini yakalayabilmemiz için tabii ki bir çözüm önerisi de vardı:
Sektör olarak bir Komisyon kurmak. İçerisinde Odamız, ilgili bakanlıklar, STK’lar, denizcilik üniversiteleri ve sektör paydaşlarının yer alacağı bir komisyonla ancak bu yarışta var olabileceğimizin altını çizen Ergenç’in de dediği gibi “Başka bir çözüm yolumuz da çaremiz de yok”.
TAB’ın Mükemmeliyet Merkezi’nin, DTO’nun önderliğinde bütün denizcilik STK’larına ve üniversitelerine yaptığı çağrıyı doğru ve yerinde buluyorum. Elbette gönül ister ki sektörümüz STK’larının hepsi Türk denizciliğinin yarınları için ortak bir çalışma grubu kursun.
Umarım TAB Mükemmeliyet Merkezi, yaptığı bu çağrıda ısrarcı olur ve tabi ki Türk denizcilik sektörü de TAB’ın sesine kulak verir…
Kalın Sağlıcakla…