Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiyeʹnin denizlerinden avladığı toplam balık miktarında son 10 yılda yüzde 30 gerileme yaşandı. En çarpıcı düşüş kefal, levrek, çipura, akya, kalkan gibi dip balığı türlerinde görüldü.
Türkiyeʹnin denizlerden elde ettiği balık miktarı 2005 yılındaki 334 bin 248 ton seviyesinden yüzde 30 düşüşle geçen yıl 231 bin tona geriledi. En fazla avlanan türler arasında yer alan hamsi, sardalya ve istavritte son 10 yılın en kötü sezonu yaşandı.
Geçen yıl 96 bin 440 ton hamsi, 18 bin 77 ton sardalya ve 12 bin 213 istavritin avlanırken en çarpıcı düşüşler dip balıklarında görüldü.
Dip balıkları ˮdipˮ yaptı
Buna göre 10 yıl önce 10 bin 560 ton avlanan kefal, geçen yıl bin 721 tona, 4 bin 100 ton avlanan bakalorya 642 tona, 2 bin 825 ton avlanan barbunya bin 426 tona, 505 ton avlanan akya 173 tona, bin 215 ton olan çipura 606 tona, bin 190 ton avlanan dil balığı 417 tona, 649 ton avlanan kalkan 197 tona, 581 ton olan levrek 110 tona düştü.
Lüferde ise 2005 yılında 18 bin tondan 2011ʹde 3 bin 122 tona kadar gerileyen av miktarı, yeniden artışa geçerek geçen yıl 8 bin 386 tona ulaştı. Avında artış yaşanan başlıca türler ise çaça, mezgit, tekir ve tırsi balıkları oldu.
ˮBirçok tür için tehlike sınırındayızˮ
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Cemal Gücü, çok fazla sayıda tekneye sahip Türkiyeʹnin yüksek avlanma kapasitesine sahip olduğunu, bunun da balık stokları üzerinde baskı yarattığını belirtti. Gücü, alınan önlemlere rağmen bir çok türünün popülasyonunda gerilemelerin devam ettiğini belirtti. Hamsi, palamut, sardalya, istavrit gibi sürü balıklarında av miktarının iklimsel değişiklere göre dalgalı bir seyrin izlediğini, bu türlerdeki gerilemelerin kritik seviyede olmadığını anlatan Gücü, geçen yıl hamsideki gerilemenin de deniz suyu sıcaklığıyla ilgili olduğunu söyledi. Geçen yıl sonbahar aylarında yaptıkları tespitlerde Karadenizʹin güneyinde 300 bin ton hamsi tespit etmelerine rağmen deniz suyu sıcaklığındaki değişim nedeniyle bu balıkların Gürcistan sularına doğru gittiğini anlatan Gücü, sözlerini şöyle sürdürdü:
ˮSürü balıklarında iklim koşulları uygun giderse yüksek miktarda balık avlanabiliyor. Bu türlerde av miktarındaki gerileme balıkçılığı çökertecek seviyede değil, burada ancak kardan zarar ediyoruz. Yani avcılıktaki gücümüzü kontrol altında tutsak eskisi gibi 1 milyon tonlara ulaşmak mümkün. Bu balık türlerinde korkacak bir şey yok. Ancak dip balıkları çok daha hassas konumda. Bulundukları bölgede kalıcı olan ve sürü balıklarına göre daha uzun süreli üreme dönemlerine sahip dip balıkları kendilerini çok kolay toparlayamıyor. Bu balıklar üzerindeki balıkçılık baskısı daha net görülebiliyor. Hamsi doğduğu yıl yumurta bırakabilirken kalkan ancak 3-4 yaşına kadar yumurta bırakamıyor. Pek çok balık türünde tehlike çanlarının çalmaya başladığı sınırdayız. Aşırı avcılık nedeniyle balıklar, geleceklerini garanti edecek kadar yumurta bırakamıyor.ˮ
ˮKalkanın nesli tükeniyorˮ
Popülasyonu hızla gerileyen balıklar içinde kalkanın durumunun çok trajik olduğuna dikkati çeken Gücü, kalkanın artık avlanmasının yasaklanması ve korunma altına alınması gereken bir tür haline geldiğini, bunun için Romanya ve Ukraynaʹnin da dahil olacağı uluslararası bir projenin yürütülmesinin şart olduğunu söyledi. Balık popülasyonundaki gerilemenin önüne geçebilmek için Türkiyeʹnin çeşitli önlemler aldığını anlatan Doç. Dr. Gücü, diğer Akdeniz ülkelerine göre daha uzun dönemi kapsayan av yasağı uygulandığını, avlanma gücünün azaltılması için balıkçı teknelerinin devlet tarafından satın alındığını, balıklara boy sınırlaması getirildiğine işaret etti. Atılan adımlar sonucu durumun geçmişe göre daha fazla kontrol altında gözüktüğünü ifade eden Gücü, yasak avlanmayla daha iyi mücadele edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
ˮYeni yasa şartˮ
Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Ramazan Özkaya da balık popülasyonunun azalmasından sadece balıkçı teknelerinin değil amatör avcılık faaliyetlerinin de sorumlu olduğunu savundu. Özellikle ekonomik değeri yüksek olan dip balıklarının olta ve zıpkınla yoğun olarak avlandığına işaret eden Özkaya, ˮHamsi bir yılda büyüyüp pazara giriyor ama örneğin bir laos 5 yılda ekonomik büyüklüğe ulaşıyor. Gece dalışı yapan zıpkıncılar belirledikleri yuvaları bir tek balık kalmayana kadar kurutuyor. Amatör balıkçıların dip balıklarına verdiği zarar, teknelerden çok daha fazladırˮ dedi.
Özkaya, su ürünleri avcılığını düzenleyen 1380 sayılı Kanunʹun baştan sona yenilenmesi için çalışma yürütüldüğünü, yeni tasarıda aşırı avcılığının önüne geçebilmek için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığıʹna daha fazla yetki verildiğini ancak yasanın bir türlü çıkarılamadığını söyledi. Yeni tasarıyla balıkçı teknelerinin uydu üzerinden izlenmesi, yasak avlanan tekneye balıkçılıktan men cezası getirilmesi gibi düzenlemelerin öngörüldüğünü anlatan Özkaya, ˮAva kota getirilmeden, yasak avlanana ağır cezalar vermeden bu sorun çözülmez. Yeni yasa bu konularda Su Ürünleri Genel Müdürlüğüʹne geniş yetkiler tanıyor. Umarız bir an önce yasalaşırˮ değerlendirmesinde bulundu.
7DENİZ