Piyasanın değişken olduğu durumlarda en iyisi bekle ve gör düşüncesidir” diyor Prista Oil Genel Müdürü Hakan Tuna… Son zamanlarda sektörde birazcık kıpırdanmalar yaşandığını ama bunun dönemsel olduğunu düşünüyor. Sektörün selametini ise Çin’de görüyor ve ekliyor, “Biliyorsunuz dünya ticareti Çin’e bağlı artık... Çin’de de pek iç açıcı gelişmeler yaşanmıyor. Çin ne zaman eski günlerine kavuşursa dünya ticareti de artacak. Bizim de yağ satışlarımız buna paralel olarak gelişecek.ˮ 2010 yılında Türkiye pazarına adım attınız. 2010’dan günümüze yaşadığınız gelişmelerden ve pazardaki konumunuzdan bahseder misiniz?  İki yönden bakmak lazım olaya. Gulf Marine yağlarının Türkiye’de ve dünyada satışını yapıyoruz. 2009 yılında Bulgaristan merkezli ana şirketimiz Prista Oil, Gulf Marine ile Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Türkiye, bir anlaşma yaptı. Ben de 2010 yılında bu oluşuma katıldım. Sonrasında çok hızlı bir büyüme yaşadık.  Türkiye’de satış rakamlarında ikinci konuma kadar geldik. Daha sonra dünyada krizler patlamaya başladı. Dünya ticareti durma noktasına geldi neredeyse. Hala da bu krizlerin etkileri devam ediyor. Sektördeki genel küçülme bizi de etkiledi. Ama pazar içindeki yerimizi çok fazla etkilediğini söyleyemem. Tonaj olarak düşüş oldu fakat rakiplerimizde de aynı oranda düşüş olduğu için konumumuz değişmedi. Agresif olarak yaklaşmıyoruz pazara. Hiçbir şekilde maceraya girmiyoruz. Piyasanın değişken olduğu durumlarda en iyisi bekle ve gör düşüncesidir. Son zamanlarda birazcık kıpırdanma oldu ama bunun dönemsel olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz dünya ticareti Çin’e bağlı artık. Çin’de de pek iç açıcı gelişmeler yaşanmıyor. Çin ne zaman eski günlerine kavuşursa dünya ticareti de artacak. Bizim de yağ satışlarımızın  buna paralel olarak daha da gelişeceğine inanıyorum. Ana faaliyet alanınız ve hizmetlerinizden bahseder misiniz? Türkiye’de Prista Oil’in en önemli iş kollarından biri deniz satışlarıdır. Bu sebeple  Prista Oil  olarak deniz yağları departmanına çok önem veriyoruz. Yatırımlarımızı buna  göre ayarlıyoruz. Şirket olarak buna gerçekten önem veriyoruz. İzmit Körfez’deki tesisimizde 2002 yılından beri üretimimizi gerçekleştiriyoruz. Geçtiğimiz günlerde fabrika alanında pay sahibi olan Körfez Belediyesi kendi hakkını satışa çıkardı ve ihaleyi biz kazandık. 21 milyon TL maliyetle yatırımımızı gerçekleştirdik. Bu, Prista Oil’in Türkiye’de hala devam etmek istediğini gösteriyor. Türkiye piyasasında Prista Oil  markasıyla çok fazla tanınamadık ama Gulf Marine markasıyla yeterince tanındığımız ortada.  Şirketimizin bu konuya verdiği önem;  yaptığımız yatırımlardan da açıkça anlaşılabiliyor.  Bunun yanında Prista Oil’in Bulgaristan’da da iki fabrikası bulunuyor. Biri sadece gres yağı üretirken diğeri madeni ve endüstri yağlarından çeşitli soğutma sıvılarına kadar bir çok ürünü üretiyor. Bugün Bulgaristan’ın en büyük denizcilik şirketinden biri olan Navibulgar firmasının gemilerinin ikmalini  birçok limanda biz yapıyoruz. Gulf Marine ile  2010 yılında  yaptığımız anlaşmada sabit durmadık. Faailiyet alanımızı genişletmek için bir takım girişimlerde bulunduk. Baltık ülkeleri de -Finlandiya, Litvanya, Letonya ve Estonya-  bize bağlandı. Litvanya Riga’da üretimimizi yapıp o dört ülkedeki limanlarda ikmallerimizi gerçekleştiriyoruz. Bu bölgede yaklaşık iki yıldır üretim ve satışımız devam etmekte. GULF Oil International Group bünyesinde yer almak Türkiye pazarında size nasıl bir artı katıyor? Gulf Oil 1901 yılında kurulmuş çok eski bir şirket. Dünyada büyük petrol şirketleri için “7 kız kardeş” diye bir tabir vardır. Bu 7 firmadan biri de Gulf Oil’dir.  Gulf Oil, 2008 yılına kadar dünyada ve Türkiye’de marine sektörüne girmemiş. 2008’den sonra “Denizcilikte bütün büyük oyuncular var, biz de olalım” demişler  ve bu kararla  denizcilik sektörüne atılmışlardır. O zamandan beri çok yol aldık. Gulf Marine  olarak dünyada 900 limanda yağ ikmali yapabiliyoruz. Türkiye , Bulgaristan, Romanya  ve  az önce bahsettiğim Baltık ülkelerindeki  üretim, satış ve dağıtımından   Prista Oil olarak biz sorumluyuz. Bunun dışındaki diğer  ülke limanlarında  ise Gulf Marine   operasyonları kendisi organize ediyor. Dünya çapında bu kadar köklü ve imkanları fazla olan bir firmayla çalışmak Prista Oil olarak bizim için de büyük bir avantaj oluyor. Bir firmayı ön plana çıkaran hizmetinin ardındaki kalitedir, müşterilerine nasıl bir hizmet sunduğudur. Sizde nasıl bu durum? Diğer büyük firmalar gibi biz de müşterilerimize kaliteli yağ satıyoruz. Fakat burada püf nokta bu yağı müşteriye nasıl ilettiğimizdir. Bu, yağın en az kendisi kadar önemli bir konudur.  Bizim burada en önem verdiğimiz şey yağın vaktinde müşteriye ulaştırılmasıdır. Fakat yağı müşteriye ulaştırırken de çevre, emniyet ve güvenlik kriterlerini gözeterek ulaştırmak çok önemli. Amacımız sıfır riskle çalışmak. Güvenli görmediğimiz ikmalleri, güvenliliği sağlanmadan gerçekleştirmiyoruz. Çevreye, kişilere ve ekipmanlara zarar vermeden, önlem alınarak çalışmak dikkat ettiğimiz püf noktalardan biridir.  Dolayısıyla doğayı seviyoruz  ve kullandığımız ürünlerin de çevreci olmasına dikkat ediyoruz. İkmallerde kullandığımız çevreci/yeşil barcımız Bahri Ege, kendi enerjisini kendisini üretiyor. İki rüzgar tribünü ve güneş panelleri ile bunu sağlıyor.  Normal barclar;  ikmaller arasındaki bekleme sürelerinde jeneratör yardımıyla enerjilerini sağlar ve çevreye  emisyon yayarlar. Bizim barcımızda ise bekleme süresinde güneş veya rüzgar sayesinde aküler doluyor. İkmal sırasında da kendi enerjisini kullanarak bu işlem gerçekleştiriliyor. Tamamen çevreye duyarlı bir şekilde, jeneratörler çalıştırılmadan günde ortalama 16 saate kadar dayanabiliyor. Çevreye emisyon yayılımının olmadığı bu zaman aralığı oldukça uzun  bir süredir. Ayrıca Bahri Ege barcımız,  çevreye duyarlı olmasının yanı sıra  sessiz bir şekilde çalışmaktadır. Bu da personelin çalıştığı ortam için artı bir avantaj diyebiliriz. Madeni yağ ikmal pazarında sahip olduğunuz pay ile yıllık alış-satış oranınız nedir? Geçmişte Türkiye’deki marine pazarı 25-30 bin tonlarda seyrederken günümüzde bu pazar muhtemelen 20 bin tonlara düştü. Sektörde yaprak kıpırdamıyor diyebiliriz.  Bizim de bu 20 bin ton içerisinde %15’lerde 3 bin tonlar civarında yıllık marine satışımız oluyor. Bu süreçte %15’ler civarındaki payımızı sabit tuttuğumuza inanıyorum. Kanunlar ve prosedürler tarafında yaşadığınız sıkıntılar var mı? İkmal için Zeyport Limanı’nı yıllardır kullanıyoruz. Normalde liman girişlerinde cüzi ücretler ödenir. Ancak Zeyport, bu girişler için inanılmaz ücretler almaya başladı. Dünyanın hiçbir yerinde bu rakamlar ödenmiyor. Bu konuda ilgili tüm mercilerle görüştük. Fakat hala mağduriyetimizi gidermiş değiliz. Bu durum maliyetlerimizi de inanılmaz yükseltiyor. Bu sıkıntının bir an önce çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. Çilem Kocamış - 7DENİZ
Editör: TE Bilisim