Bureau Veritas (BV) ile bir firma arasında yaşanan anlaşmazlık, 1998’de yargıya intikal ediyor. 20 sene kadar süren dava, yakın geçmişte ilgili mahkemenin kararıyla da nihai bir sonuca erişiyor. Bu sonuca göre (Danıştay 10. Daire Başkanlığı) BV’nin yetkisi iptal ediliyor. Hiç kimsenin Türk yargısının aldığı karara saygı duymamak gibi bir tavrı söz konusu değil lakin ortada ayan beyan duran bir mağduriyet söz konusu. Bu mağduriyet, sadece BV’den hizmet almış  121 armatör firma olan, gemi işletmecilerinin ve  25 yeni inşacılarının mağduriyeti de değil. Esasen burada Türk bayraklı deniz ticaret filomuz da mağdur edilmekte. Açıkça ifade etmek gerekirse Türk armatörünün, baş başa kaldığı bu durumda önünde duran en kestirme çıkış Türk bayrağından çıkmak gibi görünüyor. Elbette ki bu zaman ve masraf açısından kaybın önüne geçen çözüm değil. Bilakis Türk ticaret filomuza zarar veriyor. Her fırsatta Türk bayraklı filomuzu güçlendirmemiz gerektiğini dile getirip sonra da böylesi bir sorunla Türk bayrağını tercih etmiş firmalarımızı yalnız bırakmak bir anlamda cezalandırmak olmuyor mu? Diğer taraftan BV klaslı Türk bayraklı gemiler, olası bir tutulma karşısında yaşanacaklar sadece gemi sahiplerini mağdur etmeyecek, Türk Bayrağının siciline de yansıyacak. Bu durum da kaybedenin sadece BV klaslı gemilere sahip armatörler veya gemi inşacılar değil, Türk bayrağının da olacağı aşikar görünüyor.

 

7Deniz olarak yaptığımız görüşmeler neticesinde gördük ki alınan bu karara saygı duyulmakla birlikte, BV’den hizmet almış olan Türk armatörü ve işletmecisi ciddi manada olumsuz bir portreyle karşı karşıya kalmış durumda. Gelin mevcut durumun firmalarımıza ve sektörümüze nasıl yansıdığını onların ağzından dinleyelim:

KOSDER Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kocabaş:

“Armatör ya da işletmecinin önüne koyulan seçeneklerin hem maddi kayıplara hem de zaman kaybına neden olacağı kesin”

Malumunuz Bureau Veritas (BV) klas kuruluşu ile bir firma arasında yaşanan anlaşmazlık yargıya intikal ederek 1998 yılından günümüze kadar geldi ve ilgili mahkemenin kararıyla nihai bir sonuca ulaştı. Danıştay 10. Daire Başkanlığı söz konusu davayı karara bağlayarak BV klas kuruluşunun yetkisini iptal etti. Bunun üzerine Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü söz konusu kuruluşla ilgili "Gemiler için Yetkilendirilmiş Kuruluşlar Yönetmeliği" kapsamında yapılan yetki devri protokolünü durdurdu. Sektörümüzün çatı kuruluşu olan İMEAK Deniz Ticaret Odamızda 16.10.2018 tarihinde kararı sirküler ederek denizcilik sektörünün paydaşlarına ilan etti. Yaşadığımız süreçte yargı kararına binaen idaremizin gerçekleştirdiği bir uygulama var. Tabii ki her zaman olduğu gibi idaremizin ve Türk yargısının verdiği karara saygı duyuyoruz. Fakat yetki iptali gerçekleştirilen klas kuruluşundan, hizmet alan armatörlerimiz ciddi manada bu süreçten olumsuz olarak etkilenmekte.

Bilindiği üzere; Fransız klas kuruluşu BV'nin yetki iptali geçtiğimiz yıllarda da vuku bulmuştu. Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü 15 Ağustos 2014 tarihinde bu kuruluşun yetkisini iptal etmişti. Ancak o dönemde 6 aylık zorunlu sertifikalar bayrak devleti tarafından verilmiş işletmeci herhangi bir mağduriyete maruz kalmamıştı. Halihazırda yaşanan bu süreçte, alınan karar doğrultusunda bayrak devletinin de BV klas kuruluşundan hizmet alan işletmelere sertifika verme durumu ortadan kaldırıldı. Hal böyle olunca şu an ki durumda armatör ya da işletmecinin önüne koyulan seçeneklerin hem maddi kayıplara hem de zaman kaybına neden olacağı kesin. Bu seçeneklerden biri olan klas değiştirme, ek maliyetleri de beraberinde getirecektir. Bununla birlikte klas kuruluşunun seçilmesindeki karar verme süreci ve tabiri caizse hikayenin baştan yazılmasından kaynaklı yaşanacak zaman kaybı, işletmelerin maliyet zincirine ciddi derecede zarar verecektir.
Madalyonun diğer yüzünde ise halen BV klaslı ticari faaliyetlerini sürdüren Türk bayraklı gemilerin yurt dışında yaşayacağı sorunlar var. Gerçekleşeceği ihtimal bir tutulma esnasında liman devletini temsilen bahse konu klas kuruluşunun pasif durumda olması hem geminin ticari faaliyetini etkileyecek hem de temsil ettiği bayrağın siciline olumsuz olarak yansıyacaktır. Başta da ifade ettiğim gibi tebliğ edilen karar hukuki bir sürecin çıktısıdır. Bizler de işletmeciler olarak bu karara saygı duymak zorundayız ancak bahsettiğimiz gerekçelerin neticesinde BV klas kuruluşuyla anlaşma yapmış Türk bayraklı gemi işleten armatörlerimizin ortaya çıkacağı muhtemel mağduriyetlerinin giderilmesi elzem bir durumdur.

 

Akbaşoğlu Holding Genel Müdürü Kemal Akbaşoğlu:

“Umarım bu hatadan geri dönülür ve yapılan bu yanlış en kısa zamanda düzeltilir”

Ticari bir kayıp üzerine açılan ve armatör ile klas şirketi arasında olan bir davanın yetki iptaline gitmesi ne yazık ki sadece BV’nin değil biz armatörlerinde mağdur olmasına sebep oldu. Türk bayrağının itibarını zedeleyen bu hareket, armatörlere iki seçenek bırakıyor ya klaslarını ya da bayrağı değiştirmek. Bu sebeple bazı armatörlerin Türk bayrağından çıkmaları kaçınılmaz gibi duruyor. Biz Türk bayrağında devam edeceğiz ama bu sefer de hem iş yükü anlamında hem de maddi anlamda külfet doğuracak bir sürecin içerisine giriyoruz. Umarım bu hatadan geri dönülür ve yapılan bu yanlış en kısa zamanda düzeltilir.

 

Atasoy Denizcilik Genel Müdürü  Burak Atasoy:

“Hem maliyet hem de ekstra yükümlülüklerle baş başayız”

BV Klaslı Türk Bayraklı gemi çalıştıran bir armatör olarak sıkıntıyı en çok çeken firmalar arasında yer almaktayız. Bir önceki yetki iptalinde, BV ile mevzu bahis firma arasındaki ticari davaya taraf olarak hata yapan idaremiz, en azından o zaman sertifikaları direkt verdiğinden bir şekilde sorun idare edilmişti. İdaremiz adına sertifika düzenleme yetkisi klaslara verildikten sonra ne yazık ki böyle bir çözüm yöntemi de ortadan kalmış durumda. Bunun üzerine başka klas kuruluşları ile görüştük. Ancak hem maliyet hem de ekstra yükümlülükler ile karşılaştık. Gemi işletmenin zaten yeteri kadar zor oluğu bir ortamda, her şeyimiz düzgün bir şekilde ilerlerken baş başa kaldığımız bu durumun bizi nedenli olumsuz etkilediği ayan beyan ortada. Ayrıca ifade etmeliyim ki iptal sonrasında kısa vadede önlem almayıp, yıllık denetimlere kadar beklemeyi düşünen armatörler olası bir tutuklama ya da kaza durumunda çok daha zor bir durumla baş başa kalacaklardır. Rusya, Ukrayna, Romanya gibi PSC (Port State Control)/Liman Devleti Kontrolünü kendi kararına kullanan ülkeler, bu yetki iptalini öğrendikten sonra BV Klaslı Türk Bayraklı gemileri daha fazla zorlayıp, daha fazla masraf kapısı yaratabilirler.

 

Çaksan Tersanesi İşletme Müdürü Cihan Bayrak:

Hali hazırda Bureau Veritas (BV) ile devam eden projemizden dolayı Danıştay’dan böyle bir yaptırım gelince çok şaşırdık. Şu an inşa halinde olan gemimizi 2019 Ocak ayında sefere koymayı planlıyorduk. İptal kararı geminin bitimine hemen hemen 3 ay kala bize iletilmiş oldu. Esasında en başında böyle bir hadisenin yaşanmasını istemezdik. Kaldı ki idare ve BV’nin bütün anlaşmazlıklarını gidermiş olduğunu düşünüyorduk. Biz de bu sebeple, BV ile bu projelere başlamaya karar vermiştik. İdare’nin yetkilendirdiği bir klas kuruluşunun en azından devam eden projeleri için dünyada benzer uygulamalarda da görüleceği üzere bir ayrıcalık tanımasını, omurganın kızağa konma tarihine bağlı olarak muafiyet vermesini ve bu zor zamanlarda gemi inşa eden bizim gibi firmaları mağdur etmemesini beklerdik. Ancak, karar Danıştay’dan çıktığı için onlar da muhtemelen hızlı davranmak zorunda kaldı. Tabii denizcilikte hemen karar alıp ilerlemek pek mümkün değil. Hele ki konu “Klaslama” gibi geminin sicilinin kalbindeki bir konu olunca, 3 ay kala tekrardan bir klas ile anlaşmak, hesapların tekrar kontrol edilmesi, projelerin yeniden onaylanması hiç te kolay değil.

Biz sıkıntımızı Türk Loydu üzerinden çözmeye çalışıyoruz. Oradaki arkadaşlarımız sağ olsunlar, son derece yapıcı bir şekilde olaya yaklaştılar. Bu konuda BV ile beraber iyi bir füzyon yakaladıklarını düşünüyoruz. Bunda en büyük avantaj iki klas müessesinin de merkez ofislerinin İstanbul’da olması. Tüm bu iyi niyetli yaklaşımlara rağmen bu mevcut durum yine de omuzlarımıza hiç beklenmedik şekilde, zaten keyifli olmayan market şartlarında ekstra maliyet ve zaman kaybı yüklemekte.

Ayrıca şunu da söylemeliyim ki BV, seneler önce İstanbul’da bir merkez ofis yatırımı yaparak ve Türk mühendisler istihdam ederek hem bizim yurtdışında yabancı enspektörlerin inisiyatiflerinden azat etmiş hem de hızlı ve efektif bir klaslama kuruluşu olarak Türk armatörüne hizmet etmiş uluslararası camiada saygın bir kurum. Burada gerçek anlamda bir okul olarak nice mühendislerin yetiştirilmesinde katkıda bulunmuş ve ülkemize ciddi anlamda bir katma değer sağlamıştır. Temennim bu anlaşmazlığın olabildiğince hızlı ve tüm tarafları üzmeyecek şekilde bir sonuca ulaşması yönünde.

 

Yalova-Altınova Tersane Girişimcileri Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Fazıl Uzun:

İşin hukuki tarafı üzerine yorum yapamam ama bunu bir ceza olarak kabul edersek; bu durum Türkiye’deki armatörler ve gemi inşacılar için uygun olmadı. BV, Türkiye’de çok geniş bir ağı olan klas müessesesi. Proje onay ofislerinin Türkiye’de olması, fiyat uygunluğu armatörümüz ve tersanelerimiz için çok avantajlıydı. Tabii ki bu durumdan memnun değiliz.

Şu anda maalesef, Türk bayraklı gemiler mecburen BV’den çıkıp, IACS üyesi klas kuruluşuna geçmek zorunda kalacaklar. Bunun da bir maliyeti, bedeli var. Ayrıca yeni gemi inşası BV klası altında Türk bayraklı yapılacaksa o da mümkün değil. İhracattaki gemilerde teslim sırasında tonilato belgelerinin verilememesi nedeniyle Türk bayrağının silinmesi de ayrı bir sıkıntı. Neresinden bakarsanız bakın denizcilik sektörü için iyi olmadı. Bizim inşa halinde BV klaslı gemimiz var. Tamamen yurt dışına çalışan bir firmayız ve teklif verdiğimiz birçok ihale de söz konusu. Şartnamemizde BV klası yer almakta. Oradan da geri adım atmak zorundayız. Bunlar bize ekstra maliyet, ek külfet oldu. Ekonominin bu kadar zor durumda olduğu ve her kuruşu hesaplamak zorunda kaldığımız bir dönemde bu yaşananlar ağır yük teşkil etmekte.

 

Düzgit Filo Müdürü Kürşat Öztürk

“Bayrak değişikliğini ön planda tutuyoruz”

IMO Genel Sekreteri: Denizcilere yönelik haksız muamele arttı IMO Genel Sekreteri: Denizcilere yönelik haksız muamele arttı

Bu durumu Türk gemilerinde daha önce de yaşamıştık. O dönemde biz, ikinci bir klas kuruluşu ile anlaşma yapmak zorunda kalmıştık. Şu anda aynı durumla karşı karşıyayız. İki Türk bayraklı gemimiz BV klaslı. Açıkçası bayrak değişikliğini ön planda tutuyoruz. Kimyasal tanker olduğu için klas değişikliği bizi direkt etkiliyor. Bundan en az derecede etkilenmek için çift klas değişikliği yapmak istiyoruz. Böylece en az seviyede etkileneceğiz. İlk bakışta bayrak değişikliği daha pratik çözüm olarak görünüyor. Bünyemizde 5 gemi var. 2’si Türk bayraklı. Bu şekilde olursa 2 gemimiz farklı bayrağa geçecek. Bu da sahip olduğumuz avantajı olumsuz yönde etkileyecek. Gemilerimizin yaşı genç. Havuz değişikliğine gerek olmadan klas değişikliği yapabiliriz. Bizim açımızdan bu anlamda ciddi bir maliyet söz konusu değil. Bizi endişelendiren nokta uluslararası firmalardan aldığımız onayların revizesi. Açıkçası bu durum bizi Türk bayrağından çıkmaya zorluyor.

 

Simge Denizcilik Genel Müdürü  Murat Er:

“Ticari bir kuruluşla, bir tüccar arasındaki problemde Türk bayraklı gemi işletmecilerinin ve armatörlerin ne suçu vardı”

Bundan 20 sene önce IASC üyesi bir klasın onay yetkisini İstanbul’a getiren bir avuç Türk mühendisiydi bu arkadaşlar. Yani meselenin özü Fransız Loydu, İngiliz Loydu olması değildi, mühim olan onay yetkisinin ilk defa Türkiye’den yapılabilir olmasıydı. Onların bu mahareti ile 2000-2010 arasındaki yeni inşa döneminde Türk armatörleri ve gemi inşacıları için süreç hayli kolay yaşandı. Şimdi bu tecrübe, bu deneyim, bu oluşum dağılacak. Türk bayraklı gem sahipleri olan bizler de avantajımızı kaybetmiş durumdayız. Ticari bir kuruluşla, bir tüccar arasındaki problemde Türk bayraklı gemi işletmecilerinin ve armatörlerin ne suçu vardı. Fatura sektöre kesildi. Peki, bizim suçumuz ne! Türk Loydu, IASC üyesi değil. Keşke Türk Loydu, IASC üyesi olsa da hepimiz Türk Loydu’na geçsek ama bunu siyasi sebeplerle yapmıyorlar. Bu milli bir davaya döndü. Yükünü taşıdığımız kiracılar da kasten IASC istiyor. Türk Loydunu yok sayıyorlar. İşin bir de bu tarafı var. Biz de mecbur IASC içinde kalmak zorundayız yoksa gemiler boş kalacak. Ne yapacağız diye sorduğumuz da bayrağı değiştir deniliyor. Bu doğru bir şey mi? Biz eskiden bir sayfalık basit bir çizimin onayı için bile Londra, Roma, Malta’ya müracaat etmek zorundaydık. Onu aşmış, gemi inşa edebilme tecrübesini ülkemizde yaşamıştık. Şimdi onu elimizden kaybediyoruz. O birikimi bir daha nasıl sağlayacağız? Yazık oldu. Bu olay yeni değil. Onca sene çıt çıkarmadık. Bu durumu gündemimize almadık. Bu da sektör olarak bizim kabahatimiz.  Elbette ortada bir kabahat varsa cezalandırılsın ancak tüm sektörü cezalandırmak ne kadar doğru? Cendereye giren hep Türk Bayraklı armatör oluyor. O armatör grubu da genel de küçük gemi sahipliler.

 

Armador Shipping Genel Müdürü Ebru Paylan Şenkaya

“Tüm faturanın armatörlere ve gemi inşacılara kesiliyor olması, bu cezaya onların da dahil edilmesini doğru bulmuyorum”

Yaşanan bu duruma önce ülkemiz, sonra sektörümüz ve akabinde de geleceğimiz açısından bakmak gerekmekte. Kuşkusuz yargıya intikal etmiş ve neticelenmiş bir durumu konuşuyoruz. İşin hukuksal boyutunu eleştirmeye elbette hakkımız yok lakin göz göre göre sektörümüze yapılan bir haksızlık söz konusu. Tüm faturanın armatörlere ve gemi inşacılara kesiliyor olması, bu cezaya onların da dahil edilmesini doğru bulmuyorum. Açıkça ortada ki Türk bayraklı BV klaslı gemi sahipleri çok ciddi bir yükümlülükle baş başa kalmış durumdalar. Bu işin en kolay çözümü de Türk bayrağından çıkmak gibi duruyor. Peki ama bu ülkeye yazık değil mi? Geçtim armatörü, inşayı. Bu değerler ülke olarak hepimizin. Neden göz göre göre kaybetmeyi seçiyoruz? Tek çözüm gerçekten de bu mu, önce onu sorgulamak gerekli diye düşünüyorum. Hepimiz biliyoruz ki uluslararası uygulamalarda muafiyet durumu söz konusu. Neden aynı muafiyeti şu anda konuşamıyoruz. Çünkü konuşmak istemiyoruz. Bu konuda hem Bakanlığımız hem Odamızın devreye girmesi, en azından yaşanan mağduriyeti bir nebze olsun telafi etme yönünde adım atması gerekli. Şayet bu durumla sadece firma bazında çözüm aranmaya çalışıldığı sürece bu işin kazananının Türk denizcileri olmayacağı aşikar.

7DENİZ ÖZEL HABER

 

 

Editör: Haber Merkezi