Türk Armatörler Birliği Başkanı Cihan Ergenç ile dolu dolu bir röportaj gerçekleştirdik. Birlik olarak 2024 ajandalarını konuşarak başladığımız sohbetimize, Türk armatörlerinin büyüme trendini ve dünyada artan gerilimlerin ticaretin akışına ve armatörümüze yansımasını da dahil ettik. Ayrıca Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşan çevreci önlemlerin sektörü ne denli etkilediğini de konuştuğumuz röportajımızda Ergenç diyor ki “Bizlerin istediği eşit rekabet imkânları, kural ve kanunlarında yarışabilir bir Türk denizciliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak.”

2024 yılı içerisinde Armatörler Birliği’nin ajandasında hangi çalışmalar yer alıyor?

2024 yılında da yeni proje fikirlerimiz ile çalışmaya devam edeceğiz. 2018-2019 yıllarında kendimize yön verecek üç ana tema seçmiş idik ve hala bu ana tema etrafında ilerleme gayretimiz yer almaktadır. 

Şu anki Onursal Başkanımız ve o zamanki Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Ahmet Bedri İnce 2018 yılında çok kapsamlı bir içerik ile yaptığımız Teknoloji Çalıştayında şunları söylemişti: “Türk Armatörler Birliği kendisine yön verecek üç ana tema seçmiştir, bunlar rekabet, çevre ve teknolojidir. Biz kısaca bunu ‘ReÇeTe’ olarak adlandırmaktayız. Bu ‘ReÇeTe’ye yazacaklarımız, ekleyeceklerimiz ile nicelik ve niteliklerimizi daha da geliştireceğimizi ve küresel anlamda rekabet gücümüzü daha da artıracağımızı düşünüyor, faaliyetlerimizi buna göre yönlendiriyoruz. Bu üç tema aynı zamanda ihtiyaçlarımızı da ortaya koyan temalardır. Artık reaktif değil, proaktif olmak istiyoruz. Rekabette de çevrede d, teknolojide de ilerleyip başkalarının öncü teknolojileri ile değil; kendi öncü teknolojilerimizi kullanarak, doğrudan emin olduğumuz kendi verilerimizi kullanarak, sahip olduğumuz ya da olacağımız gemilerdeki verimlilik artıran teknolojileri, çevre ihtiyaçlarından kaynaklanan teknolojileri kendimiz geliştirmek istiyoruz. O yüzden diyorum ki geleceği alabilecek tek şey bugündür.’’

O nedenle bugün ne yaptığımız çok önemli bizim için. Bugünü heba edersek emin olun geleceğimizi heba ediyoruz demektir. Bu çerçevede bugünden gelecek için stratejilerimizi hazırlayıp eylemlerimizi planlamalıyız. 6 sene sonra geldiğimiz yerde bu ReÇeTe ile ilerlemeye devam ediyoruz. Çünkü bu 3 konu hala ve hala yürürlüğünü koruyor ve içeriğinin doldurulması ihtiyacı devam ediyor. Biz burada ReÇeTe’mizin teknoloji kısmına dijitalleşmeyi de ekledik. Gelinen noktada bu ReÇeTe ile önemli merhaleler kaydettik, ancak kendimizi pozitif eleştirmemiz gereken bir noktayı da gözden kaçırmamamız gerekir. Deniz taşımacılığımızda kendi teknolojilerimizi ve tecrübemizi (know how) geliştirme ve kullanma yolunda henüz çok mesafe kaydedemedik. Ancak 2024 yılından itibaren bu noktada da faaliyetler ve girişimler yapmayı tasarlıyoruz. Bu sene de bu ReÇeTe’ye “Deniz Taşımacılığında Sürdürülebilirlik” ve özellikle küçük tonajlı gemilerimizin niteliklerini geliştirici “Nitelship Projesi” gibi 2 büyük projeyi yazmayı tasarlıyoruz. Tabii ki önceki yıllardan gelen girişimlerimizden devam etmekte olan projelerimiz de aynı hızıyla nihayete doğru tarafımızca ilerletilecektir. Bunun dışında biz denizciler Mavi Vatanımıza her zaman sahip çıktık ve çıkacağız. Mavi Vatanda sancak varlık göstermek ve onu koruyup kollamak için devletimizin çabaları yadsınamaz. Biz de buna katkı sağlamak üzere bu sene ve bundan sonraki senelerde de mavi vatana değer katan, onu halkın refahına ve zenginliğine dönüştüren “Mavi Ekonomi”yi çalışacağız. Çünkü bizler “Mavi Ekonomi”nin en önemli paydaşıyız. Bu bizler için üzerimize düşen en önemli görev ve sorumluluktur.

Diğer taraftan da 2023 yılında kurmuş olduğumuz “Genç Armatörler Grubumuzun” dinamik enerjilerini, teknolojik bakış açılarını sektörümüze yansıtmak ve geliştirmek için çabalayacağız. Biraz önce yukarıda bahsetmiştik “Geleceği alabilecek tek şey bugündür”. Bizim geleceğimiz de genç armatörlerimizdir. Onların iyi yetiştirilmesi ve geleceğe hazırlanması sektörümüz açısından oldukça önemlidir. Yine sektör ve üniversitelerimiz arasındaki iş birliklerimizi ve faaliyetlerimizi, her türlü birlikteliği artırarak devam ettirmek istiyoruz.

Türk armatörü geride bıraktığımız yılı büyümeyle kapattı ve dünya sıralamasında yükseldi. 2024’ü bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sene de Türk sahipli gemi filosunda büyüme olması olası mı?

Türk sahipli filomuz son 19 ayda %67 oranında büyüdü ve 50 milyon DWT bir kapasiteye ulaştı. Bu bizim 2028-2030 hedefimizdi. Ancak birçok etken bir araya geldi ve bu beklenmedik büyüme ortaya çıktı diye düşünüyorum. Pandemi esnasında ve sonrasında navlunlardaki küresel artış özellikle gemi yatırımları konusundaki iştahı kabarttı, diğer taraftan sermaye artışları armatörlerde hem ikinci el ve hem de yeni gemi yatırımlarına teşvik etti. Yine Rusya-Ukrayna Savaşının etkileri ve Rusya’ya karşı AB, ABD ve İngiltere’nin yaptırımları, Suriye’deki savaş ve iç karışıklıklar, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları ve yaşanan gelişmeler, İran’a karşı uygulanan yaptırımlar, Kızıldeniz’deki denizde terör eylemleri ve Husi’lerin gemilere saldırıları filomuzdaki artışın jeopolitik sebepleridir.

Tabii küresel dekarbonizasyon regülasyonları da kapasite artışının ayrı bir sebebidir. Bu konuda piyasada 3 görüşün hakim olduğunu değerlendiriyorum. Bir grup armatör veya yatırımcı dekabornizasyon ile gelişmelerin ikinci el gemiler üzerindeki etkilerinden bağımsız düşünerek ikinci el gemi alımlarına devam edebiliyor. Bir grup yeni yakıtlar, buna bağlı makine ve diğer teknolojik gelişmeler kapsamında gemi yatırımlarını askıda tutuyor. Üçüncü grup ise yeni teknolojileri havi verimli ve dual yakıt sistemli yeni inşa gemi yatırımlarına yöneliyor. Bu 3 grup arasındaki arz talep oluşumu da kendi arasında bir sistematik ile işliyor.

Piyasada gördüğümüz kadarıyla Yunan, Japon armatörler yeni regülasyonlar ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda ellerindeki ikinci el gemileri çıkarıyorlar. Bir kısım armatör bu gemilere talip oluyor. 2024’te geçmiş iki senedeki kadar filomuzda hızlı bir büyüme olmayacağını düşünüyorum. Artık kendi filomuz adına arz-talebin biraz daha dengeye gelmiş olacağı kanaatindeyim. Ancak yeni jeopolitik gelişmeler veya bu dengeyi bozacak gelişmeler olmadığı sürece.  

Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin derken şimdide Kızıldeniz’de artan sıkıntılar. Tüm bunlar hem ticarete ve ticaretin yönüne hem de navlun piyasalarına yansıyor. Birlik olarak bu yaşanan ve süregelen gelişmelerin, global ticareti ve paralelinde Türk armatörünü nasıl etkileyeceğini öngörmektesiniz? Bu gelişmeler şayet artan ivmede ilerlerse pandemide olduğu gibi rotanın Türkiye’ye kayması söz konusu olabilir mi? Diğer taraftan bu gelişmeler yeni bir konteyner krizi doğurabilir mi?

Yani bu gelişmelerin, ülkemizin ihracatına olumlu yansımaları olacağı kanaatindeyim. Bu ihracat artışının tabii ki deniz taşımacılığı ile desteklenmesi gerekir. Bu kapsamda da Türkiye’den yapılacak deniz ticaretinde bir artış olacağını düşünüyorum. Rota kısmen ülkemize dönecektir. Bu nedenle bu gelişmelerin küresel bir ticaret krizine dönüşmediği sürece bizleri çok etkileyeceğini düşünmüyorum.

Evet, biz küresel anlamda taşımacılık yapıyoruz. Ama örneğin konteyner taşımacılığında daha çok Akdeniz çanağı ve uzak doğudayız. Kuruyük ticaret bölgemiz dünyanın her tarafı ama, bu jeopolitik gelişmelerin Türk sahipli gemi olmasından kaynaklanan birtakım avantajlarının bile olabileceğini değerlendiriyorum. Bu arada pandemi dönemindeki gibi bir konteyner krizi olacağını sanmıyorum, ton mil artışından yaklaşık 10-15 gün seyir uzayacağından piyasalara pozitif göreceli etki yapacaktır. O dönemde sadece gemiler değil, limanlarda da hizmet aksamaları olmuştu. Bunun yanı sıra diğer hizmet alanları da bu aksamaya sebebiyet vermişti.

Özellikle Marmara Bölgesinde artan çevreci önlemler ve cezalardan dolayı kimyasal tanker P&I sigortalarının kapsam dışına alınması gündeme gelebilir… Keza alınan önlemler ve cezalar, armatörün risk payını da artırmakta… Bu konudaki görüşlerinizi paylaşabilir misiniz?

Çevre cezaları adil ve uygulanabilir oranlarda belirlenmeli Çevre cezaları adil ve uygulanabilir oranlarda belirlenmeli

Çevre cezaları gerçekten en büyük sorunlarımızdan biri ve her fırsatta bu konuyu dile getiriyor ve uluslararası normlarda çözülmesini talep ediyoruz. Ne yazık ki henüz bir çözüm bulamadık. Ne istiyoruz. Denizcilik uluslararası bir sektör ve uluslararası kanun ve de kurallarla çalışmaktayız. Avrupa’da uygulanan çevre kanunu, ceza ve normları ne ise onu istiyoruz. Türkiye’deki şu anki çevre cezaları çok yüksek, mantığı yanlış ve yanlış uygulanmakta. Türk armatörleri ve de yabancı armatörler son derece rahatsız ve Türk limanlarına gelmemeyi tercih ediyorlar, bu da navlunları artırmaktadır. P&I sigortaları, sigorta kapsamı dışında tutmaya çalıştılar ve çalışıyorlar. Bu süreç sürerse PI ve tekne sigortaları Türkiye limanlarını kapsam dışında bırakabilirler, bu da ülkemiz açısından hiç iyi olmaz ve çok zararlarını görürüz. Çevre konusu acilen uluslararası veya Avrupa normlarına getirilmelidir. Diğer bir konuda OÇK konusu denizcilik, özelikle tersanelerimiz için çok büyük bir risk oluşturmaktadır. OÇK kanun ve kuralları tersanelerimize uygulanırsa tersanelerimizi kapatmak durumu kaçınılmaz bir gerçeğe dönüşür, mutlaka çözüm bulunmalıdır.Çevre Cihan

Hem global hem bölgesel hem de ulusal anlamda yaşan tüm gelişmeler çerçevesinde Türk armatörüne, Birlik olarak hangi tavsiyeleri vermek istersiniz…

Jeopolitik krizlerin olumsuzlukları bir yana oldukça olumlu yansımalarının olduğunu düşünüyorum. Evet dünyada bu olumsuzluklar, bu kargaşa ve kavganın olması insan olarak bizleri derinden etkiliyor ama ticaretimizi etkilemesi daha farklı bir mecrada gelişiyor. Neler tavsiye edebilirim sorusuna gelince bu soru özellikle bu dönemde cevabı verilmesi zor bir soru. Bunun tek bir cevabının olacağını zannetmiyorum. 2030’a kadar ki süreç CII ve dekarbonizasyon açısından teknolojik bir geçiş dönemini yaşatıyor ve uzun yıllar yaşayacağımız kaçınılmaz bir gerçek. Yani önümüzdeki 7 yıl ve hatta 2040’a kadar olan dönemi belirsizlik dönemi olarak görüyorum, her gün yenilikler gelişmeler, çok dinamik bir süreç içindeyiz. Bu geçiş dönemini yakından takip edip çok iyi yönetmemiz gerekiyor. Bu nedenle benim buradaki tavsiyem, armatörlerimizin regülasyonları ki özellikle IMO ve AB’nin karbonsuzlaşma stratejilerini çok iyi anlayıp, analiz edip, takip etmelerini ve yatırım kararlarında bu konuyu odaklarına almaları olacaktır. Her şey teknoloji, enerji verimliliği, CII ile başlıyor. Yani ikinci el gemi alırken, yeni inşa siparişi verirken ya da beklemede kalmak istiyorlarsa.

Ayrıca teknoloji takibi de bundan sonra çok önem kazanıyor. Artık GHG kimyasallarından ve gazlarından arındırılmış yeni bir yakıt veya Carbon Capture bulana kadar her şey verimlilik teknolojilerine, gemilerde dijitalleşmeye ve geçiş dönemi yeni yakıtlar ve yakıtlarının makinelerdeki kullanımına kayıyor. Tabii bu da belli bir yatırım sermayesi gerektiriyor. Benim tavsiyem bu yatırım kararlarını birlikte bir havuz şeklinde almamız ve uygulamamız olacaktır. Bu şekilde maliyetlerimizi minimize edip, bunu rekabet gücümüzü artırmaya ekleyebiliriz. Türk Armatörler Birliğinin stratejik iş birliği ile organize ettiği StormGeo ile şu anda yaklaşık 250 gemimizde enerji verimliliği yazılım programını uygulamaya başladık.  Armatörlerimiz mutlaka bizlerin yaptığı gibi enerji verimliliği yazılımı kullanmalı. Bu yazılım çok faydalı, çevreci ve değerli bir dijitalleşme çalışmasıdır. Türk Armatörler Birliği olarak bu tarz çalışmalara 2024 yılında da devam edeceğiz. Biz sektörümüz adına bu teknolojik gelişmeleri takip edeceğiz ve yeni havuz uygulamalarını da gerçekleştireceğiz.

Eklemek istedikleriniz…

İlave olarak eklemek istediğim şey Tonaj Vergi Sistemi olacaktır. 2024 yılında da sektörümüz adına tonaj vergi sistemi uygulaması konusundaki girişimlerimizi sürdüreceğiz. Şu anda dünyanın en büyük filolarının uyguladığı bu vergi sistemini rekabet açısından, bizim de en kısa sürede uygulamaya geçirmemiz gerektiği kanaatindeyim. Geçtiğimiz yıllarda Çin ve Hindistan’da ve daha da öncesinde 40 civarında ülkede bu vergi sistemi uygulanmaya başladı. Bizce son derece faydalı ve sektörün tümünü geleceğe taşıyacak, vatanımıza çok şey katacak, tarihi bir çözüm olacağına inancımızın tam. Bunu mutlaka başarmalıyız. Bu konunun detaylarını gelişmeler doğrultusunda açıklayacağız.

Sonuçta uluslararası sektör olarak uluslararası kurallar ve rekabette olan yegâne sektörüz. Bizlerin istediği eşit rekabet imkânları, kural ve kanunlarında yarışabilir bir Türk denizciliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak.

Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ

Editör: Haber Merkezi